Seçkinler ve Halk/Millet
Tarih boyunca insanlar ve hayvanlar kendi aralarında en iyi besini yiyenler, en iyi yerde barınanlar, en iyi güvenliğini sağlayanlar olarak ayrışmışlardır.
Hayvanlar alemi; biyolojik yapıları olan ayak, pençe, ağız, gövde farklılıklarıyla bu ayrışma içindedir.
İnsanlar alemi ise; aynı biyolojik fonksiyonlara sahip olmalarına rağmen nedense bazı insanlar diğerlerinden kendilerini farklı görmüş, farklı davranılmasını istemişlerdir.
Özellikle yöneten yönetilen ayrışması ile başlayan süreçte ayrıcalıklı sınıflar oluşmaya başlamıştır.
Tarih boyunca en ayrıcalıklı sınıf hemen her toplumda yönetici, asker ve din sınıfı olmuştur.
İlk çağ dinlerinden ortaçağ dinlerine, çağdaş dinlere kadar hemen hepsinde bazıları kendilerini dünyada farklı özellik taşıyan üstün insan görülmesini istemişlerdir. Bunun sonucunda da kayıtsız şartsız biat algısına girmelerine emeklerinin bir kısmını kendilerine ölünceye kadar tanımalarını istemişlerdir.
Sadece dini sınıf mı? Hayır.
Askerler, okumuş kesim, zamanla kendilerine ariktoKrat burjuva kesim demiş. Soylular sınıfı hemen her toplumda görülür.
Fransız ihtilali bunu ortadan kaldırmaya yönelik tarihin en kapsamlı isyanıdır.
Herkesin eşit olduğu ayrıcalıklı kişi sınıf zümre olamayacağı haykırılmış bunun anayasa ve yasalarla güvence altına almaya çaba gösterilmiştir.
İnsanla hakları evrensel bildirileri imzalanmış. Önce cemiyeti akvam sonra birleşmiş milletler bu amaçla kurulmuştur .
Eşitlik, İnsan hakları, Özgürlükler hemen her hukuksal belgede yer almıştır.
Soyluluk yönetimini tersyüz etmek üzere cumhuriyet yönetim biçimi kabul edilmiştir.
İktidar gücünün keyfiliğini önlemek halkın özür iradesiyle değiştirilebilirliğini sağlamak içinde demokrasi benimsenmiştir.
Hemen her anayasa da kanun önünde eşittir cümlesini yazmışlardır
Ama gelin görün kü cumhuriyetle, demokrasiyle idare edilen ülkelerde yeni bir seçkinler sınıfı oluşmuştur.
Bu yeni seçkinler sınıfı, garantili yaşam boyu ekonomik güvenceye sahiptir. Dokunulmazdır. Hesap verilmezliliğe sahiptir.
Başta milletvekilleri gelmektedir.
Sonra üst düzey yargı mensupları üst düzey generaller, üst düzey büyükelçiler, müsteşarlar, bazı genel müdürler. Ölünceye kadar kendilerine ve yakınlarına maaşlı emeklilik hakkı. Ve bazı kamu hizmetlerinden bedava yararlanma hakkı.
Bu durumda ilk çağların, ortaçağların ayrıcalıklı soylu sınıfı kimlik değişimi ile bu çağda da devam etmektedir.
Milletvekilleri
Müsteşarlar
Büyükelçiler
Generaller
Bürokratlar
Yüksek yargı mensupları,
milyonlarca insanın emeğini sömürmekte, toplumun asalakları olarak yemekte içmekte, yedikçe semirmekte semirdikçe sömürmekte, sömürdükçe oluşturdukları sistemi-statükoyu korumak ve kollamak için elbirliği ile hareket etmektedir.
Peki ya halk yığınları! Sürü psikolojisi ile eğitimden bilinçlenmekten uzak, ortaçağ hurafeleri ile beyinleri iğdiş edilenler, yaşa varol kavramlarını papağan gibi söylemek mutluluğuyla haz duymaktadırlar.
Peygamberler, elçiler, aydınlar, filozoflar, şairler, yazarlar, yaşamın gerçeğini haykırsalar da düzen, sistem, statüko aynen devam etmektedir.
Kimi muhafazakar, kimi demokrat, kimi cumhuriyetçi, kimi milliyetçi, kimi solcu, kimi sağcı, kimi Müslüman, kimi Hıristiyan, kimi Yahudi, kimi Budist, kimi Hindu, kimi Şinto olmuş farkediyor mu?
Sömürü çarkı; asalaklar, parazitler ve üretenler arasında sürüyor.
Peki ya çare! Akıl, bilim ve teknoloji gerçeği ile kitlelerin aydınlatılması gerekir.
İnsanlığın yeniden dirilişi olacak. Nasıl mı? O da çok ama çok yakında dünyanın hemen her yerinde görülecektir. Bekleyip, görelim.
Günün Sözü: insan hem cinsini aldatabilir ama evrenin kurallarını değiştiremez.