Sanata Parmak Sallamak!
Başbakan Erdoğan’ın sanata dair ‘engin’ görüşlerini biliyoruz!
Kendilerini muhafazakâr İslamcı olarak tanımlayan bu kesim, sanatla ilişkisini estetik üzeriden değil, ahlak üzerinden kurduğu için, her zaman sanatla ve sanatçıyla sorun yaşadı. Böyle olduğu sürece yaşayacakta!
Korkarım, böyle de devam edecek. Çünkü sanata dair estetiksel bir dünya görüşü kazanmak, öyle ha deyince olmuyor. Sanatla ilişki kurma biçimi başlı başına bir kültürel formasyon olduğu için, bu kazanımın bir alt yapısı olması gerekiyor. Dolayısıyla sanata ahlakçı, gelenekçi ve avam bir bakıştan, estetik bir bakışa geçmek, ‘doğru’ bir eğitim sürecini gerekli kılıyor ki; toplumumuzun en zayıf halkası da işte bu alandır. Aslında bu durum pek az ülke haricinde, şu veya bu ölçüde birçok toplum için de geçerli. Bu ayrı bir konu olup toplumun öncelikleriyle ilgili bir yanının olduğunu düşünüyorum.
Toplumun zayıf halkası veya alanı, sanat alanı olduğu için Başbakan Erdoğan’ın sanata dair yaptığı açıklamalar, toplumda yaygın bir kabul görüyor. Çünkü ahlakçı bir bakış açısıyla sanat üzerine tiratlar attırmak, toplumun genelinin de hoşuna gider. Bu popülizmi bilen Başbakan Erdoğan, “Şehir Tiyatroları’nda yapılan bir yönetmenlik değişikliği üzerinden hem bizi hem tüm muhafazakârları aşağılamaya, küçümsemeye başladılar” diyerek, olmayan bir durumu olmuş gibi göstererek, destek sağlıyor. Bu laf oyunuyla sanatçıyı toplumun ‘düşmanı’ gösteren Başbakan, toplumu sanatçıya karşı koruyan (aslıda sanatı her zaman siyasetten korumak gerekirken, Başbakan laf oyunuyla sanatı siyasetine ham yaptırmak için) tiradını attırıyor: “Soruyorum yahu, siz kimsiniz? Bu ülkede tiyatro sizin tekelinizde mi? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi? Geçti o günler. Artık despot aydın tavrıyla parmağınızı sallayarak bu milleti küçümseme, bu milleti azarlama dönemi geride kalmıştır.”
Çarpıtmayı görüyor musunuz?
Gerçekte parmak sallayan kendisiyken, aydın için parmak salladı diyerek işin içinden nasıl sıyrılıyor.
Dünyanın neresinde aydının despotik gücü olduğu görülmüş?
Eğer bir despotizmden söz edilecekse, o da iktidarın despotizminden söz edilir.
Sanatçıya siz kimsiniz diye soran tehditlerini parmağını sallayarak ifade eden Başbakan Erdoğan, tipik bir kasabalı ahlakıyla başımıza sanatçı ve sanat eleştirmeni kesilmeye başladı.
Erdoğan, Kars’taki heykeli ucube diye yıktırdı!
“Biz hükümet olarak istediğimiz oyuna desteğimizi veririz” diyor.
Tabi ki o istediğiniz oyunların tiyatro olmadığını, müsamere gibi piyesler olduğunu biliyoruz.
Örneğin bol bol “Kurtuluş Günleri” piyesi sahneler, çok sayıda Ermeni öldürtürsünüz.
Durmadan İstanbul fethi piyesleriyle küffara kılıç üşürür, kilisenin kubbesine alem dikersiniz.
İçki içen kişilere günaha girdikleri anlatılarak onları hidayete erdiren piyeslerle dindar gençlik yetiştirirsiniz vs!
Başbakan Yardımcısı Arınç, televizyon dizilerindeki içki, ensest, evlilik dışı ilişkiler vb. durumlara takmış; ayağınızı denk alın diyerek yapımcıları ve TV kanallarını tehdit ediyor.
Valilikler topluma nizam verme karaları yayınlıyor vs.
Bütün bunların toplamı şudur: Ey toplum, sizlerin yaşam alanlarınızın sınırlarını biz belirleyeceğiz. Nerede nasıl yiyip içeceksiniz, nasıl giyineceksiniz, neleri izleyeceksiniz, hangi yayınları okuyacaksınız, nasıl gençlik olacaksınız ve hatta kaç çocuk yapacaksınız gibi toplumu tek tipleştiren projelerdir bunlar.
Toplumu odun sanıp marangoz tezgâhına sokan nice iktidarlar geldi geçti tarihten.
Hani sizler Kemalizm’den dert yanıyordunuz!
Şimdi gücü elinize geçirince sizler Kemalist kesildiniz!
Dünya görüşleriniz farklı ama yöntemleriniz aynı; bir madalyonun iki yüzü gibisiniz!
Zaten demokratik olmayan bütün iktidarların yöntemleri birbirine benzer.
Nice iktidarların nice muktedirleri, sağ ellerinin işaret parmaklarını iyice uzatarak, idam sehpasında sallanan ilmek gibi, sanatçıların yüzüne salladılar. Meşreplerince sanat tarifi yapan ve sanatçılara hangi yolu izlemelerini söyleyen o siyasi ses, aksi olması durumunda, sanatçının ve onun icra ettiği sanatının başını idam ilmeğine geçireceğinin tehditlerinin tarihte örnekleri çok.
Peki, onlar nasıl hatırlanıyorlar?
Bir güç şımarıklığının ve kibrinin verdiği başı dönmüşlükle her şeyi ben bilirim diyen, dikte ve tehdit edici sözlerin ve sallanan parmağın sahibi Başbakan Erdoğan’ın, tarihte insanların iki türlü hatırlandığını hatırlamasını isterim: İnsanlığa katkı sunanlar ve insanlığa darbe vuranlar!