Şehir ve Küresel Rekabet
Her geçen gün nüfusumuz artıyor, kırdan kente göçler hızlanıyor, kentler kalabalıklaşıyor, kentler konut alanları olarak genişliyor, sosyal alanlar nüfus artışıyla paralel olarak artmıyor, şehirdeki sosyalite her geçen gün geriliyor, şehirleşme ve insan ilişkileri insan merkezli değil konut merkezli düşünülüyor, en ücra yerdeki oturan şehirli vatandaşımız bile hala 50 yıl önce oluşmuş şekillenmiş şehir merkezine muhtaç, gibi gibi gibi
Dünya artık global köy gibi, cep telefonumuzdan internete girdiğimizde dünya avucumuzun içerisinde, etrafımızdan soyutlanma imkanımız yok, artık “her koyun kendi bacağından asılmıyor”, şehirler canlı organizmalar gibi insanına ve mekanına değer verildikçe tercih ediliyor, öne çıkıyor, cazibe merkezine dönüşüyor, ayakta kalıyor, yüzyıllara meydan okuyor, yaşayanını mutlu ediyor, yatırım çekiyor, insanını zenginleştiriyor...
O halde şehir sadece şehir değil, aynı zamanda küresel bir obje: aktör veya piyon olmak elbette şehir ve yöneticilerinin elinde, sürekli şikayet etmek sürekli hükumetten bir şeyler beklemek sürekli diğerleriyle kıyaslayarak eksik fazla belirtmenin kimseye faydasının olmadığı açık. Çözüm: insan merkezli yeni bir şehir kurmak.
Burada duralım, sözü sözün, fikrin, eylemin ustasına bırakalım
TOBB başkanı Rıfat HİSARCIKLIOĞLU “Şehirlerimizin küresel rekabetten başarı ile çıkması için dikkat edilmesi gereken bazı hususları” şöyle sıraladı:
‘’Birinci koşul önce insan. Unutmayalım ki, şehirleri marka haline getirecek olan en başta o şehirde yaşayan insanlardır.
İkincisi yaşam kalitesi. İlinizdeki nitelikli insanları tutmak ya da yüksek niteliklere sahip insanların şehrinize gelmesini istiyorsanız ne yapacaksınız? Cevap kolay; bu insanları mutlu edecek, kaliteli bir ortam sağlayacaksınız. Yaşanabilir şehirler oluşturacaksınız. Fabrikanızda çalışacak mühendisin gidebileceği hastane de, sosyal imkanlar da olacak.
Üçüncüsü şehirde özel sektör dostu iş ortamı şart. Şehrimizde nitelikli insanların çalışabileceği, çok yönlü ve nitelikli bir işletmeler ağı da olmazsa olmaz.
Dördüncüsü, kentin diğer şehirlerle ve ülkelerle bağlantısı da çok önemli. Şehirlerin ticaretlerini güçlendirmesi için gelişmiş hava, deniz ve kara bağlantılarına ihtiyacı var.
Tüm bu koşulların eş güdümlü biçimde sağlanabilmesi için son bir koşul daha var. O da ilde güçlü bir liderliğin, iradenin olması. Eğer ilde bunları hayata geçirecek güçlü bir irade varsa, beraber çalışacak bir ortak akıl varsa, başarı peşi sıra gelir. Böylece küresel rekabette öne çıkarız, Türkiye hedeflerine güvenle yürür’’
TOBB başkanımızı dinledik, önce insan diyor, Şehirde yaşam kalitenizi arttırın diyor, şehirde özel sektör dostu iş ortamı şart diyor, şehirlerinizin diğer şehirlerle ve ülkelerle bağlantısı çok önemli diyor, insanınızı önemseyen, insanlarını halkalar halinde bir arada yürüten lider bir yönetim yapısı ve anlayışını hakim kılın diyor.
Bu 5 nokta o kadar önemli ki ben okurken ve biraz olsun açmaya çalışırken hislendim. İnsanı görünce duran araç, insana huzur veren kaldırım, insana yakışır yol konforu, insanı yücelten bir eğitim sistemi, her bir vatandaşına eşit davranan bir yönetim anlayışı (seçim dönemi kendine çalışanla diğer vatandaşlarını asla ayırt etmeyecek bir davranış)
Her bir başlığı sayfalarca yazıversek, saatlerce konuşuversek ve hayata geçirmek için günlerce, aylarca uğraşıversek hem değer hemde mesele doğru bir zemine kavuşturulmuş olur. “Ne kadar mesafe katedebiliriz” diye sorabilirsiniz? Ne önemi var ki, karınca misali safımız belli olur, hedefe varamasakta o yolda olmaktır önemli olan.