Seçim ve Şiddete Sığınan Kadınlar
Sonunda, son iki güne geldik. Pazar günü oylar kullanılacak ve Cumhurbaşkanı belki ilk turda seçilecek.
Eminmiş gibi yazdım lakin sahil beldeleri hala tıklım tıklım.
Yazın rehaveti, güneşin tadı seçimleri unutturur mu? İnsan plajlara bakınca kuşkulansa da, halkın sağduyusuna güvenmek istiyor. Umarım yavaş yavaş şezlonglardan kalkar, oy kullanacağımız adreslere yol alırız.
SİMGE OLSA YETER
Seçimler elbette demokrasinin yerleşmesi açısından önemli. Çok zor yollardan geçildi, Cumhuriyet’le temeli atılan dinamikler defalarca sarsıldı.
Dış ilişkiler paramparça. Barıştan yana taraf ülke özelliğini yitirdik, savaşların haklı taraflarını(!) bulup yandaşlık ediyoruz. Ülkede ise yaşanan çalkantılar yerini, barış, hukuk, adalet, eşitlik arayışlarına bırakabilmeli.
Ama önce halkın, yaşadığımız toplumun öylesine çaresizlikleri ve çaresizleri var ki, en çok onlar için seçimlerin yararlı sonuçlar üretmesi gerekiyor. Seçilecek Cumhurbaşkanı bunları sağlayabilir mi?
Yetkileri artsa da sonuçta Cumhurbaşkanlığı makamı icraat organı değil ama bu değerlerin simgesi olsa, o bile mühim. Bizi, bir bütün hissettirecek, temeli güçlendirecek lideri seçmekte mesele. Seçime az kaldı, son bir ahkam olsun diye yazmıyorum bunları. Aksine önceki gün bambaşka bir haber mıh gibi kazındı aklıma, onun devamıdır!...
AFFEDİYORLAR
Gözlerime inanamadım. Yaşadığımız kentin, İzmir’in şiddet gören kadınlarının yüzde 70’i yeniden şiddet gördükleri eşlerine sığınmışlar. Şikayet dilekçelerini geri alıyor, koruma talebinden vazgeçiyorlar. Kimi sokak ortasında dövüldü, kimi evinde zalimce eziyet çekti ama yine tek çareleri onları döven eşleri.
Şiddetten kaçarken şiddete sığınan mağdur kadınların ülkesiyiz biz!!
Türkiye’de kadın cinayetlerinin en yoğun yaşandığı ilk 5 ilden biri izmir. Bugün çağdaş, kadınların rahat yaşadığı kent olarak bilinen İzmir’de tablo budur.
Ama fark etmiyor, kadın korkuyor ve ‘polis beni böyle koruyamaz, çocuklarım perişan olmasın geri döneyim’ diyor.
Mağdur kadınların kimlik bilgilerinin gizlenmesi ise bir başka felaket.
Kimliksiz ne hastaneye gidebiliyor, ne de otobüs kartı çıkartabiliyor. Mecburen yine evine dönüyor.
Ve her şeyden önce anne. Çocuklarının yaşadığı zorluklar o kadının yüzünde zaten tokat.
Biliyorum, bu konunun Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ne ilgisi var diyeceksiniz.
Kel alaka!
Hayır değil, bilmem ne kadar anlatabiliyorum ama onlar, hayatın fay hattında yaşayanlara küçük örnek.
Bazı konularda öylesine diplerdeyiz ki, sistemin eksiklerinin onarılmasına katkı sağlayacak, soluk yaratacak, istikrar ve birlikteliği simgeleyecek bir devlet yapılanması için, tek demokratik yol olan seçimlere katılmak vatandaşlık görevinin ötesinde, boynumuzun borcu oluyor.