content

11 Kas

Sanatkârın Kirli Elleri

Her sabah uyanınca birkaç bardak su içerim. Kahvaltımı bir buçuk saat sonrasına yapmaya çalışırım. Bu arada gece cep telefonuma gelen mesajları okurum. Erken uyuduğumda da cevapsız aramalara bakarım

Bugünkü kahvaltım esnasında cep telefonumun cevapsız arama bildirimlerine baktığımda Bilgiagi.net İnternet Gazetesi sahibi sayın Ahmet Fidan’ın beni sabahın köründe aramış olduğunu görünce ‘’eyvah, bugün için köşemde yazı yazmadığım halde bir aksilik var, hackerler benim adıma abuk sabuk bir yazı yazmış olmalılar ve Ahmet bey bunun için arıyor olmalı ‘’ düşüncesi ve aceleliğim ile kendisine dönüş yaptım. Ama nafile. Bu sefer de ben ona ‘’cevapsız arama ‘’ bırakmış oldum. Günün ilerleyen saatlerinde tekrar arama yaptı isem de ulaşamadım.

Neyse, akşam üstü cep telefonum çaldığında Ahmet Fidan ismini ekranda görünce makinenin yeşil tuşuna bastığımda konuşmaya başladık. Ankara’da, Mustafa Bey’in bürosunda olduğunu söyleyince kendisine daha önce verdiğim söz itibari ile akşamleyin ‘’ gerçek gıda yemeği ‘’ne davet ettim. Mustafa bey davete icap etmeyerek ‘’Gerçek Gıda Yemeği’’nden mahrum kaldı. Ona da borcumuz olsun.

Ahmet Fidan Beyefendi ve Bilgiagi.net internet gazetesi yazarlarından Fazilet Aktaş Bozdoğan Hanımefendi’yi AKM metro durağından arabama bindirirken Fazilet Hanımı uyardım:

-Arabam ve ben inek kokuyoruz. Bu koku, mesleğimizin kokusu!

Bu şekilde kokmaktan hiç utanmadım. İnsanın üzerine mesleğinin kokusu sinmeli. Çiftçi toprak, inek sahibi inek, demirci kok, eczacı ecza, doktor ilaç kokmalı. Sanatkarın mesleğinin kokusu ya üstüne ya da ellerline sinmeli. ‘’ Sanatkârın Kirli Elleri O Ülkenin Medeniyet Aynası ‘’olmalı! Sanatın, bir milletin hayat damarı olduğu bize öğretildi. İthalata rağmen bunun için canlı hayvanı inadına üretiyoruz.

Üretmek insana haz veriyor, hele de üretilen bir canlı olunca. Heledesi de üretmedeki canlı-cansızın farkıdır. Bir makine parçası veya onun tamamını üretirsiniz. Ürettiklerinizin her veya birçok insanın evinde fabrikasında bir işe yaradığını görür veya hissedersiniz, haz alırsınız. Siz bir canlı o ise bir cansız olunca bütünleşemezsiniz. Ama bir canlı ürettiğinizde o canlı başka canlıların hücrelerinde örülen birer tuğla parçası gibi olurken sizin de bir parçanız olur. Çiftliğiniz de büyürken onunla bütünleşilir. Satma zamanı gelince onu bazen o veya ismi olan ‘’sarıkız, alacaoğlan ‘’ olarak hatırlarsınız. Hatırlarım. Başkalarının çiftliğine, kasaba da gitse kendisi gibisini ya üretmeye devam edecek veya gerçek insani bir yapının temel taşları olan hücre duvarlarını ya yükseltecek ya değiştirip yenileyecektir. Makinesiz bir hayat ve canlısız bir hayat farkı. Hayat hangisi olmaksızın sürdürülebilir? Gıda makinelere giriyor görünse de aslında makineler gıdaya giriyor ve gerçek gıdayı değiştirerek olması gerekenden uzaklaştırıyor.

Canlı hayvanların kokusu üreticisine sinerken üreticilerin insani kokusu onların da üzerlerine siniyor mu bilemiyorum düşüncelerinde iken Ahmet bey ve Fazilet hanımın üzerimdeki kokuyu nezaketen hissetmediklerini söylediklerini sanıyorum. Şayet gerçekten hissetmediler ise onlar da benim gibi köylü olmalılar. Çünkü köylülere bu kokular yerli, şehirlilere yabancı. Yabancı kokular hemen fark ediliyor. İşte bizim mesleki parfümümüz!

Ahmet bey, her nedense benim kendilerini Ankara/Gölbaşı’nda bir yere götüreceğimi sanmış olsa da Etlik/Yükseltepe’de ‘’ Şaban Ustanın Yeri ’’ne  onları götürdüm. Önce pişirme evini gösterdim. Pişirme evine gelen canlı bir kuzunun nasıl taş devri metodu ile pişirildiğini gördüler. Pişirme tam üç saat sürüyor. Bu üç saat zarfında tüm kuzu ateş ile değil ısı ile yavaş yavaş pişerken içindeki yağlar, sular aşağıdaki geniş sahana akıyor ve bunun adına ‘’Tirit ‘’ deniyor. Hani ‘’ Tiridine bandım ‘’ türküsündeki tirit işte budur. Bu yazıyı yazar iken Ahmet bey ve Fazilet Hanımefendi’ye tiridine bandırtmayı unuttuğumu hatırlıyorum. Bir dahaki sefere umarım unutmam!

Kuzunun sırıkta pişirilme usulü Çorumlu’lara göre Osmancık’ın, Sinop’lulara kalırsa Boyabat’ın yöresel yemeği. Kimin olur ise olsun gıdanın ‘’gerçek pişirme metodu ‘’ ile canlının proteininin  hücre duvarlarımızı koruduğudur. Bu pişirme usulüne ‘’ Sırık Kebap ‘’ denilmektedir.

Şaban Usta’nın Yerinde Boyabat ve Osmancık’ta olduğu gibi on yıl önce pişen kuzu etini yufka ekmek ile yerdik. Eti çok ekmeği daha az yer iken ‘’gerçek ekmek ‘’de yemiş olurduk! Müşteriler Şaban Usta’nın bu yöresel ekmek yapma alışkanlığını değiştirip ‘’şehirli ekmek ‘’ türüne geçirttiler. Kendim Şaban Usta’nın Yerine giderken -evde var ise- yufka ekmek götürmeyi ihmal etmem.

Ahmet Fidan beyefendi ve Fazilet Aktaş Bozdoğan Hanımefendi’ye afiyet olsun der iken Şaban Usta’ya burada bir kez daha ‘’ Yufka Ekmeğe Geri Dön ‘’ çağrımı tekrarlarım.  http://www.sabanustaninyeri.com

Etiketler : , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank