Sayın Deniz Baykal’a Açık Mektup!..
Sayın Baykal;
Siz, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüce meclisinde uzun yıllar görev yaptınız.. Ve bu Cumhuriyet size, pekçok kişiye nasip olmayacak onurlu görevler verdi.. bakanlıklarında bulundunuz, başbakan yardımcılığı yaptınız!. Ve daha da önemlisi, Atatürk’ün “Cumhuriyetten sonra ikinci büyük eserim” diye gururla söz ettiği Cumhuriyet Halk Partisi’nin uzun süre genel başkanlığını yürüttünüz.. Bu arada bedeller de ödemediniz değil.. Sürgün edildiniz.. Zincirbozanları gördünüz!.. İftiralara da maruz kaldınız. Ama, siyasetin hiçbir kara lekesi yapışıp kalmadı üzerinize.. Ne hırsızlıkla suçlandınız, ne de yolsuzlukla. Atılan çamurlar, çamuru atanların kendi yakalarından sıyırarak size yakıştırmaya çalıştıkları edepsiz çıkışlardan başka bişey değildi!..
Cumhuriyetin uğradığı saldırılara karşı en keskin muhalefetle gerekenlere, onurluca, temiz bir siyasetle, Deniz Baykal’a ve CHP’ye yakışır tavır ve üsluplarla cevaplar verdiniz.. Halkı, cumhuriyeti ve temel ilkelerini, Atatürk ve Atatürkçülüğü gerek içerde gerekse dışarda Türk Milleti’nin onur ve haysiyetine yaraşır biçimde savundunuz!..
Bu konularda Türk milleti size minnettardır!..
TBMM’de yer alamadığınız bir dönem, yeriniz boş kaldı.. Doldurulamadı. Bu boşluğun farkına varan Türk Milleti, ilk seçimlerde bu hatayı telafi etmesin bildi!..
Ve sizi Atatürk’ün Partisi’nin Genel Başkanlığı’na da tekrar oturttu.
Ne var ki;
Dışarıya karşı sergilediğiniz demokrat tavrınızı kendi partinizin içinde sergileme ve uygulama ferasetini gösteremediniz..
Yeterince partiyi halka açmadınız.. Halka ulaşamadınız.
Partiyi “küçük olsun benim olsun” zihniyetiyle yönettiğiniz konusundaki halkın kafasında oluşan evhamları gideremediniz!..
İllerde ve ilçelerde demokratik bir yapıyla oluşturulması gereken yönetim kadroları yerine, “merkeziyetçi” bir yapıyı ve oluşumu izlediniz.
Yeri geldi, üye kayıtlarına ipotekler konulup, -dilim varmıyor demeye-kişi taraftarlığına göre kayıtlar tutulmaya, muhalif temizliğine bile girişildi.
Bu tutumunuzla pek çok değerli siyasetçinin çevrenizden ve partiden uzaklaşmasına neden oldunuz.. Bizzat partiye çağırdığınız ve liste başlarına koyarak parlamentoya girmelerini sağladığınız kişileri bile çevrenizde tutamadınız!..
Bu tutumlar sonuçta birikerek size “hizipçi” suçlamasıyla geri döndü.. Partiden uzaklaşan her değer, elbet partiden bişeyler de götürdü.. En azından, partiye duyulan, size duyulan güvenden bişeyler aldı götürdü.
Oysa, bir siyasetçi olarak, bunca deneyim ve birikimlere sahip bir devlet adamı olarak, dürüst ve inançlı bir cumhuriyetçi olarak, bu ülkenin, bu milletin size çok ihtiyacı var.
Yukarıda, sadece birkaçı sayılan nedenlerden ötürü yerinizi –üzülerek belrtelik ki- tam olarak dolduramadınız... Yeterince demokrat olamadınız.
Partiyi ilerde bırakacağınız kadroları oluşturmadınız.. Sayın İnönü’nün, başlangıçta, Sayın Ecevit’e sağladığı imkanları siz alt kademelerinize, yönetici kadrolarınıza tanımadınız.. Partinizi, üç-beş kişinin açıp içine bakabildiği kapalı bir sandık haline getirdiniz..Bu geldi işinize!..
Sadece genel başkanlık adaylığına giden yolları değil, halkın temsilcisi olmak isteyen, halkın oylarıyla milletin vekili olmak isteyenlere bile yolları kapattınız... Yaptığınız merkez yoklamalarıyla, halkın iradesine ipotekler koydunuz, halkı kırdınız.. Küskünler yarattınız, parti içinde muhalifler yarattınız...Hadi, siz yoğundunuz, görmediniz!.. Bunları halk gördü de yönetiminiz de mi görmedi!?.. Göstermedi!?.. Göstermezdi, zira size yakın olmak, seçkin olmak ve seçilmek demekti!..
Üzücü ve çirkin bir komplo sonucu, onurluca, genel başkanlık görevinden ayrıldınız.. Deniz Baykal’a da bu yaraşırdı. Gereğini yaptınız.. Giderken de bu komplo’nun hesabını muhataplarından soracağınızı da kararlı bir şekilde ifade ettiniz... Sadece bizler değil, tüm Türk halkı soracağınız hesabı hala bekliyor...
Sayın Kılıçdaroğlu, sizin istifanızla boşalan koltuğa talip oldu, ve bugüne kadar görülmemiş bir ittifakla genel başkanlık koltuğuna oturdu.. Üstelik, sizin genel başkanlık döneminizin delegelerinin oylarıyla..
Yönetimini oluşturdu, halktan da CHP tarihinde az rastlanır bir halk desteğini arkasına aldı...
CHP’ye gönül vermiş, sosyal demokrasiye gönül vermiş, bütün yurtsever ulusalcıların, sosyalistlerin, hatta bazı liberallerin bile desteğini aldı...
Şimdi; yeni bir kurultay gündemde!..
Bu kurultay, CHP ve CHP’lilerden başka herkesin derdi oldu!.. Çünkü esen Kılıçdaroğlu rüzgarı, hem bazılarını korkutmuş, hem de yapılan yolsuzluk ve hukuksuzların konuşulmasının ve gündemde tutulmasının yolunu kesmişti. Bu nedenle, kendi dertleri olmadığı halde, malum çevreler hep gündemde tutmaya gayret ettiler CHP’de olup bitenleri..
Bu arada, sizin de söylediğiniz her cümle,-ki iyilikten bile olsa- CHP ve Kılıçdaroğlu’na eleştiri olarak yansıtıldı medyada...Bunu görüp bildiğiniz halde susmadınız, geri durmadınız uyarı adı altında yaptığınız eleştirilerden...
En son, bir televizyon programında söylediklerinizin sizin ağzınızdan döküldüğüne inanamadım!.. Tuz biber ekti öncekilere...
“Çarşaf liste birleştirir, blok liste ayrıştırır!..”
O an bir şimşek çaktı kafamda:
“Sayın Bay Deniz Baykal, bugüne kadar hiçbir kurultayında uygulamadığı çarşaf listeyi, partililer ayrışsın diye mi uygulamadı!..” “Bu muydu asıl neden bugüne kadar partinin derlenip toparlanamamasının asıl nedeni!?.. “Haklı mıydı acep, bugüne kadar, baykal partiyi büyütmek istemez, o hep küçük olsun benim olsun der durur, diyenler!”Utandım düşündüklerimden.
Blok liste, demokratik değilmiş... kabul!..
Blok liste, başkanlık sultası yaratırmış... Kabul!..
Yönetime 81. kişi önerilemezmiş!.. kabul..
Blok listeyle, yapılacak kurultayın göstermelik bir kurultaydan öteye gitmiyeceği şimdiden açıkmış!... kabul!..
Küskünler yaratırmış!... Kabul... kabul!.. hepsi kabul!...
İnsanı üzen, izanı zorlayan, vicdanı sızlatan bu kabullerin, makamı elden gidince akla gelmesi...
Herşeye rağmen, Sayın Baykal’la bir konuda hemfikir olduğumu da söylemek isterim.. Seçimlere 6 ay kala yapılan bu kurultay, özünde gerçekten göstermelik bir kurultaydır!..
Bu kurultay ve sonrasında, Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibi, neler yapa bileceklerini göstereceklerdir.. Asıl kurultay, 2011 seçimlerinden sonra yapılacak olandır!..
Şu anda, başta eski-yeni tüm CHP’liler olmak üzere, tüm yurtseverlerin, ülkenin büyük bir tehlikeye doğru sürüklendiğini görerek CHP saflarında ve Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alması gerekmektedir. Bu partili olmak değil, yurtseverlik görevidir. Bu partili olmaya çağrı değil, yurtseverleri, ikinci bir kurtuluş mücadelesine çağrıdır.
Sayın Bakal, son sözüm şu;
Lütfen, yeni ekibe fırsat veriniz!.. Bilgi ve birikimlerinizi televizyonlarda, kamuoyu önünde, malum çevrelere mesaj iletir gibi değil, parti yönetimiyle yeni genel başkanınızla paylaşınız.. Kullanamasın sizi malum çevreler.
Onursal Genel Başkan olunuz, CHP’nin onursal Genel Başkanı olarak, yen dönemde, Cumhurbaşkanlığı’na aday olunuz..
Sizin genel başkanlıktan indirilmenize neden olan o çirkin komplonun faillerini bulmaya harcayınız mesainizi.. Halk bu konuda çok hazımsız!..
Türk halkı, başta CHP’liler olmak üzere, bugüne kadarki görevleriniz için teşekkür etmekte diye düşünüyorum.. Saygılarımla..