Sağlıkta ve Tıp Eğitiminde Çılgın Projeler
Medimagazin’ in özel haberine göre (1), Sağlık Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı ve Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın, Özel Hastaneler ve Sağlık Huruluşları Derneği (OHSAD) tarafından düzenlenen “Sağlıkta Ortak Çözüm”toplantılarında tartışılması gereken çok önemli şeyler söylemiş.
Aynı toplantıya katılan Medimagazin Genel yayın Yönetmeni Dr. İbrahim Ersoy da “Hekimleri hastane zincirine vurmak” başlıklı yazısında görüşlerini daha doğrusu endişelerini dile getirmiş (2).
Bu yazıyı ve yapılan yorumları dikkatle okudum. Ben de bu çok hayati saydığım bu konudaki görüşlerimi bildirmek istiyorum:
AYDIN: Gelecekte sağlık hizmetlerinin sunumu “hekim odaklı” olmaktan çıkarılıp, bir takım çalışması çerçevesinde ve başka mesleklere ihtiyaç duyulacak şekilde düzenlenecektir. Bütün dünyada anlayış, hızlı bir şekilde entegre bir sağlık sistemine doğru kayıyor. Dolayısıyla artık doktor odaklı bir sağlık sistemi planlaması çok doğru olmayacaktır. Doktorun hizmetini entegre sistem içinde bütünleyen diğer sağlık mesleklerinin doktordan daha az önemli olduğu gibi bir gaflete düşmemek gerekir.
KÜÇÜKUSTA: Sağlık hizmetlerinin bir takım çalışması olduğu gerçeği yeni bir şey değil ve buna kimsenin itiraz edeceğini de sanmam. Teknolojideki gelişmelere paralel olarak yeni tıp dalları ve hatta yeni “meslekler” ortaya çıkması da tabiidir ama “doktor odaklı olmayan bir sağlık sistemi” Başbakanımız kıskanmasın gerçekten de “çılgın bir proje”den başka bir şey değildir.
Sağlık hizmetlerinin bir takım çalışması olduğu ne kadar doğru ise hekim odaklı olmayan bir hizmet de o kadar yanlıştır. Bu ifadenin hiçbir şekilde yardımcı mesleklerin daha az önemli olduğu manasına da gelmediğini özellikle hatırlatmak isterim.
Entegre sistemlerinin de mutlaka bir başa ihtiyacı vardır ve konu sağlık olunca da bu sistemin başı veya odağı da hekimden başka birisi olamaz. Başı olmayan takım çalışmasının veya entegre sistemin başarıya ulaşması mümkün olabilir mi?
AYDIN: Mitolojide ve dinlerde hekimlik yarı tanrısal bir meslek olarak algılanır, modern tıp sistemleri analizinde kutsal tıp anlayışından bahsedilir. Ama doktorun yaptığının sorgulanmaya başlandığı 20. yüzyılın son çeyreğinde bilgilendirilmiş onamların gündeme gelmesiyle hekimlerin yaptıkları da sorgulanmaya başlandı.
KÜÇÜKUSTA: Burunlarından kıl aldırmayan hekimlerin artık “lazer epilasyona” bile ses çıkarmadıklarını görüyoruz. Doktorun yaptığının da kesinlikle sorgulanması gerekir ama ipin ucunu da kaçırmamak icap eder. Bu, hekimin acımasızca dövülmesi ve komplikasyonlar yüzünden mahkûm edilmesi demek değildir.
Bundan böyle “yarı tanrı olmayan hekimler” için ideal çalışma şartları sağlanmalı, emeklerinin tam karşılığını almalı, gelecek endişeleri olmamalı, meslek sigortaları kurumları tarafından ödenmeli, özel sağlık mahkemeleri kurulmalıdır.
AYDIN: Önümüzdeki yıllarda hekim ve hemşire yetersizliği artacak ve daha kısa sürede eğitim verilerek doktor ve hemşirelerin bu yükünü azaltacak modeller geliştirilebilecektir. 10 yılı aşkın bir eğitim yerine, tıp fakültelerinde verilecek ilk 4 yıllık eğitimle basit radyolojik tetkikler okunabilecektir. Bunlar kabulü zor şeylerdir ama geleceğe yönelik kaliteli personel istihdamı konusunda kaygı duyuluyorsa bu tür çözüm arayışlarına girmek gerekir. Bunların dünyada çok örneği vardır.
KÜÇÜKUSTA: Tıp eğitiminin mutlaka yeniden düzenlenmesi gerektiğini senelerden beri dile getiriyorum. Yüksek okullardan bir farkı kalmayan tıp fakültesi diplomaları TUS’a girmek için gerekli evraklardan biri olmak dışında fazla bir işe yaramıyor.
Günümüzdeki tıp eğitimi tıbbi, teknolojik, sosyal, hukuki ve ekonomik değişim ve gelişmeler de dikkate alınarak üniversiteler, tabip odaları, Sağlık Bakanlığı ve YÖK’ ün katılımıyla mutlaka yeniden yapılandırılmalıdır.
Bu konudaki görüşlerimi www.ahmetrasimkucukusta.com’ da Tıp Eğitimi başlığı altındaki yazılarımda bulabilirsiniz.
AYDIN: Hekim dışındaki mesleklerin iyi tanımlanmış olması, onlara kaliteli eğitim ve sorumluluk verilmesi aslında hekimleri rahatlatacak şeylerdir. Bugün sağlık hizmetini adeta hekim-hemşire hattına kilitlemiş durumdayız. Daha kısa sürede eğitim verilerek doktor ve hemşirelerin bu yükünü azaltacak, görev tanımları içinde daha verimli hale getirecek modeller bulunabilir. “
KÜÇÜKUSTA: Tıp ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak yeni yardımcı meslekler kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır ve çıkacaktır. Önemli olan bunların uygun eğitimi uygun sürelerde almaları ve hekim odaklı sistemle doğru şekilde bütünleştirilmesidir.
AYDIN: 10-15 yıl sonra icra edilen mesleğin bilgisinin yüzde 80’inin değişmiş olacaktır. Bu süre içinde yeniden eğitime tabi tutulmazsak hepimiz mesleğimizi kaybedeceğiz. Bu nedenle sürekli eğitim bu mesleklerin vazgeçilmez bir şartıdır. Bu sürekliliği sağlık kuruluşları yöneticileri kendi kurumlarında mı halledecek, yoksa üniversiteler mi sürekli eğitim faaliyetlerine girerler onu zaman gösterecek.
KÜÇÜKUSTA: Tıp eğitiminin sürekli olduğu tartışmasız doğrudur ama mesleki bilgilerin yüzde 80’ inin 10-15 senede değişeceği görüşüne kesinlikle katılmıyorum.
Temel tıp eğitimi çok önemlidir ve dünya döndükçe de değişmeyecek bilgiler vardır. Tıp fakültesini bitirdikten sonra bir daha kitap açmamak nasıl yanlış ise her yeni bilgiye sarılmak, güvenmek ve uygulamaya kalkmak da o kadar yanlıştır.
Tıbbın sadece bilim değil aynı zamanda sanat da olduğu gerçeği eğitimin temelidir.
AYDIN: Hekim olan arkadaşlar düşünsün lütfen, fakültelerinde intern iken eğitimlerini hocalardan mı, yoksa kendilerine en yakın asistandan mı aldılar? Uzmanlık yapan arkadaşlar asistanlıklarını şöyle bir düşünsünler. En fazla pratik eğitimi kimden gördüler? O ortamı iyi hazırlayamazsanız son derece kalitesiz bir eğitim alırsınız. Eğitim modeli iyi kurgulanırsa, üniversitenin fiziki şartları ne olursa olsun iyi eğitimcileri olması şartıyla kaliteli eğitim vermek mümkündür.
KÜÇÜKUSTA: Tıp eğitiminin uygulama yöntemleri de mutlaka değişmelidir. Eğitim esas olarak pratiğe dayalı olmak zorundadır.
Bu bağlamda eğitimcilerin de eğitimi; sadece eğitimle görevli öğretim üyeleri olması; eğitimde kamu hastane ve polikliniklerinden de faydalanılması; eğitimcilerin de öğrenciler gibi imtihan edilmeleri hatta öğrencilerin de eğitimcilerine not vermesi; öğretim üyeliğinin sözleşmeli olması; amfi dersleri yerine hasta başında eğitim, internetten ve teknolojiden daha çok yararlanma vb pek çok tavsiyelerim var.
İyi eğitimci olmadan tıp eğitimi iyi olamaz.
AYDIN: Üniversiteler ya hastanelerini sistemin aktif bir aktörü haline getirmek zorundadır ya da sistemin aktif aktörü olmayı başarmış hastaneleri üniversitelere bağlayarak bu yolu kullanabilmelidirler. Hangisini yaparlar, onu zaman gösterecek. Ama hastane işletme konusu, önümüzdeki yıllarda da çok tartışacağımız bir konu olmaya devam edecek.
KÜÇÜKUSTA: Üniversiteler mutlaka her türlü hastaneden hatta poliklinik ve muayenehanelerden de faydalanmalıdır. Sadece üniversite kliniklerindeki hastalarla gerçek bir tıp eğitimi mümkün değildir.
Tıp fakültesi öğrencisinin eğitimi, asistanın eğitimi, uzman olmuş birinin eğitimi ve öğretim üyesinin eğitimi farklı şeylerdir ve hepsinin de ayrı ayrı düzenlenmesi gerekir.
KAYNAKLAR
- http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-saglik-hizmetleri-hekim-odakli-olmaktan-cikiyor-2-12-34921.html
- http://www.medimagazin.com.tr/authors/ibrahim-ersoy/tr-hekimleri-hastane-zincirine-vurmak-72-1-2811.html