Seçim Yazıları
Şu veya bu şekilde yirmi yılı aşkın süre yazı yazarım; ne zaman seçim yaklaşsa bana bir haller olur. Çünkü her seçim öncesi nutkum tutulur bir konu bulamam.
Seçim öncesinden hem vatandaşlar hem de yazan veya yazma hevesinde olanların gündeminde seçimlerin nasıl sonuçlanacağı gelmektedir. Aslına bakarsanız milletçe seçimi çok severiz. Her seçim öncesi bizi “kurtaracak” birileri gelir mutlaka. İşin tuhaf tarafı tek parti iktidarlarında bile sonucu merak ederiz. Hâlbuki seçeceğimiz milletvekilidir. Genel başkanlar zaten kendilerini seçtiriyor.
Her seçim öncesinde “ulama”dan geçilmez. Anketörler seçimin sonuçlarını önceden ilan ederler. Herkes bu hususta allame kesilir. Kime sorsan en iyi o biliyordur.
Seçmen umudun peşindedir. “Bu sefer iyi olacaktır” diye geçirir içinden. Her seçim, geçim için taze umutlar demektir. Adaylar ise “ülke kurtaran aslan” sınıfından olup meydanlarda kül bırakmazlar. Her konuşmaları sonunda tozu dumana katarlar. Toz duman birbirine girince de ortalık görünmez olur.
Aday olamayanlar ise bulundukları partiyi karalama yarışında rakip partililere rahmet okutur. Madem kendisini aday yapmamışlar parti artık eski parti değildir.
Seçimlerin en renkli şahsiyetleri “dava adamları” ile “yağcılar” sınıfına girenlerdir. Aslına bakılırsa bu dava adamlarının pek davaları falan yoktur. Aslında onlarda hiçbir şey yoktur. Tek bildikleri şey ise “hep” kazanmalarıdır. Nasıl bilirler, nerden öğrenirler bilmem ama ülkede bir sınıf insan en az %20’si hep iktidar yanındadır. İktidar değişir onlar değişmez.
Dava adamlarının siyasi görüşü “benizm”dir. Adam bir bakarsın laik, bir bakarsın demokrat… Sonra milliyetçi olur, muhafazakâr olur, liberal olur. İktidarda sosyal demokrat varsa ondan olmayan ya mürtecidir ya faşist. İktidarda sağdan bir parti varsa ondan olmayan ya din düşmanıdır ya da millet düşmanı. Kendileri hep kazananın yanındadır. Kimin kazanacağını parti genel başkanından önce bilir. “dava adamı” olmak kolay değil. Kaygan olmalı insan. Bir yerde durmamalı. Dünya nimetlerinden faydalanmalı.
Dava adamların en büyük özelliklerinden birisi de iki satır yazı okumamıştır. Varsa yoksa başkalarının yanlışlarını dile getirir. Tabi kendince.
Yarım asırdır ülkede olup bitenleri gözlemlerim. Ben; hem Adalet Partili, Doğru Yol Partili, Anavatan Partili, Milli Selamet Partili, Milliyetçi Hareket partili olan o kadar kişi gördüm ki… En önemli zamanlaması onların bir şekilde iktidar ortağı olduğu zamanlardı. Gerisini siz anlayın artık…
Bu millet sahte dava adamlarından çok çekti aslında. Ne zaman hangi partide olacağı belli değildir. Ülkenin kaymağının çoğunu o yer. Gariban millet de anlamaz.
Gelelim yağcılara…
Bunlar “şapur şupucular da” denir. Mideleri ve karınları geniştir. Aslında millet de tanır bunları. Ancak “bizden” oldukları için katlanır. Millet bunlara hem rey verir hem de üç asır önceki sülalesini hatırlar ara sıra. Kol kırılır yen içinde kalır misali.
Yağcılar millete karşı iki lafı bir araya getiremezler. Ancak daha yukarıdakilere karşı ağzı açılmamış methiyeler düzerler. Ne de olsa yağcı. En önemli lider kendi lideridir. Sosyal ve siyasal tarihle ilgili 1,5 cümle kuramazlar. İlimleri yoktur. Biraz cüzdanları kabarıktır o kadar. Veya cüzdanının daha da kabarması için olmadık çarelere başvururlar.
Yağcılar dava adamları gibi değildir. Tam seçim zamanı gelir ortaya çıkarlar. Seçimden sonra ortalıktan kaybolurlar. Çok önemli adamlarmış gibi davranırlar. Bulunduğu parti kazanamazsa bile fark etmez. Hemen kazanana zıplarlar ve oradakileri kovmaya bile yeltenirler. Bilgi seviyeleri düşük olduklarından sözde dava adamları gibi başarılı olamazlar.
Vatandaşlar mı?
Onun hali belli?