Şarkının Adı “Acıtır”
Bir şarkının sözleri sizi özgürleştirebilir mi? Başka bir sürü ruh haline sokabilir ama gerçek anlamda özgürleştirebilir mi? İç dünyanıza veya sizin bile bilmediğiniz düşüncelerininze ulaştırabilir, sizi onlarla buluşturabilir mi? Gözünüzü kapattığınızda o boşlukta uçarcasına yol almanızı sağlayabilir mi?
Uzun zamandır yazmıyordum. Herhangi birartniyet gütmeksizin düşüncelerimi yazdığımi sorular sorduğum, özgürce hakkım olduğunu düşündüğüm eleştirilerde bulundum. Yapılan yorumlara ve yazılanlara bakarsanız (bunlar sadece sizin okuyabildikleriniz) neden yazmadığımı, yazmak istemediğimi anlarsınız. (umarım)
Hayatımı kazanmak için gece-gündüz, haftasonu-tatil demeden çalışıp, bir Pazar akşamı saat 22:00 civarı, tüm saldırılara, niteliksiz nitelemelere ve isim takmalara karşın ayakta kalmaya çalışan, hiç eskimeyen kentin çarpık toplu taşıma sisteminde pencerede bir yüz olarak seyahat ederken aklıma geldi şarkı sözlerinin aslında her duygu ve düşünceye göre farklı anlamlar taşıdığı. ( yüksek olasılık siz bunu çoktandır biliyordunuz ama be yeni keşfettim işte)
Şarkısının sözünü yazan kişi, o sözü hangi maceradan geçerek yazmış olursa olsun o söz sizin nerenize değerse o anlamı alıyordu sanki. İşte bu yüzden ciddiyetinden, dürüstlüğünden ve duyarlılığından emin olduğumu düşündüğüm şarkı sözlerinin bana değip devşirdiği anlamları kendimce yorumlamaya karar verdim.
Doğrudur, her söz kendi hikayesini taşır. Ama bir de müziğin içinden fırlayıp size ulaştığı, değdiği anlar vardır. İşte o yüzden, bence, her söz bir şiir, her şiir bir şarkı ve her dokunuş bir hikayedir. “İşte bu sözün altında yatan alam budur” demek gibi bir niyetim yok. Sadece gördüğümü, düşündüğümü, hissettiğimi yazacağım. (umarım en son “kelinden öpüyorum” gibi cıvık, samimiyetsiz ve ikiyüzlü bir yaklaşıma kadar cüret gösteren sayın!!! Yazar/yorumcu arkadaşlar için bir sakıncası yoktur!)
Seçtiğim ilk şarkı sözü Bülent Ortaçgil’e ait. Biliyorum kimileri için “tatlı su aydını”, kimileri için “entel dantel” ama yine de bu toplumun ayakta kalan ve kendi kitlesini oluşturmuş özgün, dik duran sanatçılarından biri. Ciddi bir emek vererek yaptığınız, ürettiğiniz eserinizin/ürününüzün daha ne olduğunu bile bilinmeden, hiç dinlenmeden, anlaşılmadan dışlandığını, sadece minik bir kitle tarafından (tarkan,sezen,ibo,orhan,ferdi,müslüm, gibi paraya tapan kan emicilerin yanında) benimsendiğini gördüğünüz ,b ildiğiniz halde dimdik 40 yıldır bir işi sürdürebilirmisiniz? . . . . .eh işte cevap o . . . . .
ACITIR (2010)
NİSAN DENİZİ GİBİ ACITIR
Zamansız yapılan işler, umulmadık olaylar, beklentinizin dışında veya daha olgunlaşmamış olaylar canımızı yakar. Her olay, durum, düşünce,duygu kendi zamanı geldiğinde hayatla buluşur, zamana kavuşursa değer kazanır, istenen sonucu verir, erken olursa can yakabilir.
HOŞGELDİN DEĞİL HOŞÇAKAL ACITIR
İnsanın sevdiklerinden ayrılması her zaman hüzün vericidir. Herhangi bir karşılaşma, sıcaklık sevindirici, tersi ise bir o kadar can yakıcı ve acıtıcıdır. Kaldı ki bunun belki de en yoğun yaşandığı iki olay doğum(hoşgeldin) ve ölüm(hoşçakal) dır. . . . . . eh doğrudur acıtır . . . . .
AKLINDA RESİMLER HEP GERİ SARIYORSA
BİRAZ DA DUYGUN VARSA ACITIR
Geçmişte yaşadıklarından kopamıyor, olanları, acı-tatlı anıları hep hatırlıyor ve o günleri özlüyorsan ve hele de hayat seni o günlerin senin için ne anlama geldiğini duyumsayamayacak kadar köretmemişse . . . . . acıtır
GÜNEŞE BAKMIŞIZ GİBİ ACITIR
TUTUŞMUŞUZ DA YANMAMIŞIZ GİBİ ACITIR
Yapmaman gerektiği öğretildiği halde içinde yanan ateşe yenik düşüp biraz da ütopik bir biçimde bir insanın, düşüncenin veya herhangi bir “imkansız” ın peşine düştüysen, baktıça gözlerin yanari için yanar ama bir sonuç çıkmaz yandiğinla kalırsın. Belki tamamen yansan kül olsan çok sorun olmayacak, en azından “yaşadım, yandım, söndüm” dersin ama sadece tutuşursan, yanamazsan . . . . . . acıtır
ÜSTÜN BİRAZ HAFİFSE VE AYAZ BİNDİRMİŞSE
KAÇACAK YER YOKSA ACITIR
İnsan çaresizlğe hazırlık yapabilir mi bilmiyorum ama benim anladığım hazırlıksız yakalanırsan ve yapacak birşeyin yoksa ve boyun eğmek zorunda kalmışsan (herhangi bir kişi veya kurum önünde) . . . . acıtır . . . . . .çaresizlik çok acıtır . . . . . .
TEPEMİZDE BULUTLAR YAĞMURU UNUTTULAR
KURU TOPRAK GİBİYSEN ACITIR
İnsan –sanırım- bilgi ve bilinçle yücelir. Bilgi/bilinç insanı yeşertiyor, büyütüyor ve canlı kalmasını sağlıyor.- Yine sanırım- yaşam, attığımız her adımda –tamamen bizim tercihimize bağlı olarak-yolumuza bir sürü kaynak çıkartıryor. Bu herhangi bir nesne ,olay veya kişi olabiliyor. İş bizim tercihimize kalıyor. Donanıp yeşerebiliriz, donanmayıp kuruyabilir, kuraklaşabiliriz. Bulutlar hep var, yağmur da. Islanmayı istemezsen kuru kalır, kuraklaşırsın.
AY DOLUNAY, DENİZ YANIYOR
BEN NERDEYİM BEN NERDEYİM BEN NERDEYİM
SAAT ÇOK GEÇ BELKİ GECE ÜÇ
KİMLERLEYİM KİMLERLEYİM BEN NERDEYİM
Nakarat kısmı –tahminimce- “tüm bunların farkındayım, biliyorum ama ben bu anlattıklarımın neresindeyim? Ben söylüyorum ama ben(kendim) sanki söylediklerimiz dışındayım ve yeni yeni farkına varıyorum” der gibi bir sorgulama, özeleştiri sanki . . .
ÖĞRENMİŞ DE İNANMAMIŞIZ GİBİ ACITIR
İNANMIŞ DA ÖĞRENMEMİŞİZ GİBİ ACITIR
Bazen herhangi bir kişi ya da kurum size birşeyler öğretir. Meraklısınızdır, cevaplanmasını istediğiniz sorularınız vardır, öğrenmeyi istersiniz. Çok çalışır çok emek harcar ve öğrenisiniz ama o öğretinini sizi vardırdığı sonuç/sonuçlar sizi pek tatmin etmez, işte o zaman onca istekle hevesle duygu/düşünceyle harcadığınız emek hayalkırıklığına dönüşür;ki ; acıdır . . . .
Bazen ise birileri sizin bilgisizliğinizi sizden daha iyi bilir ve asklınıza değil yüreğinize, duygularınıza yönelir. Sizi kandırır ve kendi çıkarları için sizi kullanmaya başlar. Bu bireysel olduğu gibi kitlesel de olabilir.(bknz:80 öncesi Türkiye solu-ne kadar solsa tabi- ve günümüz Türkiye İslam anlayışı ve Türk Müslümanının durumu)
İşin acıtan kısmı ise hem birey hem toplum olarak herşeyi inanç ile çözmeye yönlendirilirsiniz. Karşılaştığınız her türlü sorun/sıkıntıyı inancınız ile çözeceğiniz öğretilir/önerilir. Ama bazı durumlarda, bazı şeyleri çözmekte çok zorlanırsınız , işte o zaman hem inancınız çok yorulur hem siz ve işte o zaman acıtır . . . ..
AKLIN HAVADAYSA VE SEN YERDEYSEN
BİR DE FARK EDERSEN ACITIR
Bazen önüne futbol konur, para konur, din, inanç, mal, mülk, seks konur, oyalanır, hayatın anlamının bunlardan ibaret olduğunu sanırsın. Ama “insan”; sadece duru, pırıl pırıl insan olabilmek için ihtiyaç duyduğun herşeyin kendi içinde olduğunu fark edersen, ayakların yere basarsa bir gün, işte o zaman acıtır . . . . .
YUDUM YUDUM BİRİKTİRMİŞİZ
BİRİ ÇARPIP DÖKMÜŞSE
ARTIK DOLMUYORSA ACITIR
Insanların emekli ikramiyelerini kaptırdıkları bankerleri hatırlıyormusunuz? Veya son yasa uygulamaları ile emeklilik tazminatının ne hale geldiğini?
Peki bir evaldın nasıl yetiştiğini biliyormusunuz? Yudum yudum, damla damla . . . . biliyorsunuz değil mi? . . . .sonra bayrağa sarılı tabutunu . . . .
Uykusuz gecelerinizi, bebekliğini, ilk adımlarını, büyüyüşünü . . . hatırlıyorsunuz değil mi?
Peki eşinizi? Ailenizin herhangi başka bir bireyini? Nasıl güldüğünüzü, sohbet ettiğinizi, ayrı kaldığınızda nasıl özlediğinizi . . . . . .biliyorsunuz, biliyoruz değil mi? sarhoş bir sürücünün “Valla hatırlamıyorum” diyeceği kadar kısa sürede hayatınızdan akan giden sevdikleirnizi?
Bence hayatımızda yudum yudum biriktirdiğimiz, birisi çarpıp döktüğünde artık dolduramayacağımız tek şey yaşamımızdaki insanlar ve onlarla paylaştıklarımız. . . . . evet acıtır . . . çok acıtır . . . . .