Bir kaç kez dertlerini ve sıkıntılarını dile getirdiler. Mağduriyetlerini ifade etiler. Onları dinleyince üzüldüğümü ifade etmek isterim. Malum tüm gençlerimizin en büyük sıkıntısı işsizlik. Bu konuyu birkaç kez dile getirmiştik. Okuyucularımız anlatacağımız konuya yabancı değiller.
“Diyanet’in sahipsiz yetimleri” diyebileceğimiz “Fahri Kur’an Kursu öğreticileri “ haklı taleplerini yıllardır dile getiriyorlar seslerini yöneticilere duyurmaya çalışıyorlar. Bakanlıklar, milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde girişimlerde bulunuyorlar ve sıkıntılarını yüksek sesle dillendiriyorlar Seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Kur’an Kursu fahri öğreticileri olarak köy kasaba, uzak yakın demeden en ücra köşelerde büyük bir fedakârlıkla vazifelerini yerine getiriyorlar. Bunlar asgari ücretinde altında cüz’i bir ücretle görev yapmalarına karşılık hiçbir sosyal güvence ve maaş garantileri bulunmamasına rağmen görevlerini fedakarca devam ettiren gençlerdir bunlar. Her sene sonunda istifa ettirilip sene başlarında ise müftülüklerce sıkı bir mülakattan geçirilerek tekrar göreve başlatılıyorlar.
Fahri Kur’an Kursu öğreticileri olarak çalışan bu çocuklar, İmam Hatip, İlahiyat Fakültesi ve Kur’an Kurslarından yetişmiş liyakatli- ehliyetli gençlerdir. Ne yazık ki kadrolu olmadıkları için, sağlıktan yararlanabilmek için 3 ay beklemekte, sigortaları 15 gün olarak yatırılmakta, her sınavda yeterlilik ve liyakat mülakatına tabi tutulmaktadır. Kadroları ve sözleşmeleri olmadığı için bu gençler her an işlerine son verilme, işten el çektirme korkusu ve sıkıntısı ile görev yapmaktadır.
Kendilerini “ Sessiz mağdurlar” olarak nitelendiren bu garipler sorunlarına bir an önce çözüm getirilmesini umut ediyor ve yetkililerden müjdeli bir haber bekliyorlar. Torba Yasaların içine kendi durumlarını da dahil edip seçim sürecinden önce bu müjdeyi hükümetten duymayı düşünüyorlar. Kadrolarımız yok bizler sessiz mağdur ve mazlum üvey evlat konumundayız diyorlar. Neden, niçin bizlerin sesine kulak verilmiyor ve sesimiz duyulmuyor, diye de sitem ediyorlar.
Hayatlarını ve zamanlarını Kur’ana adadıklarını ifade eden, dini ve milli değerlere sahip çıkan bu gençler ( Fahri Kur’an Kursu öğreticileri) :“ Biz bu vatanı bu devleti seviyoruz. Sesimizi duyuralım diye bir yerleri yakıp yıkma ihanetine girmiyoruz, devletin polisine askerine saygı duyuyoruz ve hakkımızı yasal yollarla dile getirmeye çalışıyoruz. Az bir ücret karşılığında sıkıntı ve çilerle çalıştığımız halde devlet ve milletimize bağlılığımızı haykırıyoruz” diyorlar. Yetkililer tarafından seslerinin duyulmamış olmasına da sitem ediyorlar.
Sözün özü şu: Her yıl yeniden sınavlara tabi tutularak göreve başlatılan ve kısa bir süre sonra görevlerine son verilen bu fedakâr ve çileli din görevlisi gençlerimiz:” Bize sahip çıkacak birilerini bekliyoruz ve hak ettiğimiz yasal kadro veya sözleşmeli hakkımızın verilmesini talep ediyoruz” diyorlar. Mağdur edildiklerini, sıkıntı ve çilelerinin duyulmadığını, seslerine kulak veren yöneticilere ulaşamadıklarını ve dertlerini anlatamadıklarını ifade ediyorlar.
Diyoruz ki: Bir seçim dönemine girmiş bulunuyoruz. İnsanımızın yığınla problemi ve sıkıntıları var. Halkı, esnafı dolaşırken bu sorunları ciğara paketleri üzerine değil gönüllerine not edip halkın sorunlarını meclise, siyasi mekanizmalara ulaştırması gerekiyor. Sayın vekillerimizin sıkıntıları ayyuka çıkan “ Fahri Kur’an Kursu öğreticilerin taleplerini not edip meclise sunmaları ve bir an önce çözümlemeleri gerekiyor. Sayın Başbakanımızın da bu konuya duyarlı bir şekilde eğilmesini bekliyoruz. İnşallah seçim süreci tamamlanmadan bu gençlerimizin talepleri karşılanmış ve sorunları çözümlenmiş olur diyoruz. Bu duygularla sorunu Sayın Başbakanımıza arz etmek istedik.