Mehmet Öztürk?
Savaş Yıldız?
İŞİD Üyesi…
DHKP-C Üyesi…
Hangisi?
Her ikisi… Mümkün değil…
Bilerek kafalar karıştırılıyor.
Birkaç saat içersinde bombacının ve yardım edenlerin kimliklerine güvenlik güçlerinin ulaştığını düşünüyorum.
Uygulanan yayın yasağının bir nedeninde bundan dolayı olduğunu tahmin ediyorum.
Verilen bilgilerin yapılacak operasyonlar için zaman kazanmak için, güvenlik güçleri tarafından bilerek verilmiştir.
Gerçek isim ilk saatlerde verilmeyerek yem isim kullanıldığını yardım edenlere ulaşmak için zaman kazanılmıştır.
****
İstiklal Caddesi’ndeki canlı bomba olarak gösterilen 3 kişi var…
Biri kısa boylu, sakallı, başında sarık ya da şapka var. Bu kişi eliyle birine veda ettikten sonra duvar dibine yürürken ortalık karışıyor.
Mehmet Öztürk diye iddia edilen kollarını birleştirmiş, sakallı kişinin arkasından yürüyen biri var…
Bir de “canlı bomba o değil, arkadaki kişi” denilen 3. kişi var.
Ankara’da olduğu gibi belki de canlı bombanın hemen yanında yer alan gözlemci biri daha var. Ölenlerin arasında değil ama büyük ihtimalle bu kişi ağır yaralananların arasında.
****
Cumartesi günü yaklaşık 4 saat AKİT TV’de canlı bombayı konuştuk.
Saldırının PKK tarafından değil DHKP-C’li biri çıkarsa şaşırmayacağımı ifade ettim.
Hastaneden ve olay yerinden canlı yayın yapan muhabire ısrarla ölenlerin ve yaralananların kimliğini sormasını istedim, tartışmayı yürüten spikere.
Ne yazık ki ne o soruyu sordu ne de canlı yayın yapan muhabirler ölen ve yaralananlarının kimliklerini öğrenmek için bir çaba sarf ettiler.
Gazeteciliğin en önemli kuralını unutmuşlardı. 5N+1K’yı…
Ölenlerin kimlikleri canlı bombanın kimliği kadar önemliydi. Ve akşam saat 18’e kadar yapılan yorumlar havanda su dövüyordu.
****
Ne yazık ki, ölenlerin kimliği saat 18’den sonra açıklandı.
Ölenlerin 4’ü de sivil yabancıydı… Biri İranlı, 3’ü ise İsrailli. 3 kişiden ikisi aynı zamanda Amerikan vatandaşıydı.
Yaralılardan ise 24’ü yabancıydı.
Büyük ihtimalle ağır yaralı üç İsrail vatandaşı ise uçakla İsrail’e gönderilmişti.
Ölenlerin kimliğinin olaydan birkaç dakika sonra öğrenilmesine rağmen bilinçli olarak bilgi verilmediği görülüyor.
Çünkü saldırının hedefi polis değil direk olarak turist kafilesiydi.
Ve ilginçtir kafilenin büyük çoğunluda İsrail vatandaşı.
Yine ilginç canlı bomba İstiklal Caddesi’nin en kalabalık saatinde değil en tehna saatinde kendisini patlatıyordu.
****
Bilenler bilir, Beyoğlu’nda sabahın erken saatlerinden itibaren turistler sokağa çıkarlar… Bu dünyanın her yerinde de böyledir.
Bir, saldırıda hedef İsrailli turist kafilesiydi.
Bu eylemi İŞİD’in yapması teorik olarak mümkün mü?
Kendi kişisel düşüncemi söyleyeyim.
Bence değil.
Çünkü İŞİD’in bu eylemden bir faydası olduğunu düşünmüyorum.
İki, bu eylemin arkasında aynı zamanda yabancı bir istihbarat kuruluşuyla bağlantılı bir terör örgütünün olduğu aşikardır.
****
Canlı bomba Mehmet Öztürk ile ilgili 2007 yılında DHPK-C’den gözaltına alındığının iddia edilmesi ise ayrı bir muammadır.
Üç, canlı bombalı saldırısının İsrailli turist kafilesine yönelik yapılması, son dönemde düzelen İsrail-Türkiye ilişkileriyle ilgili her iki ülkeye mesaj verilmiştir.
Aynen devletin kalbin Ankara’da yapılan üç terör saldırısıyla ilgili devlete mesaj verilmek istenmesi gibi.
Dört, Türk istihbarat kuruluşları tarafından bu yabancı istihbarat kuruluşunun bilindiğini hatta isimlerin bile bilindiğini tahmin ediyorum.
Beş, nasıl ki coğrafyamızda vekalet savaşları istihbarat örgütlerinin aracılığı ile yapıyorsa, ülkemizde terörde vekalet savaşlarının başka bir alanına dönüştürmek istenmektedir.
Altı, yapılması gereken çok açıktır. Ülkemizi vekalet savaşlarının hedefi haline getiren dış ve iç politik hatalardan biran önce vazgeçilmelidir.
Yedi, çatışmacı bir dilden ve politikadan vazgeçilerek, derhal AK Parti iktidarının, ilk yıllarında yaptığı gibi reformcu kimliğine derhal dönmesidir.
Son söz: İstihbarat örgütlerinin vekalet terör örgütleriyle ülkemizi kan gölüne çevirme girişimlerine verilecek en ciddi yanıt, dış politika da geçerli olan “kadife eldiven içindeki demir yumruk” politikasından içeride vaz geçilerek yeniden hatalardan dersler çıkarılmış olarak çözüm sürecine dönmektir. Yoksa çok bedel ödeyeceğiz.
Not: Hem dış politikada ki değişikliklerin hemde iç politikada ki değişikliklerin birbiri ile bağlantılı olduğunu görmek gerekiyor. Dış politikada yapılacak bir manevra iç barışı getirecek, iç barışın gelmesi ise dış politikada ki değişikliği tetikleyecektir.