content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

03 Tem

Sayın GÜL, Sayın TÜRK ve Medya; Teşekkürler

Bir dostumdan dinlemiştim; “bir insanın adı ve soyadı bu kadar mı sahibine yansır.” Zira mütevazı, güler yüzlü, içten, samimi ve hoş…

Sayın Cumhurbaşkanı ile geçen günkü (01. 07. 2011) görüşmesinden sonra Sayın Ahmet TÜRKSayın Cumhurbaşkanımız gerçekten bize pozitif bir enerji verdi… hepimizin cumhurbaşkanı…” diye beyanat verince yanımda bulunan BDP’nin hatırı sayılır bir ismi “üstad GÜL hakikaten farklı” dedi, devamını reklam olmasın diye söylemek istemiyorum.

İnsanoğlu garip bir varlık, kompleks bir tür. Kâinatın en inanılmaz güzelliklerini sunacağı gibi en iğrenç söz ve eylemlerini de ortaya koyabilir.

İranlı fikir adamı rahmetli Ali Şeraiti (Şah ajanları tarafından katledildi, 1977) insanoğlundan bahsedince iki prototipten (örneklikten) bahseder:

Biri, insanlara secdede meleklere haklılıklarını ispatlayan İmam Hüseyn, diğeri de başta Yezid olmak üzere bu cinayette imzası olanlar…

Yani insanoğlu dünya hayatında kendi serüvenini/menkıbesini yazarken/yaşarken “insan” olma sürecinde öyle bir merhaleye gelir ki kâinatın medarı iftiharı olabiliyor. Aynı insan bütün insanlık ailesi için yüz karası da olabilmekte.

Demem o ki, insanlar diledikleri hal üzre olabilirler;

Eşref-i mahlûkat ya da ebleh-i mahlûkat…

İnsanlar iyi, hoşturlar. Para, mal-mülk sahibi olduktan sonra zıvanadan çıkarlar; iplerini koparanların da “vuruş alanına” girildiğinde iflah mümkün olmuyor.

Özellikle koltuk-güç sahibi olanın merhametinde ciddi, hatta çok ciddi erozyonlar olabiliyor. Ahlakları tsunami felaketi yaşayabiliyor. Mülayim, vakur, onurlu duruşları yerini gaddar, pragmatist ve haysiyetsizliğe terk edebiliyor. Adil iken zalim olanlarını az görmedik. Krallar, padişahlar, sultanlar, vezirler, Cumhurbaşkanları, başbakanlar, komutanlar vs. önceleri mütevazı ve adil bir kişiliğe sahip olmalarına rağmen müstekbir ve zalimleşiyorlar.

Sayın GÜL Cumhurbaşkanlığının henüz 1. yılında olsa da önceki görevlerinde halkın büyük çoğunluğuna “gül” gibi bir intiba bırakmışlardı. Cumhurbaşkanı olduktan sonra da herkes –eğer Ak Parti’den gelen biri olmasına takıntılı değilse- onu kendilerinden biri olarak gördü. Halktan biri olmayı esas alan bir inanca sahip olması (her ne kadar “benimle beraber oldukları bütün görüntülere” el koysa da) halkla görünmeyi beraberinde getirmektedir.

İlk tanışmamızın üzerinden 20 yılı aşkın süre geçti. İnsanlara, dostlarına, yakınlarına olan ilgisi, sevgisi, saygısı artarak devam etmiştir.

Şimdilerde Güvenlik Müsteşarı olan Van ve Kahramanmaraş eski valisi Sayın Niyazi TANILIR’dan yıllar önce “halk Sayın Abdullah GÜL’de kendisini buluyor/görüyor” ifadesini dinlemiştim.

Unutmadan 11. Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bir yakınıma;

Neden Abdullah GÜL için bu kadar dua ediyorsun diye sorduğumda, “Allah iman versin, bir insan hem Abdullah ve hem de GÜL olacak, daha ne olsun” diye cevap vermişti. Kendisinden olana hasreti en güzel ifade eden cümleler bunlar. Neyse…

Sahi bunları neden yazıyorum ki?

Hakkında yazılacak o kadar çok şey var ki (bu yazdıklarımı okurlarsa, “kim bu, nerden biliyor bunları” diye merak etmez, merak etmeyin)

Evet,

Sayın Ahmet TÜRK “Sayın Cumhurbaşkanımız gerçekten bize pozitif bir enerji verdi… hepimizin cumhurbaşkanı…” derken abartısız söylediğinden eminim. İlk tanışıklıktan öte, ilk karşılaşma da o “pozitif”liği görebiliyorsunuz. Ama Ahmet TÜRK’ün bunu söylemesini ben;

  1. Türkiye beklediğimiz “esenlik sürecine” girmiş bulunuyor, ifadeler doğru olmasıyla birlikte mesaj verilmek isteniyor.
  2. Sayın TÜRK onun “pozitif”liğinden etkilenirken bunu gizlemeyip hakkaniyetli olmayı esas almıştır. Aslında her ikisine de razıyız. Zira bu süreçte “pozitif”liğe çok ihtiyacımız vardır.

Görüşmelerde TBMM’ye gitmeyen bağımsızların, yemin krizindeki durumun ele alınması söz konusu olsa da Sayın TÜRK’ün özellikle “Sayın Cumhurbaşkanımız… pozitif…” ifadelerini “her şeye yeni bir başlangıç” olarak algıladım. Malumunuz siyasi söz ve söylemlerde “algı” önem arz eder. Siz dünyanın en doğru tespitini bile yanlış ifade ederseniz halkın “algısı”nın doğru ve olumlu olmasını bekleyemezsiniz.

Sayın Cumhurbaşkanımızı böyle ifade eden Sayın Ahmet TÜRK’ten de bahsetmezsek hakkaniyete uymaz. Sayın TÜRK beyefendi, kibar insaflı, adab-ı muaşret saçan bir kişilik. Hele onun “artık kimse ölmesin ben öleyim” ifadesindeki samimiyet yok mu?

Teşekkürler Sayın Abdullah GÜL ve Sayın Ahmet TÜRK bizlere bu güzel sözcükleri bir araya getirdiğiniz için.

Teşekkürler medya (beyanatta çarpıtmanın sıfır olmasından dolayı)

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank