Sağlıklı Evlilikte Sıkılma Olmaz
İlişkiler, hayatımızın her anında içinde olduğumuz, şekillendiğimiz ve şekillendirildiğimiz bir yapıdır. İlişkilerde değişiyoruz. İlişkilerle dönüşüyoruz. Bazen gelişiyor, bazen de haddimizi yeniden öğrenerek bir adım geriye çekiliyoruz.
Ait olma ihtiyacımızdan dolayı insanlarla uyumlu olmaya çalışırken; özel ve biricik olma ihtiyacımızdan dolayı da kendi düşüncemizi savunuyor, bazı şeylere “Hayır!” diyor ve diretiyoruz.
Bu dinamik yapılanma içinde birileri durup da ben “İlişkimde, evliliğimde sıkıldım.” demeye başlamışsa, evlilikle ilgili bireylerin başlangıçta evet dedikleri yazılı olmayan anlaşma ihlal edilmeye başlanmış demektir.
Eşler evlilik öncesinde birbirlerine “Evet!” derken, satır arasında şu sözü de vermektedirler: “Ben senden şöyle davranmanı istiyorum ve ben de sana şöyle davranma sözü veriyorum.”
Evlilik sonrasında eşlerden birisi kendisine ait olanı yaptığı halde, eşinin kendisine düşen kısmı yapmadığı fark etmeye başlamışsa, evde soğuk rüzgârlar esmeye de başlamıştır.
Yazılı olmadığı veya söze dökülmediği halde yapılan bu gizli anlaşmada her iki tarafta kendisini “haklı”, karşı tarafı da “haksız” (anlaşmayı bozan taraf) olarak görmeye başladıklarında konuşmaz olurlar.
Konuşsalar da konuşma kavgayla biter çoğunlukla. Çünkü amaç karşı tarafı anlamaya çalışmak değil, kendi haklılığına karşı tarafı inandırmaktır.
Suçlu olan diğer taraftır ve bunun anlatılması için her şey denenir. Küsmeler, kızmalar, karşı tarfa söz geçireceğine inanılan büyükleri araya sokmalar…
Gerçekte olan, birinin bireyselleşmekte aşırıya gitmesi ve diğerini gözden çıkarmasıdır öncelikle. Kendisine zaman ayırmayı abartan taraf, diğerini ihmal etmeye ve onu onaylamamaya başlar.
Onaylanmak ve fark edilmek en temel ihtiyaçlarımızdan birisidir. Ve bu ihtiyaç giderilmediğinde ilişkide sıkılmalar başlar.
Bazıları eşlerine yakın olmak isterler, ama bunu beceremezler. Yakınlaştıklarında kaygıları ve korkuları artar. Bağımsızlıklarını kaybedeceklerinden korktuklarından yakınlaşamazlar ve bu durum sıkılmaya, sonrasında da sanal dünyada başka yakınlaşmalara zemin hazırlar. Sanal yakınlıklar kişinin kontrolündeymiş gibi yapay bir durum oluştursa da kontrolden çıktığında evlilik çoktan çökmüştür…
Defalarca karşısındaki eşini değiştirmeye çalışmış ve sonuç alamamış olmasına rağmen, bir kez olsun “Acaba nerede yanlış yapıyorum? Belki de karşımdakine söylenmeden önce, işe kendimden başlamalıyım!” diye düşünemeyen insanlar sıkılır. Umutsuzca sıkılırlar.
“Yaşasın farklılık!” diyememiş, diyemediği içinde farklı olmayı bir tehdit olarak algılamış, eşini kendi düşündüğü gibi düşünmeye, davrandığı gibi davranmaya zorlarsa başarılı olacağına inanmış insan canlıları, kendi etraflarında dönmekten sıkılırlar.
Sonuçta ortaya dışarıda barışçıl, evde eşiyle çatışmalı ve mutsuz bu insanlar patlamaya hazır mayın misali ortalıkta dolanıyorlar . “Bezgin bitkin ve bedbaht” olarak pazarlıyorlar kendilerini, sanal ortamdaki başka bedbaht alıcılara... Ortada bir geyik dönüyor… Eşler bir türlü anlayamıyor, şefkatsiz, uykucu, bencil insanlar... Diğerleri ise anlayışlı melekler…
Oysa ilişkide değişime kendisiyle başlayan, kendi fikirleriyle başlayan insan, hiçbir zaman sıkılmaz. Balayından sonra güzel sözler, dokunmalar, yakınlaşmalar bitmese, kimsenin de sıkılacağı ilişkiler yaşanmaz ve bizde bugün sıkılmaları, aldatmaları ve boşanmaları bu kadar çok konuşuyor olmayız...
Kendisinden sıkılan, faturayı evliliğine kesen ve çözümü de kendisinin dışında bir başka ilişkide arayan insan canlılarına duyurulur; aradığınızı bulamayacaksınız! Zira yanlış yerde arıyorsunuz…