content 1977 Trabzon doğumluyum/evli ve bir çocuk annesiyim. yerel bir gazetede ve İnternet bir edebiyat dergisinde yazılar yazıyorum. k.t.u mezunuyum.
14 Şub

Seni İçiyorum Bir Nefeste Kahırlı Şehir

Elveda diyemiyorum, dünden-bugüne anılarıma ver-yansımalarıma. Ne isyanım tükeniyor ne de yılgınlığım, sokaklarına kendimi saldığım kahırlı şehir amadenim, uçsuz-bucaksız yılgınlığına.


Sende benim gibi ağlamak için mi hilkat oldun gamlı ve kahırlı şehir, insan artıklarının arta-kalanlarıyla "yeter" dedin durmadılar ve duymadılar seni benim gibi… Beklediğine değmediğini biliyorum, "beklentilerin benzi soluk nefesini!" Bilemeden ve çözemeden geçen zamanlara ağladın anım-sıyorum seninle.

Unuttum yazacaklarımı

İçimdeki dağınıklık parçalıyor yüreğimi

Bir içimlik dumanında sakladığım iç karartılarımı

Üflüyorum tüttüre tüttüre yaşadıklarıma…”... Yıllarımı ve yıllarını, yollara bağladığın ve de bağladığım bu sinsi düşüncelerin içinde yürüdük soluksuzca. Gözlediğim ve gözlediğin göz değmelerini silmek için yaşadık ve yaşlandık birlikte. Görünürde sanılan, görünmeyen sevgileri, görmeyen gözlere "gör" dedik, muteber anlar için.

"Kızma" hissedebiliyorum bana nasıl kızacağını, sövüp sayacağını ama benden sana kalanları almaya geldim artık. Öfkende haklısın “öfkelen” lakin benden sana kalan artıkları geri ver… Soyut olan sevgilerimi somutlaştırmak için sana geldim, geri kalanlarımı senden almaya geldim, yedi günü-yedi geceye bağlayıp bir anlık nefes almak için, kavuşmalarıma ve tükenişlerime geri geldim.

Kaldırımlarına yığılan sığınak ettiğim duygularımı görmeye, dualarla el etmeye, can olmaya geldim. Geçit vermiyor, toprak kokan sokaklarında pike taşları arasına yığılan enterasan hikayeler. Yazdığım ve yıllardır yazmaya kıyamadığım oyalı harflerimi sana hediye ediyorsam, sanma ki sana kalsın; seni olsun diye. Belki emanet ettiğim yemeniden hikayelerimi de alacağım gün gelipte senden. Ara mahallelerine yazılan esmer soğuğundan.

"Bir türküde benden dinle;

Ey sevgililer diyarı kara gözlü

Sözü ince, gözü pekçe şehir

Aldığında-verdiğinde bana kalmadı

“Adın" hangi halinde” yazılıyor ismin onu da bilmiyorum” ...Senin adın var mıydı? Yoksa ben mi hatırlamıyorum!... Anadolu’ya göz kırpıyor gözlerinin arasına biriken ücra hasretlerin. Bedeninde yabancı ayak izleri. Elvedalar olmasa görmeyeceksin yada bilmeyeceksin ve de el vermeyeceksin benliğine yazılan hasret türkülerine. Çocuklar gibi şen sanılan tebessümlerine gizlediğin ağır bir sancıdır bugünün, yarının ve geçmişten kalmışlığın.  Dudak aralarına sığındı sözlerim sıkıştı kaldı, bir aralık açık bulsa firar edecek dil yarıklarından. Arşı memleketlere kadar ulaşacak ağır bir duman misali. İs kalacak acıdan ve senden ve tesellisiz tüm-hecelerinden.

“Tutmayın yolları densizce

Tutarı yoksul bir yolsuzluk sardı bile etrafımı.

Vermeyin ellerime eller kadar ellerimi

Yâd olup yardan ayrı kaldı.

Gülmeyin halsizliğime

Bana ondan kalan kadim dostu bana zaman.” ... Evet adını bilmediğim, bir türlü göremediğim, benliğimi sürükleyipte gelemediğim kahırlı şehir; senden gidiyorum bir kez daha. Beklentilerimi sende bırakıyorum, yüzüm olsun tekrar gelmeye. Ve sırtımı senden yana çevirmeye insanca duygularımla. Beklesen de, beklemesen de ben yine döneceğim…

SUİSTİMALLERİN YÜZÜNE BİR KERE DAHA TÜKÜRÜYORUM ÖFKEMLE....

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Seni İçiyorum Bir Nefeste Kahırlı Şehir”

  1. 1
    kadir aktaz Says:

    sayn gül yazınız gayet hoş okudukça insanın yüreyiyini okşuyor çok uzaklara dalıp götürüyor okudukça tekrar okumak istiyorsun iyi çalişmalar



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank