Savaş küreselleşirken!
Örgütlü sermayenin önündeki engeller, demokratikleşme, insan hakları gibi gerekçelerle, kaldırılınca, %1’lik sermayenin önü tamamen açıldı.
Amerika, arkasına Avrupa ve Kukla Arap devletlerini alarak, Sovyetler Birliği engelini aştı.
Amerika bu engeli aşarken, sadece CCCP’yi aşmış olmadı. Kendi finans istemini, mali sistemini de, diğer ülkelere kabul ettirdi.
Merkez Bankaları Kanunları, kambiyo sistemleri vs.
Aslında önü açılan Amerikan halkı da değildi.
Önü açılan, gittiği her ülkeye kendi kurallarını dayatan, dünya gelirinin %54,4’üne el koyan %1’lik örgütlü sermaye gurubuydu.
Emperyalizmin ta kendisi olan küreselleşmeyi, halkına, gelişme diye kazıklayanları, şöyle bir gözünüzün önüne getirin.
Küreselleşme ile birlikte, sömürü derinleştiği için, yoksulluk küreselleşti.
Bir yandan sermaye küreselleşiyor, öte yandan yoksulluk küreselleşiyordu.
Yoksulluk küreselleşmesini tamamlayınca, çalışanlar işlerini kaybetti, işi olanların geliri azaldı. Azalan gelir talebi azalttı.
Bunun sonucu; örgütlü sermayenin para(dolar) satması durdu. Kredi alımları ve yatırımlar azaldı.
Yoksullaşma, sadece halkımızın gelirini daraltmakla kalmadı, kendi içindeki aile dayanışmasını da yıktı.
Yoksullaştırıcı sermayenin getirdiği yeni ilişkiler, bireyciliği kışkırttı.
Bireyselleşerek kendini kurtaracağını sananlar, belli bir süreden sonra, onlar da işsiz ve savunmasız kaldı.
Küreselleşmeyi destekleyen “cahil solcular” ve “sosyal demokratlar” işbirlikçi sermayeye destek vermiş oldular.
Ne AB, ne de, ABD dediğimizde, bize ne yapalım İran’a mı gidelim? Üçüncü dünya ülkesi mi olalım diyorlardı.
Küreselleşme masalları halkımıza anlatılırken, sanki küreselleşme olunca kararları TÜSİAD verecekmiş gibi canhıraş küreselleşme propagandası yaptılar. Gümrük Birliğine öncülük ettiler. Bu gün sanayileşememek ve teknoloji üretememiş olmaktan ağlaşıyorlar.
Var olan sanayimizi de bitirdiler, şimdi sanayileşmek gerekir diyorlar.
Küreselleşme masalları anlatılırken, TÜSİAD, ya da Türk olmayan Türk Burjuvazisi, örgütlü sermayeye tam destek vermişti. Ülke açık Pazar olacak, bunlar da, sanayiyi bırakıp ithalatçı olacaklardı.
Öyle de oldu.
Sıkışan uluslararası sermaye,(%1) TÜSİAD gibi ara kuruluşlara komisyon vermeme noktasına geldi.
İşbirlikçileri aradan kaldırıp, Türk ulusal pazarını doğrudan kullanmak istiyordu.
Bir başka deyişle karlar azalınca, sıra onlara gelmişti.
Bu işbirlikçi sermaye kendini kurtarmak için, evvelki yıllarda, darbe yaptırarak, halktan yana kuralları kaldırtırlardı.
Şimdilerde, demokrasi ve insan hakları adına, siyasi iktidardan, yeni yetkiler istemeleri bundandır.
%1’lik örgütlü sermaye, savaşı küreselleştirirken, bu işbirlikçileri aradan çıkarmaya ta o zaman karar vermişti.
TÜSİAD’çıların karları azalıp, gelecekleri tehlikeye girince, şimdi başladılar yeni yetkiler istemeye.
Ordu bir kez daha bunlara kullanılacakmış gibi durmuyor. Ülkenin etrafı ateş çemberi, ülke bölünmenin eşiğinde.
Teknoloji yatırımı yapmayan, Batıdan aldığını Türk halkına satan asalak sermayenin de durumu iyi değil.
Savaşı küreselleştirenler TÜSİAD’ı mı dinleyecekler?
22.1.2015, bulentesinoğlu@gmail.com