Şeker Kanunu Tasarısı Neler Getiriyor, Neler Götürüyor?
Değerli okurlarım; Ülkemiz ekonomisi, tasarımı ve sanayisi için son derece önemli olması nedeniyle büyük hassasiyet gösterdiğim ve önceki yazılarımda da sıklıkla dile getirdiğim şeker sektöründe yeni bir süreç başlatıldı. Bu sürecin ilk aşamasında Şeker Kanununda değişiklikler yapılarak Şubat 2013’de Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldı ve 8 Nisan 2013 Pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Hükümet Tasarısı olarak intikal etti.
Konuyu yakınan takip eden birisi olarak 19 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe giren Şeker Kanunu’nun mevcut haliyle sektörün ihtiyaçlarına cevap verme noktasında yetersiz kaldığı bir gerçektir.
Gelişen teknoloji ve üretim teknikleri doğrultusunda üretilen yeni ürünleri kapsamadığı, Şeker Kurumu’nun pazardaki denetim ve gözetim işlevini yeterince yerine getiremediği, kaçak şeker girişi ve kota dışı üretimin iç piyasada kullanımının önüne geçilemediği yetkililerce de ifade edilmektedir. Aynı zamanda milli sermaye ile kurulmuş pancar şekeri sanayi ve kanunun değiştirilmesi ve kurumun yeniden yapılandırılmasını zorunlu hale getirmiştir.
Sektörde mevcut durum bu iken ve beklentiler sektörü daha ileriye götürecek, güçlü ve rekabetçi bir yapı oluşturulması yönündeyken tasarıyı incelediğimde tam bir hayal kırıklığı yaşadığımı da burada itiraf etmem, belirtmem gerekiyor. Yazımda bu konuya yer vermek ve tasarıyla sektörde neler olacak, kim kazanacak? Kim kaybedecek? Kısaca özetlemek istiyorum;
1-Sektörün üretim kompozisyonu, başka bir ifadeyle şeker üretim kota oranları pancar şekeri aleyhine değiştirilmiş, Dış Sermayeli NBŞ Üreticileri kazanmış, Ülkemin pancar üreticisi, sanayicisi ve tüketicisi kaybetmiştir.
Mevcut kanuna pancar şekeri dışındaki nişasta bazlı şekerlere (NBŞ) tanınan kota %10 ve bunu %50 arttırma eksiltme yetkisi Bakanlar Kurulu’ndaydı. Beklentiler, yüksek olan bu oranın AB’de olduğu gibi azaltılması yönünde iken, tasarıda NBŞ’lerin kota oranı % 15 yükseltilmiş ve sabitlenmiştir. AB ülkeleri ortalaması olarak NBŞ’lerin toplam şeker kotasına oranı % 4,9 iken, Pancar şekeri sanayisi gelişmiş Almanya’da NBŞ’nin toplam şeker kotası içindeki oranı %1,9 Polonya’da % 3, Fransa, İngiltere ve Hollanda’da % 0 dır. Yeni düzenleme ile AB ortalamalarının üç katından fazla kota artışı getirilmiş, bizim insanımıza da yine AB ortalamalarının üç katından fazla, Almanya’dan yedi kat fazla, Fransa, İngiltere ve Hollanda dan dolaylı olarak on beş kat daha fazla NBŞ tüketme zorunluluğu getirilmiştir. Böylece doğal şeker olmayan bu ürünlerin insan sağlığı açısından oluşturduğu potansiyel tehdit, sağlık riskleri henüz tartışmalıyken, tüketiciye adeta emrivaki yapılmıştır.
Sağlıkla ilgili sıkıntılı durum bir yana NBŞ’lerin kotasını % 15’e sabitlemenin, pancar şekeri sanayindeki ekonomik kayıplarda son derece önemlidir. Burada ülkemiz tarımının mihenk taşı konumundaki pancar çiftçisinin sanayicisinin hakları kanunla ellerinden alınarak ağırlıklı yabancı sermayenin eline bulunan NBŞ üreticilerinin ellerine altın tepside sunulmaktadır.
NBŞ üreticilerine verilen bu hediyenin şeker üretim karşılığı yaklaşık 125.000 ton şekerdir. Bunun tarımsal karşılığı yaklaşık bir milyon ton şeker pancarının üretilememesi, on bin pancar çiftçisinin üretimden uzaklaşmasıdır. Küspe, nakliye ve yem sanayi ile hayvancılık gibi yan sektörlere olan etkisi hariç pancar üreticisinin tarımsal hasıla kaybına doğrudan etkisi ise her yıl 100 milyon dolar civarındadır.
2-Kurum’un Yapılanması Değiştirilmiş, Demokratik ve Özerk Olması Gereken Yapı Tamamen Kamunun İnisiyatifine Bırakılmış, Üye Önerme Hakkı Elinden Alınmış, Üreticisinin temsil ve Söz Hakkı Daha da Kısıtlanmıştır. Kısaca Üretici kaybetmiştir.
Hazırlanan kanunlar, ilgili kurumların yapılarını daha demokratik ve daha güçlü kılması amacına uygun olması gerekirken, ne gariptir ki bizim ülkemizde yine demokratikleşme ve AB’ne uyum adına antidemokratik yasalar oluşturulmaktadır. Şeker Kanunu tasarısına da yapılan aynen budur. Yedi olan kurul üyesi sayısı beş’e kurula yeni üye veren üreticinin temsili azaltılarak söz hakkı bir’e düşürülüyor. Ayrıca Mevcut kanunda Kurul Üyelerinin seçiminde ilgili kurumların elinde alınmış, iki Bakanlığın uhdesine verilmiştir. Katılımcılıkla bağdaşmayan demokratik olmayan bu yaklaşım sonrası yaşanacaklar bize ileri de mevcut kanunu aratacak gibi görünüyor.
Sektörde belirsizliği getiren bir diğer husus ise tasarıda şeker pazarının gıda şekeri ve gıda dışı şeker olarak ikiye bölünmesi ve gıda dışı kullanılacak şekerin kotası üretilecek olmasıdır. Ülkemizdeki gıda başta olmak üzere tüm olanlarda yaşanan denetim zorluğu ve zafiyetini göz önüne alığımıza üretim süreçlerinde gıda şekeri ve gıda dışı şeker üretiminde ve tüketiminde de kayıt dışılığın artacağı bugünden görülmeli ve bilinmelidir.
Halen yaşanmakta olan, pancar şekeri sanayisi ve pancar üreticisi açısından tehdit konumundaki bu durum, doğası gereği planlı, münavebeli ve sözleşmeli tarım yapma mecburiyeti olan ve her süreci kayıt altına alınan pancar şekeri üretimini akamete uğratacaktır.
Tüm bunların yanı sıra arz sıkıntısı yaşanması durumunda üretim açığının NBŞ ile karşılanacağının kanun tasarısında yer alması da kafalarda soru işareti uyandırmaktadır. Adeta her şey bir takım kesimler tarafından düşünülmüş, gelecekte sektörde yaşanacak gelişmelere bağlı olarak şimdiden tedbirleri alınmış gibi gözüküyor. Acaba sektörün birilerine özelleştirilmesi sonrası fabrikaların kapanacağı gerçeğinden hareketle oluşması muhtemel arz açığının NBŞ’ler ile kapatılarak üretiminin daha da artırılması mı planlanıyor?
Yazımın başında da ifade ettiğim gibi 4634 sayılı Şeker Kanununun değişime ve yeniliğe ihtiyacı vardı. Ancak bu değişim ülkemizin milli menfaatlerinden, üreticinin sofrasındaki lokmadan; çalışanın, sanayinin haklarından bir şeyler koparmadan, eksiltmeden, yapılmalıdır. Aksine bu değişim bu lokmayı büyütecek ve hakları artıracak şekilde yapılmalıdır. Ancak ne yazık ki tasarıda bunları göremiyoruz. Yine tekrarlıyorum bu tasarı, ülke tarımımız, çiftçimiz, sanayicimiz menfaatine hizmet etmemektedir ve tasarı da tüm kesimlerin özellikle de hammaddeyi üreten çiftçinin göz ardı edildiği ve görüşlerine yer verilmediği ayan beyan ortadadır.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Kanunlar, mevzuatlar, belli kesimlerin değil kamu menfaatleri gözetilerek kuralları daha iyi ve etkin uygulamak, ilerlemek ve gelişmek temelinde, ilkesinde hazırlanır. Belirttiğim çekinceler kanun tasarısının bu temel ve ilkelerden uzak olarak hazırlandığı izlenimi vermektedir ve ülkemizin çok önemli bir kesimini geçen zaman içerisinde olumsuz etkileyecek, mağdur edecektir.
Hükümetin görevi bu tasarıyı tekrar gözden geçirerek ve üzerinde gerekli değişiklikleri yaparak yeni sorunları getiren değil, üreticinin sanayicinin kısaca sektörün sorunları çözen bir şekilde kanunlaşmasını sağlamak olmalıdır. Ayrıca beklentim ve inancım; tereddüt ettiğim bu hususların milletimizin iradesinin temsil edildiği Yüce Meclisi’miz tarafından yeniden değerlendirileceği yönündedir.