Sana Bir Şey Soramayacak mıyım?
Erkeklerin deli olduğu, kadınların da bunu bile bile sormadan edemedikleri bir soru vardır.”Nerdesin?”sorusu.Kadının meraktan sorduğu bu soruyu, erkek “sorgulanmak” olarak kodlamışsa eğer trajedi başlamış demektir.
Ofise gidiyordum. Arabayı park ettikten sonra yürüdüğüm yolda hıçkıra hıçkıra ağlayan bir kadın içimi acıttı. Bir yandan bağırarak konuşuyor, diğer yandan telefonda konuştuğu kişiye soruyordu: “Ben sana bir şey soramayacaksam, biz neden birlikteyiz?”
Sokaktaki insanlar kadını rahatsız etmemek için nefeslerini tutmuş yavaşça yanından geçerken ve kadının iç parçalayıcı sesi sokağı çınlatırken, bütün bunlardan habersiz adam telefonun diğer tarafında neler söylüyordu bilmiyoruz.Ama kadını suçladığını tahmin edebiliriz…
Bu manzara her zaman sokakta yaşanmasa da benzer durumları çoğu erkek ve kadın ilişki başlar başlamaz yaşamaya başlıyor.
Otoriteyle takıntısı olan, köken ailesinde çokça sorgulanmış, yaptığı her şeyin hesabını vermek zorunda bırakılmış kadın ve erkeklerde görüyoruz bunu. Daha fazla otoriteye artık dayanamayacakları son noktada bardağı taşıran son damla oluveriyor “Nerdesin?” sorusu…
Soran taraf için anlamı bazen “merak etme” bazen de “ilgilenme” anlamları taşırken, muhatap kişinin sadece “hesap sorulma” gibi anladığı çoğu durumda kalpler inciniyor, ilişkiler cinnete dönüşüyor.
Her soru, sorgulamak anlamında/amacında değildir. İnsan bazen sırf merak ettiği için sorabilir. Kendi programını ayarlamak için sorabilir, ilgisinin bir devamı olarak sorabilir... Daha başka birçok neden “Neredesin?” sorusunun sebebi olabilir.
Ama tek cevap “Beni kontrol etmek istediği için ‘Neredesin?’ diye soruyor!” şeklinde düşünüldüğünde, ilişkinin tansiyonu yükselir. Özgürlüğün “hesap vermemek” olarak kodlandığı zihinlerde, “Sana ne, neredeysem neredeyim?” cevapları ya da yalan cevaplar ortaya çıkabilir.
Düşünmeden konuşmak, doğru olmasa da konuşmak için saatlerce düşünmek, “Acaba beni yanlış anlar mı? ‘Nerdesin?’ diye sorsam, sorgulanıyor gibi hisseder mi?” diye düşünmek de çok yorucudur.
İnsanları hesaplı ilişkilere sürükler.Samimiyeti ve ilişkinin sıcaklığının yerini, kuşku ve korkular alır.
Her soru, sorgulanma değildir.Eğer böyle hissediliyorsa, bunun nedeni her zaman karşı taraf olmayabilir. Kendi geçmişimizden dolayı masum bir soruya illet oluyor, karşımızdakinin canının acıtıyor, onu hesaplı davranmaya sürüklüyor olabiliriz.
Bazen “yanılmış olabileceğimizi düşünmek”, karşımızdaki insanlarla kurduğumuz ilişkimize iyi gelebilir.
“Ben hiç yanılmam, işte yine benden hesap istiyor! Ben kimseye hesap vermedim, sana mı hesap vereceğim?” gibi düşünceler, en başta kişinin kendisini gerilime sürükler.
Eğer bir insanla değer verdiğiniz bir ilişki içindeyseniz, ilişkinin adı ne olursa olsun, sevdiğiniz size korkarak soru sormaya başlamışsa, bu bir zafer değil yenilgidir! Artık o kendisi olmamakta ve bu nedenle de size karşı olan sevgisi nefrete doğru yön değiştirmektedir.
Sorun bizimle ve geçmişimizle ilgiliyse, otorite takıntımız ve bencilliğimiz ile ilgiliyse bunun faturası da bize aittir. Fark ederek önlemek mümkündür. Keyifli yaşamak varken acıtarak yaşamayı seçmemek için ara sıra aynaya bakmak lazım…