Sayın Ali Baş Nur İçinde Yat
Kayseri Halk Ozanları Dernek Başkanı Sayın Ali Baş Nur İçinde Yat
2008'in Kasım ayı idi. Ürgüp FM'in sahibi, edebiyat sevdalısı genç bir hanımefendinin açtığı uluslararası yarışmaya katılmıştım. O güne kadar böyle bir yarışmadan haberdar değildim. Aydın'dan gazeteci, şair, yazar Sayın Kerim Özbekler'in email adreslerine gönderdiği toplu iletilerinden öğrenmiştim bu yarışmayı. Postayla katılmanın şart olduğu yarışmalara pek katılamam; çünkü postaneye gitmeye çok üşenirim. Allah'tan ki kızım Seda: "Benim yolum oradan geçiyor. Ver mektubunu da postalayayım." diyince çok sevindim. Yarışmaya katılmanın son haftasıydı. Katıldım ama yarışmaya katıldığımı bile unuttum. Ayşe Paslanmaz Hanımefendi cep telefonumdan arayarak beni tebrik etti, törene katılmamı rica etti. Bu yarışmada "Neye Yarar" adlı şiirimle mansiyon almaya hak kazanmışım. 900 civarında katılım olmuş sonradan öğrendiğime göre... O aralar çalışmalarım oldukça yoğundu. "Canım Türkiyem" adlı şiir kitabımın çıkmak üzere olduğu bir dönem... Şairler, yazarlar iyi bilirler. Kitabın yayınlanma dönemi sancılıdır. O yüzden "Teşekkür ederim, ödülümü postayla yollayabilirsiniz." dedim. Bir de mansiyon olunca genelde birincilik ikincilik gibi derecelere alışık olduğum için gitmeye gerek yok diye düşünüyordum. Ayşe Paslanmaz Hanımefendi, ısrar etti. "Gelip almanızı rica ediyorum." dedi.
Sonradan kızlarımın (özellikle de küçük kızım Seda'nın) ısrarıyla Ürgüp'e gitme kararı aldım. İyi ki gitmişim. Orada o kadar güzel insanlarla tanıştım ki bu yarışma sanki bana cennetin kapısını açtı. Türkiye'nin en önemli şairleri, ozanları, edebiyat ve sanat sevdalıları bir ocak başında toplanmışlardı âdeta... Bu güzelliği Sayın Ayşe Paslanmaz'a borçluyduk elbette... Bizleri ocak başında toplayan onun edebiyat aşkıydı. İki gece üç gündüz süren etkinlik dolu doluydu. Sayın Abdullah Çağrı Elgün beni Kayserili şairler ve yazarlarla tanıştırdı. Birbirimize kitaplarımızı armağan ettik. Mustafa Ferit Yıldız Beyefendi "Sevda Dümenini Sana Bıraktım" adlı 96 sayfalık şiir kitabını, Sayın Duran Tamer de Sayın Öner Özcan'ın hazırladığı "Duran Tamer'in Hayatı ve Şiirleri" adlı 344 sayfalık kitabı armağan etmişti.
Orada tanıdığım o güzel yüreklerden biri de Sezînî mahlasıyla tanınan Sayın Ali Baş idi. " Sev de Gör" adlı kitabının ilk sayfasında şöyle bir ibare vardı:
"Vatan toprağını kendi canından aziz bilen, geçmişten geleceğe bütün şehitlerimize ve en değerli uzuvlarını vatana hediye eden saygıdeğer gazilerimize ithafen..."
Bu küçük not bile onun ne kadar hassas, ne kadar vatan- millet sevdalısı olduğunun kanıtıydı. Okuduğum anda tüylerim diken diken olmuştu. Yüz on altı sayfadan oluşan bu kitap, bu sözlerle benim yanımda onlarca ciltlik kitaplardan çok daha büyük anlam taşıyor. Kitabı şöyle imzalamış:
" Ali Baş'tan Harika Ufuk'a muhabbetle... 29.11.2008 "
Kitabın 40. sayfasında "Senin Olsun" demiş gönlü zengin ozanımız Sezînî:
"Dostlara sunacak bir canım kaldı,
Dostum değil misin, al senin olsun
Sözlerim sebildir her gelen aldı
Gayri hiç gücenmem çal senin olsun."
Dost için mal mülk ne ki canını bile esirgemeyen bir insan olduğu bu dizelerinden de belli değil mi?
Ürgüp'te genellikle Kayserili dostlarla aynı masada oturduk, birlikte kahvaltı ettik. Azerbaycanlı Doçent Doktor Sayın Tamilla Aliyeva da bizimle aynı masadaydı. Bu arada yaptığımız edebiyat ve şiir sohbetleri gerçekten doyumsuzdu. Sayın Ali Baş, konuşkan bir değildi ama suskunluğuyla çok şeyi anlatabilme gücüne sahipti. Az konuşuyordu, öz konuşuyordu. Etkinliğin bittiği gün yine aynı masada oturduk. Ben Adana'ya dönmeyecektim; çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın düzenlediği Sivas Âşıklar Şöleni'ne Çukurova Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı olarak davet edilmiştim. Nevşehir'den Sivas'a gitmem gerekiyordu. Sayın Ali Baş, Sayın Duran Tamer, Doç. Dr. Sayın Tamilla Aliyeva, Sayın Mustafa Ferit Yıldız ve ben aynı arabayla Kayseri'ye gittik. Oraya vardığımızda otogara benimle geldiler. Biletimi aldım. Sivas otobüsü kalkmak üzereydi. Otobüse kadar gelip beni yolcu ettiler. Kayserili bu güzel insanların yaptıkları iyiliği, gösterdikleri dostluğu ömrüm oldukça unutmayacağım. Otobüste Sivas etkinliğine katılmak için yola çıkan ünlü halk ozanı o zamanki Kayseri Halk Ozanları Dernek Başkanı Sayın Âşık Mahrumî Bey ile karşılaştım, birlikte seyahat ettik. Sivas'a varana kadar buradaki yaşanan güzel günleri ona anlattım. İki güne sanki bir ömür yetecek kadar güzel anı ve onlarca dost sığdırmıştım.
İşte o gün orada tanıştığım o güzel dostlardan Ozan Sezînî "Yâre Doğru" adlı şiirinde şöyle demiş :
"Ne haber ne iz bırakır
İki yaşlı göz bırakır
Üç beş güzel söz bırakır
Kaçar gider yâre doğru"
Sevgili Ali Baş, 01.06.2011 tarihinde sen en büyük yâre Mevla'ya doğru yürüdün. Dostların, yakınların seni ebediyyete yolcu ettiler ama sen yüreklerde ilelebet yaşayacaksın. Yazdığın şiirler dilden dile, kuşaktan kuşağa, gönülden gönüle aktarılacaktır.
"Deli Gönül 2" şiirinde ise inançlı, ilkeli, dürüst bir insan olduğunu daha ilk kıtadan anlıyoruz:
" Malın mülkün neye yarar
Kibir(dir) imana zarar
Münker Nekir hesap sorar
Cahil olma deli gönül"
Yazımı senin dizelerinle sonlandırıyorum:
"Hiç güvenme dünya yalan
Canlı var mı baki kalan
Ölmez Hakk'a muti olan
Cahil olma deli gönül"
Türk milleti'nin başı sağ olsun! İzinden gelecek gençler açtığın şiir yolunda ozanca yürüyecekler. Nur içinde yat.
HARİKA UFUK
ADANA
15 HAZİRAN 2011
SAAT:16.00