Sanat ve Politika
Başta tiyatro sanatçıları veya sinema oyuncuları bu ülkenin, aynasıdır. Bizler onlara ne zaman baksak kendimizi görürüz. İzlediğimiz roller, kişiler farklıdır. Kimi fakir, kimi zengin, kimi esmer, kimi beyaz. Bizlerden değerleri, gelenekleri, görenekleri taşıyorlardır. Farklı şehirlerde yaşar. Farklı giyinir, farklı konuşurlar. Onlar bizlerizdir. Sokakta gördüğümüz, markette beraber alışveriş yaptığımız kimselerdir. Kimi zaman güler, kimi zaman ağlarız. Bizden olanı bize izlettirir; kimi zaman eksik yanlarımızı gösterir, saf duygularımıza tercüman olur, kimi zaman güçlü karakterli yapımızı över, bizim de göğsümüzü kabartır. Ancak onlar, ister televizyonda olsun, ister sahnelerde olsunlar bizim onlara dair düşündüğümüz, yani beynimizde kalan yönleri sadece ve sadece sanatçı kişilikleridir. Çünkü onlar bizimle doğarlar, bizimle büyürler ve bizimle yaşamaya devam ederler. Bizlere göre onlar sadece bizizdir, onlar bizden farklı düşünemezler. Peki durum gerçekten böyle mi?
Nefes alan, sevinen, üzülen, seven, sevilen her canlı gibi doğal olarak sanatçılarımızın da bu ve buna benzer çeşitli insani duygu, düşünce hal ve hareketleri vardır. Bunun böyle olmamasını beklemek ahmaklık olur. Ancak sanırım, duygu ve düşünceler dışında taraf olunan yönlerin çok fazla üstüne basa basa dile getirilmesi ya reklam ya da görüş ve idolojiye prim kazandırma çabasından başka birşey değildir. Günümüzde bunun o kadar çok örneği var ki. Düne kadar fakiri, işçiyi ve ülkeyi düşünmeyen bu tip insanlar bugün nedense ülke elden gidiyor galeyanı etmekle meşguller. Ne oldu da şimdi birden lüks içinde yaşarken, asgari ücret üzerinde para kazanarak sanat yaparken ses çıkarmazken şimdi biz daima işçinin yanındaydık diyebiliyorsunuz? Yeşilçam'da izlediğimiz değerli oyuncular da var bu tip insanların içinde, birkaç rol dışında ömrü hayatı boyunca birkaç filmin ötesine geçememiş, ama bizim saf ve temiz halkımızın severek yücelttiği isimler de. Ve bu isimlerdir ki, kimi zaman insanların gittiği hac ziyaretlerine sataşmış, Amerika yanlısı olmayanlar daima ezilir, çünkü onlar kimseye yağ çekmez, ancak kimi ezikler ve cahiller bunları destekler diyerek, karşısındaki görüşü direk Amerikalı yapar, küstahlığın boyutunu fazlasıyla aşarlar. E güzel abim derler adama, anladık ki adamlar Amerikan yanlısı. O gariban adamın suçu ne, onu aşağılıyorsun. Sen değil misin, kandırılan tarafsızınız diyen. Madem bu böyle onlara bunun böyle olmadığını sanatınla anlatmak düşer sana. Sen bunu beceremiyorsan ya da becerememişsen bu kimsenin suçu değildir. İnsanları küçüksemek sana zerre bir kazanım sağlamaz. Aksine düne kadar senin oyunlarını, senin fimlerini izlemiş, eserlerine saygı duymuş insanları kendine düşman edersin. Ha dersen ki, bu insanlar kalite açısından benden çok aşağı, keyfin bilir. Ben de derim hep, birden fazla Hacca giden insan gösteriş için gidiyor. Bu düşünceleri söylemek benim en doğal hakkımdır. Bunu yapmak yerine, ülkesindeki fakire yardım etmesi hepsinden hayırlıdır. Allahü Teala'yı böyle daha çok sevindireceğini, daha çok sevaba gireceğini düşünenlerin içerisindeyim ben de. Ancak bizden olmayanı yerin dibine itmek, veya sevmediğimiz zümrelerin içinde olarak nitelendirmek, kimse kusura bakmasın kimsenin haddi değil.
Çeşitli dernekler adı altında yapılan gösterilerde, ön planda olursunuz. Gayri müslim bir vatandaşımız yolda taşa çarparak düşse, anında sokaklara dökülürsünüz de, yıllarca sizi izlemiş, sizlerle büyümüş kardeşleriniz vatan uğruna şehit olduğunda meydanlarda görünmezsiniz. Bu iki yüzlülüktür. Sizin bu konuda daima söyleyecek birkaç cümleniz vardır. Ancak bu birkaç cümle, birkaç cümleden öteye geçmez. Çünkü sizin de buna dair kesin bir bilginiz olmamakla birlikte, kafanız bir hayli karışıktır. Bir yandan baskıdan korkarsınız, bir yandan tarafı olduğunuz kesimlerden. Anlayacağınız bu konudada sınıfta kalmışsınızdır. Keşke ekmeğiniz kesildiği vakit düşünmeseydiniz de, para oluk oluk akarken yeterince düşünseydiniz bunları. Parodilerinizde üstüne basarak anlatıp, tiyatro eserlerini bunlar üzerine yazsaydınız. Eğer ki intikam alınıyorsa sizlerden, bunlara fırsat vermemeliydiniz. Elinizdeki gidecek kaygısıyla şimdi yarattığınız bu huzursuzluk bilin ki, toplumun gözünden kaçmıyor. Ki bu toplum, sizin hor gördüğünüz aşağıladınız bu şerefli insanlar sizi yükselttiği gibi hafızalarından silmeyi de iyi bilirler. Ancak bu ülke yıkarak değil onararak, yapıcı olarak bir yerlere gelmenin peşinde olmalı. O yüzden kendinize gelmenizi öneriyorum. Bu halk kör veya sağır değil. Ve sizin dediğiniz gibi yirmi dört saat güdülmüyor emin olun. Siz işinizi yapın bırakın gerisine halk karar versin. Sizin eserlerinize mani mi olunuyor, bunu dile getirin. Kişisel veya ailenize yönelik tehditler mi var bunu bilelim. Ve o kişileri bulalım. Ancak bizi çocuk kandırırcasına Bağımsız Türkiye, Laiklik ve önderimiz Mustafa Kemal Atatürk üzerinden kışkırtırsanız biz de bu işte bir katakulle ararız. Aramayanlar zaten sokakta.
Politika doksan dakika süren bir futbol müsabakası gibi. Özellikle son yıllarda ülkemizde. Madem ki 1-0 yenik duruma düştün, o zaman sana düşen kontra ataklarla skoru eşitlemeyi sağlamaktır. Sen ise savunmada kalayım, gelen topa gelişi güzel vurayım derdinde olursan eşitliği sağlayamadan kalende ikinci golü yemen kaçınılmazdır. Bu bahsetmiş olduğumuz değerli büyüklerimiz de, madem siyasi yönlerinden hatırlanmak istiyorlar sanatçı kişiliklerini ellerinin tersiyle itiyorlar istedikleri gibi olsun. Ancak dediğim gibi, sizler de birşeyler yapın. Madem birşeyler yanlış, karalayarak değil bunun yanlış olduğunu anlatarak, neden haklı olduğunuzu göstererek ispat edin. Sizlere yakışan budur. Ve bilin ki bu toplum da bir Kemal Sunal, siyasi görüşleri göz önünde olmadan da en büyük oyuncudur. Şener Şen de böyledir. Çünkü onlar yapmaları gerektiği şeyin farkındaydılar. Eğer biz oyuncuysak, toplumun geneline hitap ediyorsak söylediklerimizde, yaptıklarımızda genele yönelik olmalı diye düşünüyorlardı. Başarılı da oldular. İnsanları kutuplara ayırmadan, sokaklara çağırmadan da fakirin çektiği zorlukları anlattı Kemal Sunal, ya da köylünün sorunlarını. Kiracıların dertlerini veya başlık parası sorununu. Demek ki yapılabiliyor. Kendinize gelin. Tüm bunları yazarken; geziniyorken internette bir yazı gözüme çarptı değerli tiyatro oyuncusu Levent Kırca ağabeyimiz bir partiye üye olmuş. Hayırlısı diyerek sonlandırırken yazımı, kendi kendime sordum sadece. Arkadaş değerli sanatçı Kırca bu parti saflarına katıldı da, bu partinin kurucusu bir zamanlar Pkk kamplarında dolaşmıyor muydu?
Sağlıcakla Kalın...