Şener Hazıra mı Konacak?
22 Temmuz 2007 seçimleri öncesi kimi zaman iktidarın ikinci adamı, kimi zaman da üçüncü adamı konumunda olan ve asla dördüncü adam olarak nitelendirilmeyen Abdüllatif Şener, tekrar siyaset sahnesine çıktı, biliyorsunuz.
Genel seçim öncesi, siyasete ara vereceğini, bu süre içerisinde üniversiteye döneceğini ve kitap yazacağını sık sık vurgulayan Abdüllatif Şener’in bu ani karar değişikliği de doğrusu yadırganmadı değil.
İsteseydi, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte parti içinde kesin ve kalıcı olarak ikinci adam pozisyonunda olma şansı bulunan Şener’in, siyasete ara verme kararı ne kadar şaşkınlıkla karşılandıysa, şu sıralar tekrar siyasete dönme kararı da aynı şaşkınlıkla karşılandı.
Sanırım bu arada büyük bir ihtimalle yazmayı düşündüğü kitabı da unuttu!..
Şener’in bu tutumu karşısında akıllara tabii ki bazı sorular da takılmıyor değil.
Örneğin, madem siyasete dönecektin, tam sırasını mı buldun?
Ergenekon olayı ile ülke sallanırken, eski küskün AKP’liler ile yola çıkmanın zamanı mıydı?
Herhalde bunun devamında da, AKP içinde halen milletvekili olup da, partinin kapanmasından sonra ne yapacağını şaşıran kimi milletvekillerine de el atacaktır.
Zaten, ayrıca Abdullatif Şener’in gizliden gizliye parti içerisinde görüştüğü kimi milletvekilleri ile yeni bir parti oluşturma çalışmalarını yürüttüğü de yine kamuoyunda yayılan duyumlar arasındaydı.
Yaptığı açıklamalara bakarsanız, Türkiye’nin yeni bir merkez partisine ihtiyacı olduğunu vurguluyor sürekli olarak.
İyi de, madem yeni bir partiye ihtiyaç var, o zaman neden eskilerle devam ediliyor?
Burada sanki bir kurnazlık yapacak gibi geliyor bana Sayın Şener.
Parti içerisinde halen milletvekilliği görevinde bulunan 30-40 kişiyi, yeni kuracağı partiye transfer etmesi durumunda, Meclis’te grup oluşturmayı hedefliyor olabilir.
Bu şekilde, kendisi milletvekili olmasa bile, grup toplantılarında yapacağı konuşmalar ile sürekli kamuoyunda gündeme gelecek, yapacağı muhalefet ile puan toplamaya çalışacaktır.
Eh bir de ufukta, AKP’nin kapanması ile birlikte erken seçime gitme durumu olduğunda, Şener’in ekmeğine yağ-bal değil, kaymak da sürülmüş olacaktır, böyle bir durumda...
Ancak, oluşturacağı partinin yeni bir merkez partisi olma konusunda kamuoyunu nasıl ikna edeceğini merak ediyorum doğrusu.
Böyle bir partinin AKP’nin bir uzantısı olamayacağını anlatması bana göre çok zor. Belki de mümkün değil.
Kaldı ki, Şener’in karizmasının henüz daha Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın seviyesine ulaştığını da söylemek doğrusu çok zor. Onun için daha çok uzun bir süre geçmesi gerekir.
Siyasi dalgalanmadan yararlanarak yeni bir oluşum kurmaya heveslenen Abdüllatif Şener’in bu çabasının biraz beyhude olacağını düşünüyorum.
Tamam, belki kendine yakın birkaç kişiyi, kurmayı düşündüğü partiye alabilir, almasına da, sonra ne olacak. Kendisinde böylesine bir partiye liderlik yapacak vasfı gördüğümü de söyleyemem.
Bir kere, son derece ağır, son derece yumuşak bir karakteri bulunduğundan, bir partinin lideri olabilecek havayı vermesi, biraz da deveye hendek atlatmaya benzeyecek.
Bizim Türk seçmeni, daha cevval, daha atak, daha cesur liderlerin peşinden gitmeye alışkındır. Geriye dönüp de baktığımızda, yumuşak huylu bir liderin peşine takılıp da giden seçmen olduğunu görmek pek de olası değil.
Yine de madem böylesine bir yola çıktı, mutlaka kendisinin de bildiği bir şey vardır herhalde.
Ne diyelim, Allah yolunu açık etsin...