content

11 Ağu

Samana Muhtaç Edilen Türkiye

2002 yılında Tarım, hayvancılık ve gıda üretiminde ülkemiz kendi kendine yeterli idi. 2008 yılında endüstriyel süt sektörü ülkeyi çiğ süt fiyat krizine sokunca 1 milyon süt ineği kasaba gitti. İktidar çiğ süt fiyatlarını halen sanayicilerin insaf ve merhametine bırakıyor. Siz bakmayın öyle Ulusal Süt Konseyi Çatısı altında ortaklaşa yapılıyor gibi görünen fiyat kararlarına. Kararı endüstriyel süt sektörü veriyor. Üreticilerin satmıyorum deme şansını ise iktidar verdirmiyor. 2010 yılında et, canlı hayvan yetmiyor diye ithalata başlandı.

Şimdi de ülkede ‘’saman fiyatları yüksek ithal edilmeli’’ feryadı-ı figan başladı. Neyin fiyatı düşük ki samanın fiyatı yüksek olmasın! Çare hemencecik hazır. Saman ithal edelim. GTH Bakanlığı da ithalattan başka çareyi çözüm olarak göremediği için Ekonomi Bakanlığı’na yazı yazarak saman, kaliteli kaba yem ithalatındaki yasağın kaldırılmasını istedi. Evlere şenlik! Cumhuriyet tarihinde ilk kez saman ithal ediyoruz. Ülke hayvanlarını başka ülkelerin samanına muhtaç eden hayvancılık, tarım, gıda politikalarımız ve politikacılarımız. Saman, balya makinelerinin teminine parasal destek verilen sistem de boşa gidecek.

Saman tahıl saplarından elde edilir, kalitesiz kaba bir yemdir. Hayvan beslenmesinde kaliteli kaba yem kullanılmaz, kullanılamaz ise saman tüketimi artar.2002 yılı ve 2012 yılı tahıl ekim sahası hemen hemen aynıdır. 2002 yılında büyük baş hayvan varlığımız 10 milyon, 2012 yılı büyükbaş hayvan varlığı 12,4 milyon civarındadır. Keza aynı yıllar karşılaştırmasında küçük baş hayvan varlığımız 2002 yılı 31 milyon 953 bin, 2011 yılında ise 32 milyon 300 bin dir. Yukarıdaki Tüik Rakamlarına göre büyükbaş hayvan varlığında % 24, küçük baş hayvan varlığında ise % 2’lik bir artış var. Büyük ve küçük baş hayvan varlığımızda 2002 yılına oranla % 25’lik artış samanın fiyatını bu kadar yükseltebilmesi  imkansızdır.

Fiyat Yükselmesinin Gerçek Sebebi

Hayvancılığın, hayvan sahiplerinin alabora ettirilmesidir. Hayvancılık yerel üretilmelidir. Samanın yerinde üretim ve tüketim maliyeti ahır teslimi tonu 140 TL’dir. Balya samanın ise yine yerinde üretim ve tüketim maliyeti ahır teslimi balya tanesi 2 TL olup  ( Bir adet balya saman 20-22 kg arasındadır) kilosu yaklaşık 10 kuruştur. Bu maliyetler tarla sahiplerinden yerdeki sapı bedava alırsanız geçerlidir.

GTH Bakanı Sayın Mehdi Eker, hayvancılıkta işletme büyüklüğünün büyüdüğünden sevinçle bahsediyor olsa da ortadaki olay hayvanların sahip değiştirmesi, köylüden yeni ve acemi yatırımcılara geçmesidir.  Hayvancılık yapar iken O köyden değilseniz, o köydeki tahıl sapı olan arazileri köylüden bedava alamazsınız.

2008 yılından bu yana hayvancılık çökertilirken, köylüyü hayvancılıktan terk ettirip sıfır faizli krediler ile anında zengin olmak isteyen acemi yatırımcıları hayvan sahibi yaparsanız o hayvan sahipleri boşa gidecek saman dağlarını bile tarla sahibi köylülerden bedava alamaz.

Geçen yıl tahıl sapı olan tarlaların dekar fiyatları 4 TL bu yıl hasat esnasında 30 TL olması Perşembe’nin geleceğini Çarşamba’dan göstermişti. Bu rakam Çukurova’da tarlanın buğday tarımı için kiralanma bedelinin 1/3’üdür. 30 TL’ye tahıl sapı tarlasının sapını satın alan saman müteahhidi her halde geçen yılki balya-saman fiyatlarından satamayacağı açıktır.

 Bingöl’de kışın samanın kilosu 70 kuruşa yükseldi. 2012 yılı şubat-mart döneminde 20-22 kiloluk saman balyasının tanesi yerinde teslim 5 TL idi. Hayvancılık yerel olmaz ise saman ucuz olamaz. Buna bir de nakliye bedeli eklenirse samanın yerel olmayan ahıra maliyeti ikiye çıkar. Çiğ Süt bedelleri düşük tutulursa kaliteli kaba yemi hayvan sahibi satın alamayınca, ekemeyince samana hücum etmek zorunda kalır!.Saman ve saman balyası nakliyede hafif olmasına rağmen hacimsel olarak çok yer kaplar. Bir kamyon 20-22 kg ağırlığındaki saman-sap balyasından 400 adet, Tır ise 600 adet taşıyabilir. Gideceği ahırın bulunduğu şehre göre 500 km’lik mesafeyi toptan 1000 Tl’ ye naklettiğine göre balyanın birim (tane) maliyetini kamyonda 2,5 TL yükseltir. Tahıl sapı tarlası bedava bile olsa tanesi 4,5 TL olur ki buda saman balyasının kilosu 22,5 TL’ye gelir. Buğday hasat edildikten sonra Çukurova şartlarında  bir dekar aşağı yukarı 1000 adet saman balyası verimi var. Orta Anadolu’da bu 300 civarındadır.

İthalat çözüm değil. Saman, kaliteli kaba yem ithalat kapıları açılsa da kaliteli kaba yemde uluslar arası nakliye bedeli yüksek olacaktır. Bulgaristan’dan ancak Trakya’ya, o da birkaç parti mal çekebilirsiniz. Bulgaristan’da da fiyatlar yükseltmiş olunca o zaman ne yapacaksınız?

Devlete bağlı TİGEM Çukurova Tarım İşletmesi kendi buğday hasadı yapılmış arazilerindeki sap anızının dekarını 32 TL’ye satması saman-sap-balya fiyatlarının yükseleceğinin işaretini bize haziran ayı başında verdi. Tigem’in tahıl sapı ihalede 32 lirayı görmesi tahıl sapı tarlalarının dekar fiyat rayici ortaya çıkınca köylüler de dekarını 30 TL’den aşağı vermedi. Samanda Türkiye piyasasını Çukurova bölgemiz belirledi! Çukurova; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de saman ve mısır silajını tedarik ettiği bölgedir.

Saman yapmak için 1 traktör, 1 adet saman makinesi ve samanı ahıra taşıyacak 2 adet traktör ve iki adet römork, 1 adet ahıra üfürücü ve 4 adet çalışacak personel gerektirir. Bu ekipmanların sahibine samancı, saman müteahhidi denir.  Bir römork ancak 500 kg samanı ahıra taşıyor. Bu traktörler su değil mazot tüketiyor. Saman müteahhitleri ve samanda çalışanlar buğdayın, tahılın ilk hasat edildiği yerden başlarlar, aynı biçer döver müteahhitleri gibi Türkiye’nin yarısını dolaşırlar ve Ağustos sonunda evlerine dönerler, Erzurum vb yüksek yerlerde de çalışanlar Eylül ortalarında evlerine dönerler. Saman müteahhitliğinde çalışanlar yevmiye, aylık değil sezonluk fiyat ile anlaşıp çalışırlar. Adları müteahhit de olsa sermayeleri olmadığından samanı, sapı para etsin diye stoklama imkanları yoktur. Sadece saman makinesi ve saman makinesini işletecek traktör, römorklar kendisinin olup diğer iki traktörü kiralarlar. Haziran başından eylül sonuna kadar yaşamları gündüzleri traktör üzerinde, saman sap tozlarını teneffüs ederler, geceleri ise römorkun üzerinde yatarlar, Üç ay boyunca banyo bile yapamazlar, samanın kaşıntısından duramazlar. Bu yıl samanda çalışanların sezon rayiçleri 3 bin lira olup aylığı bin liraya gelir, saman müteahhidi ise bir sezonda ancak 4-5 bin lira kazanabilir.

Balya müteahhitliği ise bir balya makinesini ve onu çalıştıracak Traktörü ve saman balyasını ahıra veya gideceği yere taşıyacak bir kamyonu gerektirir. Traktörde bir kişi çalışır. Yerdeki balyaları kamyona yükleyecek 4 kişi, üste verilen balyaları kamyonun içine dizecek de 1 kişi gerekir. Çalışan sayısı 5 kişiden oluşur. Balya makinesini çalıştıran Traktörü kullanan yine sezonluk çalışır. Balyayı yükleyen 4 kişi ise balya başına bedel ile çalışırlar ve yevmiyeleri günlük 70 TL’ye gelir. Ağır ve yorucu iştir. Sabah erken saatlerden akşam hava karadıktan sonraya, hatta gece saat: 10-11’e kadar çalışırlar. 2009 yılında yerelde ahır teslimi balyanın fiyatı 1,4 TL idi, sonraki yıl 1,7 TL, mazot fiyatlarının artışına göre bu haziran başında 2 TL idi. Balya makinesinin fiyatı 40 bin lira olup devlet desteklemesi bunun yarısını ödüyor.

Üretici  temsilcileri saman, kaliteli kaba yem (yonca, çayır otu vb) ithalatının açılmasını istedi. GTH Bakanlığı da ithalatın açılması çalışmalarını başlattığını bizatihi Bakan’ın ağzından duyurdu.  Ne kolay değil mi!!! Fiyat artar ise ithal et, ettir politikaları. Canlı hayvana, ete, sapa, samana muhtaç ülke yap! Sayın bakan açıklamasında hayvan başına 300 TL destek ödemesi de yapılacağını duyurdu. Bu destek ilave destek değil ki zaten bütçede olan bir destekti.

Samana alternatif ülkemizde tarımı yapılan dane mısır saplarıdır ve birinci mahsul dane mısır Ağustos ayından başlanarak Eylül’e kadar hasat edilir. Her dönem saman fiyatları yükseldiğinde dane mısır saplarına müracaat edildiğini biz biliyoruz ama bunu bilmeyen gıda, tarım, hayvancılık politikacılarının hemen saman ithalatını karar verdiklerini görebiliyoruz. 

İzmir Damızlık Sığırı Birliği Başkanı Sayın Mehmet Çelikkaleli kaliteli kaba yem desteklerinin artırılmasını istiyor. DSYM Birliği 4 yıldır süren hayvancılık problemi karşısında sessizliğini korurken katılmadığımız görüşlere sahip olsa da İzmir DSY Başkanı Sayın Mehmet ÇelikKaleli’nin problemlere çözüm konusunda çabasını önemsiyoruz.

Türkiye’de Kaliteli Kaba Yem Üretimi

GTH Bakanlığının kaliteli kaba yem ihtiyacında gördüğü öngörü 50 Milyon tondur. Bakanlığın ihtiyaç hesabındaki rakama ÇSÜT grubu olarak mutabıkız. 2011 yılında GTH Bakanlığı’nın kaliteli kaba yem desteklerine verdiği parasal miktar 486 milyon Türk Lirasıdır. 2012 yılının Ocak ayında GTH Bakanı Sayın Mehdi Eker beyefendinin basın açıklamasında ‘’2011 yılı kaliteli kaba yem üretim miktarının 30 milyon ton olduğu, ihtiyacın % 75’inin karşılandığı’’ yolundaydı. Bakanın bu açıklamasına karşın ‘’ Bakanı Rakamlar İle Aldatıyorlar ‘’ başlığında Çiftlik Dergisi’nde bir yazı yazdık.  Üretici temsilcileri saman feryatlarını dile getirmeden 4 temmuz 2012 tarihinde ‘’ En Kazançlı Yatırım Hangisi ‘’ başlıklı, Haberiniz com, Çiftlik Dergisi ve birçok internet sitelerinde yazdığımız yazıda bakanlığın yem bitkileri cins ve ekiliş alan miktarlarının resmi verilerine göre yaptığımız verim, rekolte hesaplamalarımda; 2010 yılında 14 milyon 419 ton, 2011 yılında 15 milyon 533 bin ton  kaliteli kaba yem üretimi gerçekleştiğini gördük.  Dolayısı ile Sayın Bakan’ın ifade ettiği gibi kaliteli kaba yem ihtiyacının % 75’ i değil ancak % 30’u karşılanmıştır ki saman-sap tüketimi ve fiyatları temelde bu yüzden artmış oluyor.

Ne Yapmalı

Kaliteli kaba yem ihtiyacının % 30’u  486 milyon ile karşılanmış olduğuna göre devletin, milletin sırtına binerek ihtiyacı karşılamanın yolu dekar başına desteklerin artırılması gerek! Dekar başına destekler artırıldığı zaman ekim sahaları da genişleyecektir. Dekar başına parasal destekte  % 50’lik bir artış ekim sahalarının da üç kat artışına yol açacaktır. Dolayısı ile 486 x ,1,5 x 3= 2 milyar 187 milyon TL’lik bir rakam ortaya çıkacaktır, bir bakıma 2011 yılında 486 Milyon TL kaliteli kaba yem destek miktarının 2013 yılında 2 milyar 187 milyon TL’ye yükseltilmesi gerekecektir.

2012 yılı için toplam hayvancılık destekleri 2,5 milyar TL iken, 2013 yılında hayvancılık desteğinin toplam  4 milyar 201 milyon olması gerekecektir. AB ve ABD hayvancılığa muhteşem destekler verebilmesinin sebebi emperyal gelirleri mevcut. Türkiye’nin ise emperyal gelirleri yok. Bu yüzden Türkiye hayvancılık üretimindeki destekleri ‘’Geri Dönüşümlü’’ yapmak zorunda!

2002 yılında hayvancılık toplam destekleri 80 milyon lira idi. 2012 yılı itibari ile 2,5 milyarlık destek ile hayvancılığın yürütülememesinin ana sebebi çiğ süt fiyatlarının düşük tutulmasıdır. Dolayısı ile destekler üreticilere değil endüstriyel süt sektörüne gidiyor. Çiğ Sütün satın alım fiyatları olması gereken değer olan 1,2 TL’ye getirilecek düzenlemeler yapıldığı takdirde devlet destekleri dönüşümlü hale gelebilecektir. Bu noktada İzmir Tarım Grubu başkanı Sayın Mahmut Eskiyörük beyefendi’nin -saman fiyatlarının artığı, saman ithalatının yapılmasını isteyen- yayınladığı basın bildirisinde çiğ süt fiyatlarının artacağından ‘’endişesi’’ dile getiriliyor ve çiğ süt fiyatı arttığında ihracatın duracağı, tüketimin azalacağı ifade ediliyor. Sayın Mahmut Eskiyörük 2010 yılında da çiğ süt fiyatları o yılki olması gereken fiyatlara geldiğinde (85 kuruş) bu fiyatın pahalı olduğu açıklaması diğer üretici temsilcilerinin, Tüsedad ve hepimizin tepkisini çekmişti. 

Türkiye’de süt ve süt ürünleri ihracat rakamı 2011 yılı verilerine göre 200 milyon TL’ dir. Endüstriye süt sektörünün iç satış hacmi ise yine aynı yılda 20 milyardır. Satış hacmi % 1 olan ihracatın durmasının iç piyasayı etkileyeceği, arz fazlalığı sağlayacağı düşünülemez. Bu konuda sözlerimiz itibar bulmaz ise İTG içinde var ise Ekonomist veya Tarım Ekonomistlerine Sayın Mahmut Eskiyörük beyefendi danışmalıdır. Çiğ Süt fiyatlarının artmamasını dilenen ve endişe duyulan o bildiri üreticilerin, tarım ekonomistlerinin görüşü değil (ASÜD) Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Derneği’nin görüşü vaziyetindedir.

Ambalajlı süt ve süt ürünlerinin hammaddesi olan çiğ süt fiyatları arttığı takdirde ambalajlı ürünlerinde fiyatlarının artacağı, artırılacağı düşünülebilir ise de;

Şayet süt ve süt ürünleri insan sağlığı için ekmekten sonra ikinci bir stratejik ürün olarak akademisyenlere, reklam yıldızlarına televizyonlarda ‘’ günde iki bardak süt tüketin ‘’ nasihatlerini insanlarımıza yapmak gereği kadar önemli ise, onun tüketim fiyatlarının da sanayicilerin insaf ve merhametine bırakılmayacak düzenlemeler getirilmesini üreticilerin ‘’ örnek ‘’ temsilcileri kamudan, siyasetçilerden istemelidir.  Yine aynı ‘’ örnek ‘’ üretici temsilcisi endüstriyel süt sektörünün % 68 net kazancını da sorgulamalıdır. Endüstriyel süt  sektörünün fabrikaları ‘’sermaye ‘’ ise üreticilerin önündeki süt inekleri, ahırları da ‘’sermaye’’ dir. Önünde inek olan küçük sermaye sahipleri maraba değil ise sermayenin küçüğüne de büyüğünün kazancındaki dağıtımda da ‘’ adil ‘’ olmayı gerektirir. Görüyor ve biliyoruz ki tüm ülke ve dünya politikacıları sermeyenin büyüğünden, büyüklüğünün cazibesinden etkilenebilmekte ve etkilendikleri oranda da büyük sermaye doğrultusunda tarım, hayvancılık ve gıda üretiminde politikalar oluşturabilmektedirler. Üreticilerin temsilcileri ise politikacı değil üreticilerin temsilcisidir ve kendisi de üreticidir. Tüm üretici temsilcileri, hayvancılık sektörü çiğ süt fiyatı yem fiyat paritesinde 1 kilo çiğ süt ile 1,5 kilo yem satın alınabilmesini savunur iken Sayın İTG Başkanı Mahmut Eskiyörük’ün  1 kilo çiğ süt bedeli ile 1,25 kg kesif yem satın alınabilinmesini gerektiğini ifade etmesi de bir başka şaşırtıcı konu oluyor üreticiler için. Üretici temsilcilerinin oturdukları taban üreticilerdir. Küreselleştirilen Dünya’mızda büyük sermaye için Dünya’nın her yeri vatan’dır. Üreticiler için ise vatan en başta Yakup Kadri’nin dediği gibi ‘’tarlasının sınırıdır’’. O sınır da elinden alındığında gideceği yer ancak aynı ülkenin kendine yakın olan şehridir. Çiğ Sütün, sütün, etin üretimi, tüketimi önemli ise hem satın alım fiyatlarında, hem de ambalajlı ürün, tüketici fiyatlarında gerçekçi düzenlemeler için kamu kaynakları harcanmalıdır. Geri dönüşümlü destekleme şudur:

Sanayicilerin topladığı ve sattığı süt ve süt ürünleri miktarı yıllık 8 milyon tondur. Piyasayı hem satın almada hem de satışta gerçekçi bir şekilde kontrol etmek için devlet desteği ile üretici birliklerine yıllık 1 milyon 600 bin ton kapasite üretim gücü verilmelidir. ABD ve AB dışında desteksiz hayvancılığı yürüten ülkeler bunu yapıyor. Türkiye’nin Emperyal gelirleri yok. Ortadoğu gibi sıcak bir bölgedeyiz, bir bölgesel savaşa girildiğinde hayvancılığa ayrılan destekler aniden savaş bütçesine kaydırıldığında üreticileri, tüketicileri kim kurtaracak. Savaş çıkmasa bile sonsuza kadar hayvancılık desteklerinin sürebileceğini kim garanti edebilecek?

Üretici temsilcileri; gerçekçi ve üreticilerin alın terini, göz nurunu, adil kazancını koruyan ve kollayan, tüketicilerin de gıdaya kolay erişimlerini sağlayan politikaları kamuoyunun, siyasetçilerin önüne koymalıdır. Yitik kaybedilen yerde aranır, kayıp; çiğ süt satın alım fiyatlarında ve tüketici fiyatlarındadır.

https://groups.google.com/group/cigsutureticileri

 

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank