Saymada Hür, Sallamada Köle!
Hayatının pek çok bölümünde şunlara takılmadan yaşayan var mıdır acaba? "Deliler hariç, Delidir ne yapsa yeridir" kabulüyle onları dışında tutarak düşünüyorum.
“Şunu yaparsam ne derler? Kim bilir hakkımda ne düşünürler? Ya kötüye yorumlarlarsa, ya yanlış anlaşılırsam…Filan hakkımda bir şey söyler mi ki? Aman boş ver, dedikodumu yapmasınlar da, ben buna razı olayım” gibi pek çok evham ve çekince taşımadan yaşayanınız var mı?. Aldığımız, alacağımız pek çok karar veya projelerimizi birkaç kişinin şom ağzının açılıp yorulmaması için feda ediyoruz… Hayatım boyunca kim bilir kaç projemden, ne çok ideal ve hevesimden vazgeçmişimdir çocuk kafamla… yazık.. yazık diye düşünüyorum yaş kemale erdikten sonra... Saymada hür, sallamada köle bir durum değil midir bu?
O şom ağızlıların yorulmaması uğruna feda ettiklerimiz için bize teşekkür mü ettiler? Veya ödül mü verdiler sanki? Halbuki onlar hiçbir şeyden habersizken benim hayallerim uçup gitmiş sessiz sedasız...
Bu tür sorulara takıldığım yıllarımdaki başarısızlık ve mutsuzluğumu bir de takılmamayı öğrendikten sonraki başarı ve mutluluk listeme bakıyorum. İkinci listedekilerle ilk listedekiler arasında dağlar kadar fark var.
İşin en komik tarafı da, hiç sevmediğimiz kişilerden çekinmek değil mi, işte ona kahroluyorum… Görüşü görüşümü tutmuyorsa, doğruları benim doğrumla çakışıyorsa o kişi benim hakkımda iyi düşünse ne yazar, kötü düşünse ne yazar?
İnandığımız doğruları onlar uğruna yaşayamıyorsak, bu bizim ayıbımız…
İnsan insansız olamadığı gibi bir arada kalması da çok zor oluyor her konuda... Bir paradoksun içinde yaratılmışız ve bu zavallı halimizle hayata tutunmaya çalışıyoruz…
Beni alkışlayan, sevdiğini, beğendiğini söyleyen kişinin az öteye gidince tersini düşünmeyeceğinin garantisi de yok… Dönen dünyamız içinde var olan her şey onunla birlikte dönüyor doğal olarak düşünce ve duygularımız da dönüyor ve değişiyor…
Bu sözlerim, toplumun her türlü ahlak ve kurallarına aldırış etmemeli anlamını taşımıyor tabi ki… Çevremizdeki birkaç tane kısır görüşlü, zayıf karakterli kişilerin yakınlık derecelerinin baskısı ile hareket etmeyelim, güzel düşüncelerimizden vazgeçmeyelim demek istiyorum. Kendimize herkesin iyi, güzel, haklı demesi için uğraşmak bir nevi narsist ruhumuzu beslemek demektir. Kişi kendini kusursuz göstermek ve buna inanarak kendisine hayran olmak ister her zaman. Oysa nitelikli, kaliteli birkaç kişinin desteğiyle çok büyük işler başarılır, beğenmeyenlerin de düşüncesi değiştirilebilir zamanla… değişmese de önemsenmemeli bence.
Öyle insanlar var ki ağzınızla kuş kapsanız fark etmiyor gibi durur. Şaheser çıkarsanız üzerindeki mikroskopik tozlardan başka bir şey görmez, kâinat alkışlasa sizi o konuyu değiştirerek eğriltmeye bayılır. Ve bu gibi kişilik bozukluğu olanların farkına varmayan iyi niyetli yakınları ona yaranmak için nefsinden, hevesinden neler kısmaz ki! Susması bile alkış gibi algılanır bu tiplerin. Halbuki; siz ne yaparsanız yapın onlar kusur ve eksikle beslendikleri için doyuma ulaşmak uğruna neler bulurlar. Kusursuzluk Allah’a mahsus olmasına rağmen kusursuzluğu sunsanız önüne bulurlar bir kusur…
Bu tür kişilerin kendileri kusurlu olduğu gibi, onlara takılarak bir adım atamayanlar da kusurludur benim gözümde.
Hür ve özgür irademizi geliştirerek, öz güven içinde bağımsız adımlar atılması dileğimle.