Şehirli Efendisiz Mi Kalacak?
Yeri geldi mi hep ‘’Köylü Şehirlinin Efendisi’dir’’deriz. Artık ne köylü kalacak bu gidişle nede efendili şehir…
Köyün birden çok tanımı olmasına rağmen klasik anlamda her ne kadar Köy, insanların topluca bir arada yaşama ihtiyaç ve alışkanlıklarının sonucu olarak meydana çıkmış en küçük yerleşim birimlerine köy denilse de köy benim gözüm de, gönlümde ayrı yeri olan bir hayat felsefesi, hayat tecrübesi … Köy benim sessiz, yaramaz ama bir o kadar da masum ÇOCUKLUĞUM...
Köy deyince aklıma neler gelmiyor ki… Herkeste olduğu gibi bende de farklı bir yeri ve önemi vardır köyün…Gizemli, doğal yaşantısıyla hayatımıza farklı tat ve anlam katan, manalar yükleyen ayrıcalıklı bir hayattır. Sanki tüm canlı köy de daha bir başka canlı görünür. Doğanın kendini en güzel yansıttığı, doğa üstü gücüyle, tertemiz havasıyla bizleri kendine çeken yerdir köy… Doğanın en cömert halini görmek mümkündür. Her mevsimde doğa, tabiat harikalarını masalımsı bir tabloyla karşımıza çıkartır. Hayat şartlarının değişmesiyle maalesef bizleri kendine çekse de itilmeye mahkum kalındı. Çekilmeler sadece gönlümüzde kaldı. Hasreti dayanılmaz olduğunda masumluğumuzu özleyip tekrar masum hissettiren havayı solumak ve sakin bir zaman geçirmek istediğimize de atar olduk kendimizi büyülü, gizemli köy ortamına...
Yetmişli yıllarda büyükşehir özellikle İstanbul sevdası gençleri kendine çekip götürdü. Sırtına yorganını, yastığını saran köyün doğal zenginliğinden, fakir, yoksul hayatından bilinmez, alışılagelmemiş, sadece kulaktan dolma bilgilerle, biraz da anlatılanların cazibesine kapılarak şehir’e gitme sevdası rüyaları süslemekle kalmadı, güya harikalar şehrine doğru yol alındı. Gidenler köye kısa dönem gelişlerinde farklı giyim ve değişen şivesiyle diğer gençlerin de dikkatini çeker oldu. Onlarda gidenler gibiolmak istediler, göçler ardı ardına devam etti. Önceleri ardında bırakılan eş ve çocuklar işler yoluna koyulunca sonradan insan yutan koca şehir'e alınıp kaybolun koca şehirde kimlikler... Ne köylü kalınabildi ne şehirli olunabildi... Geride sadece yaşlı anne ve babalar kaldı. Yada nineler , dedeler, hala, dayı, teyzeler, amcalar… Zamanla bu geride kalanlar da en azından kış bari rahat geçsin diye kızlarının, oğullarının yanına sığınır oldular. Hiçbir şey ayıramazdı oysa onları bağlı oldukları köylerinden… İnatla şehir’e gitmemekle direnilse de önüne geçemedikleri yaşlılık, yalnızlık onlarıda mecbur etti kısa da olsa uzun yolculuklara… Önceleri kısa olan ziyaretler zamanla uzunayrılıklara dönüştü. Art arda… Köyler iyice öksüz, yetim kaldı son demlerini yaşıyorşu günlerde… Neşeyle cıvıldayan, ötüşen kuşlar bile şakımıyorlar artık, dinleyenleri kalmadı çünkü. Ne sabahın ilkışıklarıyla öten horozlar, nede yem bulduğunda yavrularını etrafına toplayan anaç tavukların gıt gıt sesleri, cik cik sesleriyle kulağı hoş tutan sarı sarı rengarenk civcivler... Konmuyor artık yem için pencere kenarlarına Hasancık kuşları, minik serçeler… Nede ineklerin, kuzuların boynuna asılan, otlanırken ses çıkaran farklı tonlarda ki çan sesleri…
Ölüme terk edilmiş gibi her şey susmuş sonunu bekliyor. Oysa bu güzelim havasından, suyundan, bereketli toprağından terk ettirilmek zorunda bırakılmak yerine her köyün coğrafi yapısına, doğal zenginliğine uygun, doğayı bozmadan bir şeyler yapılabilirdi. Mesela; köyün otantik görüntüsüne uygun tek tip bahçeli, ahşaptan evler yapılıp bu evlerin satışı yapılıp gelir sağlanabilirdi. Manzarası güzel olan yüksek yerlere de dinlenme tesisleri yada benzeri tesisler yapıla bilirdi. Yada doğa kirliliği yaşatmayacak bir tesis, birfabrika açılıp iş imkanı sunulabilirdi. Ulaşım kolaylığı sağlamak en önemlisi… Kolay ulaşılabilirlik her şeyin oluşumunu hızlandırır, hayat şartlarını kolaylaştırır. Her köye sağlık, eğitim ve kurs imkanları sunulmalı. Ve bunlar ya da bunlar dışında çözüm yolları aranıp daha iyi yaşanılabilir hale getirilse şehir yaşantısına ayak uyduramayanlar, alışamayanlar, köyünü terk etmek zorunda kalanlar köylerine geri dönerler. Hem bu sayede memleket hasreti sona erer hem de köyler değerlendirilir. Sadece bununla kalınmaz aynı zamanda sıkışmış şehirler de nefes alır bu sayede… Yığılmalar ortadan kalkar. Orantısız nüfuslanma azalır. Orantı her şeyde düzen, görüntü hoşluğu sağlar. Güzelim köylerimiz boş kalmasın,Doğasız insan, insansız doğa yalnızdır. Doğa’yla insan bir bütündür.
Devlet büyüklerimize buradan sesleniyorum. Bu bütünlüğü bozan düzenlemelerden kaçının, birazda köylerimizi yaşatın, yaşatalım. Bir yerler yapılırken başka bir yerlerin yıkımına, bozulmasına izin vermeyelim.
Şehirler de yaşasak ta bir yanımız hep köylü. Köyümüzü, köylümüzü ve köylülüğümüzü unutmayalım. Şehirliler Efendisiz kalmasın temennisiyle…
ay@yerelyonetim.net