Semaha Duran Hırsız Aleviler
2-3 hafta önce 3-4 alevi arkadaşla oturmuş muhabbet ediyorduk. Laf döndü dolandıydı, hırsızlık konularına geldiydi.
Arkadaşlarımın arasında edebiyat sahasında çok ciddi eserler vermiş ve hala da vermekte olan bir öğretmen ağabey de vardı. Ki bilgisine görgüsüne hürmeten en çok onu dinliyorduk. En son şairlere olan alakanın azlığından şikayet edip duruyordu. Hatta çok yakın bir zamanda Didim Cemevi’ne Şükrü Erbaş gibi bir isim gelmiş, pek de rağbet görmemiş. Sonra cebinden bir kağıt çıkarıp bana gösterdiydi; bir köşe yazısı. Bahsedip durduğu bu durumu eleştirdiği bir yazı. Ben de birkaç düşüncemi söyledimdi.
Söz oradan oraya dolanıp duruyordu. Ben lafa pek karışmak istemiyordum. Laf başka bir arkadaş tarafından hırsızlara getirildi. Belki de cemevi ile ilişiğini kesen, zaman geçtikçe soğuyan insanların gelmeme sebeplerinden biri buydu. Başka sebepler de vardı –ki benim en çok üzerinde durduğum PKK adlı mafyanın oraya çöreklenmiş olması- .
Daha sonraki zaman bir gruplandırma yaptım. Yani neler, kimler vardı? Ki bu durum tespitidir, daha sonra çözüme bakılacaksa bakılacaktır. Gruplandırmam şöyle:
-Alevi çevrelerinden gelmelerine rağmen-
1- PKK’lılar
2-Hırsızlar ki bunlar İstanbul’da büyük vurgunlar yapıp geldiler.
3- Rantiyeciler: bunların dertleri, hem oradaki normal insanları bir müşteri portföyü gibi kullanmak hem de siyasi yalakalıklar yapmak
4-Saf aleviler: ki bunlar ister kürt olsun ister türk olsun gerçekten dünyadan bihaber Alevilerdir.
…
Yıllardır (30-35 yıl) tartışılan bir konudur: Aleviler şehirlere taşındılar. Peki sonra ne olacak?
Meselenin kilit noktası şu ki, Alevilik; evrensel ilkelere sahip olmasına rağmen kırsal çaplı bir inanış sistemidir. Kırsalda yeşermiştir. Özet geçiyorum: Anadolu’da ocaklar, pirler vardır ve köyler grup grup belli başlı ocaklara bağlıdırlar. Kimisi Keçeci babacıdır, kimisi Bektaş’ın ocağına bağlıdır, kimisi somuncu baba ocağına, kimisi Erdebil tekkesine vs vs bağlıdır ve bu ocakların oluşturduğu inanç sistemi içinde yaşarlar. Köylerde cemler edilir. Cemler sadece ayinlerin yapıldığı, semah dönülen yerler değildir. Hukuk sisteminin de belkemiğidir cemler. Cemlerde şikayetler, suçlar da dile getirilir, her şey konuşulur ve hüküm verilir. Örneğin bir kişi hırsızlık yaptıysa bu mutlaka söylenir, razılık aranır eğer ki taraflar varsa. Suç sabit görülürse hırsız kişi Düşkün ilan edilir ve hiç kimse onun yüzüne bakmaz. Köylük/kırsal yerde bir insanın yüzüne bakılmaması ne demektir, bunu ancak oralarda yaşayanlar bilir. Aslına bakarsanız Aleviliğin gerçek hayattaki tanımı işte bu : cemde her şeyin açıkça konuşulması. Herkes her şeyi bilir. Herkes can’dır. Bir Can’a bağlıdır;bir Can’dır. Razılık. Birse Canlar ağız gözden razı değil, göz kaştan razı değil;sonuçta bu da can değil.
Fakat şehirlerde, örneğin Didim’de böyle bir sistemi nasıl idame ettireceksin? Kimin ne yaptığı belli değil…aslında belli de hani öyle denir ya!...
Burada yapılan cemlerin hükmü de yok. Çünkü, Aleviliğin özünü icra edebileceği gerçek bir sistem yok. Maksat eğer ki kültür tarafını tanıtmaksa bile bu gerçek bir tanıtım değil. Neden? Dışarıdan bir kişioğlu geliyor ve diyor ki : sizin içinizde büyük hırsızlar var, karı satan adamlar var, emlak kazıkları atanlar var… Nasıl bir kültür bu?!... Maksat eğer ki inanç yönünü tanıtmaksa, yine aynı şekilde aynı sorular sıralanıyor. Bu hırsızlar ne!? El oğlu aptal değil ki.
“Akşamlar da oldu
Gülbenk çekildi
Pirin nuruna
Hırsızlar ara durdu.”
Dar’a durmak da çok eskilerde kaldı…
Şükür ki sırtımı döndüm.
***
Konu gerintili bir konu olduğu için bir ilginç soruyla bitireyim. Bir bukalemunun üç yavrusu olmuş. Birinin adını okalemun, ikincisinin adını şukalemun koymuş. Bilin bakalım üçüncüsünün adını ne koymuş. Internet’ten araştırın. Çok güleceksiniz.