Şahit Ülke Saraybosna (II)
Bombalar patlıyordu şehrin her yerinde her an. Ölüm dağlardan geliyordu büyük hengâmelerle. Sekiz bin üç yüz yetmiş iki erkeğimiz BM’nin güvenli bölge ilan ettiği alanda öldürülmüş ve bu bölgedeki toplu mezarlara gömülmüştü. Yani sözün özü namusumuz unutulmuşluğumuza ve bir çentikin merhametine emanetti.
Kirletildik hepimiz… Genç, yaşlı, çoluk çocuk demeden. Avrupa’nın göbeğinde kara bir leke çalındı medeniyetin alnına. Zavallı dünya habersizdi ve bir o kadar da sağır. Unutulmuştuk her birimiz acılarımızla beraber.
Tecavüzler…
Kayıplar…
Yetimler…
Yakılmış evler…
Eşimiz, babamız, abimiz. Kardeşimiz yoktu bizim. Adına hayat denilen bir şeyi yaşamak zorunda bırakılmış olmamız en büyük ölümdü bize. Açlık tahammül edilebilirdi çünkü.
Türklerden intikamımızı bugün aldık diyen Ratko Miladiç’in sesi her birimizin kulaklarında çınlıyordu. Hepimiz biliyorduk ki Avrupa’nın göbeğin de ezan sesi duymak istemeyenlerin bahanesiydi bu savaş. Ve ölenler ölmüştü. Ne ezanlar susmuştu nede çanlar. Olan sadece bu ülkenin kadınlarına olmuştu. Bir buçuk milyon insan göçe zorlanmış, üç yüz bin kişi ölmüş yüz elli bin kadına tecavüz edilmişti.
Aradan on beş yıl geçti. Ne acımız eksildi ne de gözyaşımız dindi. Her sabah işe gitmek için beklediğimiz otobüs durağında tecavüzcülerimizle otobüs beklemenin nasıl bir duygu olduğundan bahsetmeme gerek yok sanırım. Karınlarımızı taşlara vurduğumuz günleri unutmak isterken her gün böyle bir acıyla baş başa bırakılmak büyük bir imtihan için sabırla direnmekten başka nasıl adlandırılabilir ki.
Hayatta kalmamak adına patlayan her merminin önüne gönüllü atlayıp bir sıyrık bile almadan kurtulmanın ne büyük bir acı olduğunu hangi vicdan sahibine nasıl anlatabiliriz ki. On beş yıldır unutulmuşluğumuzu gözyaşlarımızla karıştırıp karnımızı ve ruhumuzu doyuruyoruz biz. Ekmeğe ve paraya ihtiyacımız yok merhamet dolu gözlere, sevgiyle uzanan ellere hasretiz.Bize bir anne,bir kardeş,bir dost ve bir eş olacak kadar yürek taşıyorsanız eğer bizi hatırlamak yükünü boynunuzdan çıkarın artık.Bir el verin ve bir birine karışsın göz yaşlarımız….
bu yil yaz tatiline giderken bosnaya saraybosnaya gittim ve gordum. soylenecek pek fazla soz yok. cunku sozun bittigi yeredeydim....paristen selam ve sevgiler
Kasım 26th, 2010 at 01:20kıvırmadan evirmeden.gevirmeden basit ve sıradan değil.sade.etkin bir anlatım ve vurgulama olmuş.yüreğine ve beynine sağlık adem tuzcu
Kasım 26th, 2010 at 13:16Bizim tarihimiz şahitler ve şehitlerle dolu.. Ancak ona bakan ve gören göz ve de gönül önemli.. O güzel gönlünü kutluyorum..
İbrahim Hakkı Gündoğdu
Aralık 16th, 2010 at 13:01