Şayet Erbakan Hoca Tekrar Dirilse…
14 yıl aradan sonra yine bir 28 şubat günü ve Erbakan yine sorguda… Fakat bu sefer milli güvenlik sorgusu değil, Münker ve Nekir’in sorgusunda olacaktı!
İslam örfüne göre, ölünün defnine acele edilmesi gerekir. 27 Şubat’ta vefat eden hoca efendinin 28 Şubat’ın da atlanarak bir sonraki günde yani 1 Mart’ta defnedilmesi manidardır.
Umarım ki Erbakan hocayı Başbakanlık koltuğundan indiren 28 Şubat süreci, bu sorguda kendisini yüksek bir mevki ve makama taşır!
28 Şubat 1997; "Başbakanlığı bırak!"
27 Şubat 2011; …
28 Şubat ve 28 Şubat! Değişen neydi?
27 Şubat 2011’de söylenen çok şey vardı. Ama en önemli sayılan mesajlardan birisi: “Büyük adamdı başımız sağ olsun…”
Neyse...
Konu vefatından sonra, hocanın neden bu kadar kıymete bindiğidir… Bu vakıa aynı zamanda toplumumuzun ikiyüzlülüğünün, tutarsızlığının ve hatta ilkesizliğinin de göstergesidir, hocanın kıymeti ile ilgili değildir zannımca.
Ölüleri öven, ölüleri ile övünen ve ölülerden medet bekleyen bir toplumdan ne beklenebilir ki!
Ya Allah için biri bana söylesin ne oldu? Sihirli değnek mi değdi kainata. Daha dün hayatta iken en ağır ithamlarla suçlanan biri, bu gün göç etti diye ne kadar kıymete, değere bindi? Defnine gidenlerden kaçı samimi, kaçı siyasi rantçıydı acaba!
İnsanın ölesi geliyor!
Erbakan hoca için 28 Şubat döneminde ağza alınmayan yakıştırmalar yapılmıştı denildiğinde, insanların hangi 28 Şubat diyeceğine inanıyorum. 28 Şubat 1997 mi, 28 Şubat 2011 mi? Çünkü her iki 28 Şubat'ta da çok abartılı söylemler kullanılmıştı.
Birinde yerme diğerinde övme ve yere göğe sığdıramama…
Bugünlerde olduğu gibi o dönemde de yıpratmanın en önemli ayağa yine medyaydı.
Medyanın yıpratma kampanyasının en önemli figürlerinden birisi de, askerin post modern darbe yapması için her türlü girişim ve Başbakan Erbakan’a yapılan küfürlere göz yuman dönemin Cumhurbaşkanı olarak görülüyor. Dönemin Cumhurbaşkanının hükumeti hedef alan her sözü manşetlerdeki yerini hemen alırken, bir Tuğgeneral’in Erbakan’a ettiği galiz küfrü “Paşa’nın öfkesi bir boşalmadır” diye değerlendiriyor ve medya bunu manşet yapıyordu.
O dönemde İslami kesimden de rahmetliye çokça eleştiri getirildi. Onlardan birisi de hocanın 28 Şubat’ta dik duramayışı konusunda söylenenler idi. O günlerde Merhum Erbakan hoca dik durmadı diye hocayı eleştirenler ile bugün “dik duruyor” diye Erdoğan’ı eleştirenlerin aynı çevreler olup-olmadığını bilemiyorum…
Hocanın vefatı münasebetiyle o eleştiri de cevabını bulmuş oluyordu. Zira Demokrat Parti (DP) eski Genel Başkanı Mehmet Ağar, 28 Şubat sürecinde Necmettin Erbakan'ın direndiğini belirterek, "Orada dik durmayan, direnemeyen bizim parti oldu." dedi. Mehmet Ağar, Mesut Yılmaz'ın "Erbakan direnseydi, durum farklı olurdu." şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Ağar, "Erbakan da arkadaşları da direndi. Partisinden bir tane fire olmadı. Sıkıntı bizim partide oldu." diye konuştu.
Neyse konumuz rahmetlinin arkasında söylenen güzel söylemlerdi aslında…
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Vefat eden Saadet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile, “Geçen 60 yıl içinde pek çok yakınlığımız olmuştur. Çeşitli siyasi hadiseler içinde beraber göründük. Son defa hastayken Hastanede kendisini ziyaret edip helalleşmiştim. Allah rahmet eylesin üzüntülerimi ifade etmek istiyorum” dedi.
Şayet Erbakan hoca 27 Şubat 1997’de vefat etmiş olsaydı yine de bunlar söylenecek miydi?
Veya şöyle soralım; şayet Erbakan hoca 28 Şubat 2014’te hala yaşıyor olsaydı kim ne derdi? Hatta bir adım daha ileri gidip şöyle söyleyeyim; Allah istese tabii ki olur da, Erbakan hoca yarın tekrar dirilse kaç kişi mutlu olur? Merak ettiğim soru şu: Faraza; (Allah uzun ömürler versin) Erdoğan veya başka bir siyasetçi yarın vefat etse, kimler ne diyecek?
Son olarak bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: “Peygamberimizin (s.a.s) de buyurdukları gibi: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz: Devlet reisi çobandır; bütün raiyyetinden (Halkından) sorumludur. Efendi çobandır; aile efradından sorumludur. Kadın bir çobandır, beyinin emanet ettiğinden sorumludur. Herkes çoban ve herkes güttüğünden sorumludur."
Ve bu yüzden; Devlet reisliği döneminde Hoca efendide oluşmuş tüm haklarımı (şayet varsa) helal eder, kendilerine Allah’tan rahmet dilerim…