content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

14 Ara

Seçim Barajı Tartışması

Seçim barajı gündemde bir süredir bulunmakta. Anayasa Mahkemesi ise çok yakın bir tarihte genel kuruldu bu konuyu görüşüp karara bağlayacağını bildirdi. Bu sebeple birçok kişinin gözünde istikrarın göstergesi ve vasıtası olan seçim barajı  konusunu  ele almakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Bu konunun önemli yanı hangi ülkelerde seçim barajı bulunup hangilerinde bulunmamasıdır. Çünkü ülkelerin sosyal ve eğitim koşulları göze alındığında çok ilginç bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Örneğin İngiltere, Fransa, İzlanda, Finlandiya Portekiz ve İrlanda gibi ülkelerde seçim barajı bulunmamaktadır. Bu gibi ülkelerde genellikle iki turlu seçim yöntemi uygulamasına gidilmektedir.

Hollanda'nın seçim barajı oranı ise %0.6 olarak belirlenmiştir.  En yüksek seçim barajının bulunduğu ülkeler başında Türkiye %10 ile başlarda yer almakta ve Rusya %7'lik oran ile Türkiye'den sonra gelmektedir. Almanya, Polonya ve İtalya gibi ülkelerde ise ortalama %5 gibi bir seçim barajı uygulaması bulunmaktadır. İspanya'nın seçim barajı oranı %3 olarak yerleşmiş durumdadır. Dolayısı ile her ülke kendisine uygun olduğu sistemi korumaktadır. Türkiye'ye karşı daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde bu konuda başvurular bulunsa da bu konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından gerektiği gibi ele alınmamış ve bir iç mesele olarak görülmüştür.

Peki seçim barajı uygulaması Türkiye'de ne zaman uygulanmaya başlanmıştır?

Türkiye'ye seçim barajının geldiği yıl 1982 olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemden önce ise seçim barajı olmayan bir sistem olan D’Hondt Sistemi  uygulanmaktaydı. Esasen seçim barajının getirilmesindeki asıl amaç D’Hondt Sisteminin uygulandığı dönem olan CHP ve sol karşıtlığı olan sağ partilerin koalisyonundan oluşan Milliyetçi Cephe döneminde siyasal istikrarsızlığın ve ülkenin iç savaşa sürüklenmenin olmasıdır. Bu iç savaş döneminin sonucu oluşan darbeden bir süre sonra kurulan ve tüm üyeleri Milli Güvenlik Konseyi tarafından atanan Danışma Meclisi’nin önünde, yeni anayasanın yanı sıra, yeni bir seçim kanunu hazırlama görevini almışlardır. İşte bu Danışma Meclisi hâlihazırdaki D’Hondt sistemine iki baraj eklemiştir. Bu iki baraş ise "İllerin seçmen sayısının milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilen çevre barajı" ve yüzde 10 ulusal barajı" olarak seçim sistemimize dahil olmuştur.

Dolayısı ile seçim barajınının uygulanmasının sebebi olarak koalisyon hükümetlerinin önüne geçilmek istenmesi karşımıza çıkmaktadır. Bu gibi uygulamalar küçük gruplarının meclislerde temsil edilememesine sebep olmaktadır.

Bu durumu Sayın İlber Ortaylı çok güzel bir şekilde özetlemektedir:

"1980 darbesinden sonra anayasanın ve getirilen seçim kanununun en önemli noktası Weimar Anayasası'ndaki "Küçük partiler olmasın" zihniyetinin burada da olmasıydı. Çünkü "Buralar gürültü çıkarıyor" anlayışı hakimdi. Dahası bunun bir de siyasi ve tarihi temelini ortaya koyuyorlardı; "Efendim Weimar Cumhuriyeti bu yüzden battı, yani Hitlerizmin gelişiyle Reichstag'da o kadar irili ufaklı, sağlı sollu, ortalı; monarşist cumhuriyetçi parti vardı ki ortalığı karıştırdılar ve sonunda Naziler kargaşa ve iş yapılamaması dolayısıyla çoğunluğu elde etti." Bu modeli öne sürerek hep de haklı çıkarlar, halbuki haksızdırlar." (1)

Yüksek baraj nedeniyle birçok siyasi parti parlamentoda temsil edilememektedir. Bunun yanı sıra parlamentoda seçme ve seçilme hakkı suni bir müdahale ile engellenmektedir. En açık örneği ise kişilerin "oyum boşa gitmesin" mantığı ile ana akım partilere siyasi görüşlerini yansıtmamaları halde oy vermelerine yol açmasıdır.  Kısacası bireyler üzerinde psikolojik bir baskı yaratmaktadır.

Seçim barajının bu kadar yüksek olmasının bir diğer önemli sonucu ise totaliter rejimin güçlenmesi ve totaliter fikirleri desteklemesidir. Çoğunluğu pohpohlayıcı bir yöntem olan seçim barajı demokrasinin özü ile tam olarak bağdaşmamaktadır. Azınlıkların düşünceleri ve sesleri yönetimde duyulmamakta ve çoğunluklar tarafından bastırılmaktadır.

Bugünlerde birçok hukukçu ve siyasetçi bu konuda fikirlerini bildirirken, Anayasa Mahkemesi'nin eğer 2839 sayılı Milletvekilli Seçim Kanunu'nun 33. maddesinde yer alan seçim barajının bireylerin haklarının ihlali sonucu doğurduğu yönünde bir tespit kararı olur ise 2015 seçimlerinde bu konuda parlemontada bir hareketlenme yaşanıp yaşanmayacağı asıl sorudur. Bu konuda benim şahsi fikrim ise her ne kadar istikrar bir ülkenin en başta gelen odak noktası olsa da en azından seçim barajının indirilmesinden yanadır. Ne de olsa tek partili dönemlerde istikrar ve enflasyonun durumu incelendiğinde istikrar ile bağlantısı bulunmadığı görülebilecek olan bu barajın yumuşatılması gerekmektedir.

 (1) İlber Ortaylı, Yakın Tarihin Gerçekleri, Timaş Yayınları, s.150-151

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank