content
03 Haz

Sana Söylemez Evladım..

Geçtiğimiz Ramazan ayında televizyonda Emin Işık Hoca’nın konuk olduğu iki programa rast geldim. Her iki programda da bir vesileyle eski Maraş Müftüsü Hacı Ali Efendi’den bahsetti. Bunu duyunca ilk gençlik günlerime gittim.

Emin Işık Hoca’nın bahsettiği zat K. Maraş’ta daha çok ‘Hafız Ali Efendi’ olarak bilinir. Yanılmıyorsam 1967′de vefat etmiş. Bir diğer anılma şekliyle Müftü Efendi, hal-i hayatında ve vefatından sonra ilminden, dirayetinden ve kerametinden sıkça bahsedilen bir kişiydi. Uzun bir süre Maraş Müftüsü olarak görev yaptığı için bu ünvanıyla da anılırdı. Vefatını hatırlamıyorum ama yetmişli yıllardan itibaren çeşitli vesilelerle bahsedilmesine çok şahit oldum.

Daha sonraları, sağlığında Ulu Cami’de verdiği vaazların birinden o zamanki teyp bandına kaydedilmiş bir bölümü dinlediğimi hatırlıyorum. Sarih olarak aklımda kalan tek şey, söze başlarken genellikle klişeleşmiş olan “aziz müslümanlar/cemaat!”, “muhterem müslümanlar/cemaat!” hitabı yerine “Eyyy erkekler, kadınlar, gençler, yaşlılar…!” şeklinde bir ifade kullanmasıdır.

Burada Hafız Ali Efendi’nin hayatından bir anekdotu paylaşmak isterim. Bu küçük hikayeyi ya rahmetli dedemden dinledim ya da Hatuniye Camii  müezzini ve ilk hocam olan Kadir Hoca’dan dinledim (o da rahmetli oldu). Buraya bir mim koyalım…

Dulkadir Beyliği hükümdarı Alaüddevle Bey (1480-1515) tarafından, vefat eden hanımı Şems Hatun adına inşa ettirildiği bilinen Hatuniye Camii’nin aşağıda, epeyce bir değişikliğe uğramış halini yansıtan resimde görülen son cemaat mahalli, camiin içi, resmin üst-ortasında penceresi görülen müezzin mahfili (mahalli söylenişiyle “mâzin çardâa (çardağı)”, minare merdivenleri, şerefesi, hücreleri, avlusu, “şadıravan”ı hatta adına yapıldığı Şems Hatun’un sandukasının bulunduğu yerde (son cemaat mahallinin yan tarafında zeminin altındadır, üstten bir kapak kaldırılıp merdivenle inilir) ne günlerim geçti. Ayrı bir fasıldır, geçelim…

hatuniyecamii-1[1]
Gelelim bahsi geçen anekdota…
Bir gün Hafız Ali Efendi, İstanbul’a gelen bir zata bir kitap ısmarlamış ve demiş ki, “Sahaflar Çarşısı’nda filan kişiyi bul ve şu kitabı sor, varsa alıp getir!”. Adamcağız çarşıyı ve bahsedilen sahafı bulup kitabın ismini söyleyerek mevcut olup olmadığını sormuş. Sahaf adamı baştan ayağa şöyle bir süzmüş ve demiş ki, “evladım, o kitap sana söylemez!”. (Dinlediğim ifade aynen böyle idi.) Yanisi şu ki, ‘sen bu kitabı anlayıp hazmedecek karatta bir adama benzemiyorsun!’ diyor açıkça. Adam bu cevabı alınca aralarında cereyan eden konuşmanın devamı şöyle:
- Ben kendime almıyacağım, başka birine götüreceğim.
- Kime götüreceksin.
- Maraş’tan Hafız Ali Efendi ısmarladı, ona götüreceğim.
- Haa, o zaman iş değişir. Buyur kitap bu, bizden de kendisine çoook selam söyle..

Bu anekdot, kanaatimce Müftü Efendi’nin ilmi derinliği hakkında ciddi ölçüde fikir vermektedir.

Bu hatıramı yıllar sonra yeniden yadettiğimde ayrıca bir de şunu düşündüm. Sahaflar Çarşısı’ndaki zat sadece sahaf değil aynı zamanda iyi de bir sarrafmış demek ki.

İklim meselesi…

Not: Hatuniye Camii ve diğer bazı eserlerle ilgili geniş bilgiye buradan ulaşılabilir.
.

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank