content
04 Nis

Seni Unuttuğumu Sanma Dünya, Hep Aklımdasın

Boğazın Karadeniz’e açıldığı eşsiz bir manzarayı görme imkânı sunan Maslak Kasırları, Osmanlı mimarlığının izlerini taşımaktadır

Ezandan Usandım Dünya, Sefanı Bahşet BirazMaslak’tan Sarıyer’e inen Hacıosman yolunun başlarında yer alan Maslak Kasrı İstanbul’un bilinmeyen güzelliklerinden biri. Önünden geçen binlerce araç onu fark etmeden, askeri arazinin bir parçası olarak görür çoğu zaman.

“ Burası Mabeyn-i Hümayun:  Küçük, tek katlı ve kâgir olan yapı; Sultan’ın özel dairesidir. Buradan ulaşılan limonluksa; çok değerli bitkiler, kamelyalar, fern ağaçları, muzlar ve ortasında havuz bulunan güzel bir cam seradır.”

Gerçekten de çok güzel. Ne kadar çok bitki var ve yıllanmışlıklarını kanıtlarcasına heybetli, yorgun lakin yine de canlılar. Dünya bak sanki seni tarif ettim. Uğraşma benle deme sana inat ben hep seninleyim. O ayaklarıma dolanan şey de ne! Kedi mi! Sevimlilik abidesi sevgi dilenmekte, ben buhrandayım. Pist, kış kış... Kedi anlar mı? Usul usul başını sürtmekte ayaklarıma, farkı var mı zavallılıkta benden anlamlandıramadım.

Sevilmek Ne Güzel! Hoşa Gider, Bazen de Boşa!
   
“Çadır Köşk: Sekizgen bir plana sahip, iki katlı, çatısındaki geniş saçaklar, etrafını dolanan balkonu ve ahşap işçiliğiyle göz alıcı bir mekân. Paşalar Dairesi: Tek katlı ve kâgir olarak inşa edilmiş ve içinde bir hamamı da barındıran şirin bir yapı.”

Yorulmadın da amcam, ben bu kediden nasıl kurtulurum derdindeyim, sen hala tarih dersi vermektesin. Gerçi beni izlemesi hoşuma gidiyor kedinin. Sevilmek ne güzeldir, bir hayvanın bile alakası ne de mutlu eder insanı. Bak şimdi süte ekmek doğrayasım geldi. Gel pisi, pisi.

 “Sultan II. Mahmud Döneminde 1808-1839 yılları arasında sultanlara ait bir av ve dinlenme yeri olarak kullanıldığı bilinen Maslak Kasrı Sultan II. Abdülhamid’e, şehzadelik yıllarında tahsis edilmiş, bu sultanın Osmanlı tahtına çağrılmasına tanık olmuş ve bu yönüyle Osmanlı dönemi tarihi açısından da ayrı bir önem kazanmakta. Boğazın Karadeniz’e açıldığı eşsiz bir manzarayı görme imkânı sunan Maslak Kasırları, Osmanlı mimarlığının izlerini taşımaktadır.”

Dünya su damlası gibi mavi ve yuvarlaktı. Bize Yaradan’ın elinde bir lütuf olarak sunuldu.

Patika yolu müteakip bir koru turu yapmak istiyorum ama nafile. Ormanlık arazide yürümek yasaklanmış ama nafile. Gideceğim ve yürüyeceğim. İlerden bana sinsi bakışlarını fırlatan kurt köpeği öyle söylemiyor. Belli ki, kırmızı çizgilerini aşanları dişlemek üzere eğitim almış. Korkmuyorum ama gitmiyorum. Bir köpek bile zararsız olduğunuzu bildiğinde ısırmaz, köpek kadar olabilsek keşke. Ama gitmiyorum. Kırmızı başlıklı kızın izlediği patika tadında beni masal âlemine sürükleyecek gökdelenlerle çevrili arazide sihirli bir dünya gibi ışıldayan bu yolda önüme konan bariyalle tadım kaçtı gitmeyeceğim. Ne kadar yasakçı bir toplumuz. Tersten okuyalım, özgürlükleri ne kadar da kötü kullanan bir toplumuz.

Uyarı Levhamı Size Arz Ederim!

Engellenme engelliyim yaşam koşullarımı düzeltin lütfen. Bana uygun yollar istiyorum üzerinde girilemez tabelaları olmayan. Otobüslerde kullanacağım anlayış kartları istiyorum. Her hareketimi hata gören uyarma müptedisi insanlara kınama cezası verin lütfen. Plakama engelli ibaresi ekleyin. Plakamı görüp her yeşil ışık yandığında, önümdeki araçla takip mesafen açılır gibi olduğunda gereksiz yere kornaya basmasın şöför amcalar ve teyzeler. Engellenme engelliyim mazur görün. Giremezsin, park edemezsin, oturamazsın, okuyamazsın, konuşamazsın, burada yemek yiyemezsin, yesen de gıdanı dışarıdan temin edemezsin tabelalarından nefret ederim. Bir gün elime bir tabela alıp gezersem lütfen deli demeyin. Sinirli bir adamın üzerindeki çarpı işareti azıcık anlayış mealindedir, yine sinirlenmeyin.

Şimdi yasakçılara mı, özgürlüğü kendi hazzı uğruna tepe tepe üstünde paralayanlara mı kızmalı. Kimseye! İyisi mi insan tek ve sadece kendine kızmalı. Böylece daha yaşanılası bir toplum olabiliriz belki, kim bilebilir! Kendi dünyamı güzelleştirirsem bana kim zarar verebilir? 

İn-Cin Turizm Gururla Sunar

Padişahların çimdiği hamam mum ışıklarıyla bezemeyi, mumun tütsüsü ve her dalgasıyla hamamın kubbesinde beliren ışık oyunları insanı bilmediği bir boyuta taşıyor. Çadır köşkü kafeterya şeklinde hizmete sunulmuş. Çok nezih bir mekân... Ağaçların altına öyle hoş serpiştirilmiş ki masalar, insan hangisine tüneyeceğine bir türlü karar veremiyor. 

Mini göletin çevresinde yürümek, buradaki ördekleri izlemek ruha şifa saçıyor. Köşklerin içerisi de restoran haline getirilmiş lakin in-cin bardakları devirmekten çekinmeyerek top oynamakta. Hani aşçı, garson yahut herhangi bir çalışan? Armut diyorum bakın ortaya çıkın. Ya da vazgeçtim çıkmayın, siz de Kasr-ı Hümayun’a gitmeyiverin. 

Terk edilmişliğinin güzelliği, zerafeti ve asilliği öyle çok yakışıyor ki, kalabalığınız, gürültünüz, çer çöpünüzle saklı cenneti aleni cehenneme çevirmeyin. Hayalet köşk öylece kalsın. Abdülhamit’in ağaç oymaları yalnızlığıyla yaşlansın. O kapılar hep kilitli, o mekânlar çalışansız ve insansız yosunlaşsın. Ben gideyim arada, otoparka iki, girişte bir lira vereyim. Üç liralık huzuru kana kana içeyim. Tüm depresif cerahatlerimi yapayalnız gezmenin rahatlığıyla bir kenara akıtıvereyim. Siz gelmeyin. Dört duvar arası sinir harbinizle hayatınızı telef etmeye devam edin.

Hamiş: Seni unuttuğumu sanma dünya, hep aklımdasın.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank