Şebekesini Arayan Türk
Cep telefonlarının tuğla gibi olduğu zamanlar...Galiba en popüler telefonlar Aselsan telefonlarıydı. O zamanlarda bu telefonlar genelde pek çok yerde çekmezdi... Milli espri motorumuz o zamanlarda da harıl harıl çalışıyordu... Söylencelere göre: adamın biri bara gidiyor, oturuyor tabureye, Aselsan telefonunu koyuyor bara, içerken bir ara bakıyor telefonun yeşil parlak tonlu ekranında "Şebeke arıyor..." diye bir ibare görüyor. Bar gürültülü olduğu için dışarı çıkıyor, dışarı çıkınca "Şebeke arıyor..." ibaresi kayboluyor,"Allah Allah!" deyip bara tekrar giriyor...Bir süre sonra tekrar aynı ibareyi görüyor ve yine dışarı çıkıyor, ibare yine kayboluyor...derken, aynı olay 3-5 kez tekrar oluyor ve en sonunda diyor ki kendi kendine :"Kim lan bu şebeke?!" Anlayacağınız üzere, Türk'ün, cep telefonu ile imtihanının ilk zamanları...Aynı adamın bu "şebeke" meselesi yüzünden korkup emniyet müdürlüğüne gittiği de rivayetler arasında. "Korkuyorum komiserim, şebeke arıyor, lütfen yardım edin!.."
Sonra sonra, polifonik melodilere yüklenen duygu yoğunluklarımızı herkese dinletmek boyutlarına kadar geldik. Baz istasyonları çoğaldı, kanser bile ediyorlar adamı.Yani pek çok gelişme oldu ve olmaya devam ediyor. Hatta, operatör şirketlerini bile şoke eden gelişmeleri bizzat Türkler buldu, geliştirdi. Dünyada hangi insanın aklına gelir; bir telefondan diğer telefona manyetik dalga bindirerek uzaktan araba kapılarını açtırtmak?.. Fakat Türk, hâlâ şebekesini arıyor...Telefonlar bile artık antensiz fakat her yerden her dalgayı çeken "Anten Türk" bir şebekesini bulamadı...
...
Bunları neden yazdım? Bir Türk olarak, ben, ırki bir yaklaşımla değil de, kültürümüzle, zengin gönüllerimizle vs şeylerimizle övünç duyarım; tek renkli değil de, alacalı renkli olmamızla da övünç duyarım...fakat, şebeke meselesi farklı bir mesele.
Size tuhaf gelebilir fakat söylemeden geçemeyeceğim, bir düşüncemi: Biz Türkler attan indik, otobüslere bindik de bu yüzden mi böyle olduk? Atın üzerinde hoplaya zıplaya ordan oraya seğirtirken , Avrupa'nın ağır zırhlı şovalyelerini konserve kutularına çevirirken, beynimize kan gidiyordu; kafamız çalışıyordu (hâlâ çalışıyor fakat..) kıpır kıpırdık, gözümüzün önüne bakma gereği duyuyorduk...Attan indik bu yüzden mi böyle oldu?...
Bazı şeylere kızmayın... Mesela Avrupalının bizlere "Hindi" demesine kızmayın.. Bir haklılık payı var bu sıfatta... Düşünüyoruz, arıyoruz, şebeke arıyor veya biz şebekeyi arıyoruz...
"Hindi" olma şerefinden başka bir de suya bakma huyumuz var. "Su akar Türk bakar" da boşuna söylenmemiş: Su aktı Türk bakmadı mı?..
Diyeceksiniz ki nasıl bir şebeke ki bu Türk bulsun bunu? Bilmiyorum, ben de arıyorum. Bir Türk olarak kendimi çoğu zaman ben de anlamıyorum. "Şebeke arıyor..."
Sizi burda görmek ne güzel, yazdığınız yazıların derinliğine ve biçime hayran biri olarak, umarım burda daha güzek günler geçiririz hep beraber.
Eylül 28th, 2009 at 07:57Tekra hoşgeldiniz.
Teşekkürler, hoşbulduk.
Eylül 28th, 2009 at 17:15