content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

24 Haz

Şehrin İçinize Hapsettiği Sevgiden Haberdar mısınız?

Korktuğunuz, ürktüğünüz birine karşı zorunlu gülümsemek ya da yüzüne gülümsediğiniz birinden korktuğunuz oldu mu hiç?

Bu bir insanda olabilir hayvanda…
Hayatta, o kadar yüzüne gülümseyipte korktuğumuz insan vardır ki, Allah hepimizi onların şerrinden korusun.
Ben size bu yazıda her ikisinden de bahsederek, bu hafta sonu yaşadığım ironik bir anekdotumu paylaşmak istiyorum.

Hayvan sevgisini herkes aşağı yukarı bilirde fakat hayvanlara dokunarak bu sevgiyi tadan kaç kişi vardır bilemiyorum.
Bizim çocukluğumuz köyde geçti. Köy hayatında kedilerle yatar, horozlarla kalkar, köpeklerle kırda oynardık. Çok ama çok mutlu bir çocukluk dönemimiz geçti ve halende Anadolumuzun harikulade köylerinde bizim yaşadığımız o doğallık devam ediyor ve köyünde kalıpta bunu yaşayan insanlarımızın aynı huzur ve mutluluğu devam ediyor. Peki ya şehir hayatına göçenlerde durum böyle mi? Yoksa aaaah! Diye içini çeken bir köy sevdası mı var?
Biz yaşadık da, peki, çocuklarımıza da bunu anlata duralım, onların bu doğal hayata dokunarak yaşayıp öğrenmesinde ne kadar başarılıyız!
Onların hiç mi hakkı yok?
Yoksa çok ilgisiz, bahaneci bir geçiştirme mantığımız mı var çocuklarımızı!
Bence, hayatın doğal güzelliklerinden faydalanamayacak bir çok bahane bulmak çok kolaydır da fırsatları değerlendirecek kadarda zor değildir aslında...
Örnek mi? Buyurun;
Nasıl ki evde hemen hemen herkesin son model denecek kadar lükslükte cep telefonu var ve kontörü bittiğinde dahi bir şekilde temin etme yolunu bulabiliyor, o zaman lütfedip, kendisi ve aile bireyleri içinde senede birkaç günlüğüne veya haftalığına dinlenme fırsatı sağlamasını da bilmeli.
Bu dünyaya bir daha gelecek halimiz yok. Paranın ve çalışmanın sonu da yok. Tek olan şey sağlıklı yaşamın huzurudur.
Ne yapıp edip bu ortam sağlanmalıdır az ya da çok…
. . .

Her sene bendeniz okullar kapanınca ailemi köye taşırım yani ailem 1 Haziran’dan 21 Eylül’e kadar Yalova’da şirin bir köyde kalırlar. Bende hafta sonları cumadan gidip pazartesi İDO ile geri gelirim. Her ne kadar hafta içi tek başıma zorluk çeksem de, gidiş dönüş masraflı olsa da, bilirim ki ailemin refah ve mutluluğu için bu zahmetleri çekmeğe değer.

İşte bu senede yine köye taşınmadan önce küçük oğlum Ö.Faruk karnesinde takdirname getirince söz verdiğim ödülü almak için oğlumu da yanıma alarak Üsküdar’a gittim. Kapıyı çaldım ve genç bir hanımefendi gülümseyerek bizi içeri buyur etti.
Hayvanlar derneğinden bir arkadaşımın aracılığıyla sahiplenmek için ayırttığım köpek sürpriz olarak oğlumun karşısına çıkıverdi.
İlk gördüğü anda ne kadar mutlu oldu anlatamam.
Hoş beş, prosedürler tamamlandı ve sahiplendiğimiz teri cinsi henüz 2 aylık yavru köpeği daha önceden hazırladığımız kutusuna koyarak özenle, sevgiyle kucakladığımız gibi evimizin yolunu tuttuk.
Gelirken özel arabamız olmadığı için toplu taşım aracını kullandık. Önce bir otobüs, sonra metrobüs, tekrar otobüs derken yolculuğumuz esnasında kucağımda gıgını çıkartmayan hayvana etraftan herkes tebessümle bakıyordu. O da küçücük delikten insanları tuhaf tuhaf koklayarak izliyordu. Bir ara tam önümüze bir beyle dikilen genç bayan bir beş dakika sonra köpeği fark edince “ayyy ısırır” deyip bir anda irkilip uzaklaştı. Uzaklaştı uzaklaşmasına da uzaktan uzaktan aman Allahım gözleriyle hayvanı nasıl da seviyor!.
Sonra yan tarafımızdaki çocuğun içi gidiyor, dokunmak hatta bıraksam oracıkta oynamak istiyor ama annesi kızıyor, eline vuruyor!.
Etrafta herkes nasıl tebessümle bakıyor!
Bende bir köpeğimize, birde insanlara bakıp yaşanan ironiyi hayretle takip ediyorum.
İnsanlar o kadar çok sevgiyle bakıyor ki, hayvan sevgisine o kadar aç bir gözlülükle bakıyorlar ki neredeyse hayvanı ciğerlerine sokacaklar!
Fakaaat gel gör ki, bir bıraksam otobüsün içinde bir kişi kalmayacak kadarda tedirgin yaklaşıyor.
Ne tuhaf değil mi!
İşte şehir hayatının bizi getirdiği psikolojik durum bu…

Denebilir ki hayvan hayvandır, ısırır falan. Tabiî ki çekinmekte insanlar haklıdır ama öyle bir hale gelmişiz ki en sevdiğimiz şeylere dokunamaz olmuşuz, korkarak seviyor, sevdiğimizden korkuyoruz!
Tıpkı İstanbul’un bahçelerini süsleyen muhteşem lalelerin ve çimlerin üzerinde yazan “dokunmayınız” a uzaktan uzaktan bakarak sevdiğimiz ya da sevdirildiğimiz gibi!

Etiketler : , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank