Rüzgarın Delisi
Kişisel sahalardan da bahsettik. Bizim bu sorunlar hep denecek kadar çokça buradan kaynaklanıyordu aslında. Bunları kalorifer kazan dairesinde konuşuyorduk. Kazan yeni model bir kazan. Alıyordu ısıyı, borular vasıtasiyle tüm binaya iletiyordu. Herkes tir tir titriyor niyeyse. Oysaki havalar ilkbahar havası gibi. Demek ki, herkes üşünmez bir havada üşüdüğüne göre ruhlarımızın kazan dairelerindeki kalorifer ustası acemiydi. Hayretle ve ibretle izledikleri oluyor beni. Sözleriyle de bu durumumu dile getirdikleri oluyor. Benim gibi, üşümeyen bir adama bakıp üşüşme katsayıları bile artıyor. Psikolojik bir şey bu yani. Tarzan’ım ben, diyorum. Fakat insan çıplak bir insana bakınca neden üşür ki? İşte bunlar hep neden kaynaklanıyor_; kişisel sahaları çizemiyoruz o yüzden. Senli benli olunca, mesela ben Tarzan isem, kişioğlu beni kendisi gibi biliyor görüngüde. Kalorifercilerimiz farklı fakat.
Geçen bir sorun oldu. Beni de hafiften deli zannetmese gidip beni de şikâyet edecekti. Bunu sonra anladım. Demesine göre, üç kişi bunun arkasından el kol hareketleri yapıyordu. Şikâyete konu olan kişileri de bir tanısanız, bu el kol hareketlerinin aslında olmadığını çabucak anlarsınız. Kazan dairesinde ilginç şeyler olur hep. Ben bunu hep derim. En son ne zaman dedim, hatırlamıyorum, fakat böyle bir şeyi ancak oralarda görebilir ve diyebilirim.
O da aslında kişisel saha denen şeyin çok önemli olduğunu biliyor. Fakat bence biraz fazla uzaklaşmış insanlardan. Yoksa yani gözümde çok değerli bir insan. Umman gibi bir şey.
Hep merak ederim… İnsanların nerelerde gezdiklerini görebiliyorum fakat hangi sebepler onları o yollara itti? Ne oldu? Anlık bir şey mi? Nedir o? Kim yaktı balataları, kim kopardı kayışları?
Sonra, öğrencilerimle bu gün rüzgârlardan konuştuk. Rüzgarı çok olan yerin delisi de çok olur dedim. Deliler de çok olduğu için kimse birbirine deli demez. Tek bir akıllı, mesela ben, samimi söylüyorum benim o, yeter bunun gerçek kabul edilmesi için.
Didim’de aslında öyle belli kökler yok. Burası bir tapınaklar diyarı. Eskilere baktığımda buranın, kökü olan bir yer olmadığı yorumunu yapıyorum. Gerçi zaman geçmiş, İskender bile gelmiş, aklını yitirmişler gelmiş geçmiş Apollon’dan. İnsanlar hala tapınaklar yapıyorlar. Çirkin bir camisi var mesela. Şeklen Apollon tapınağından farklı ama değişen bir şey yok. Kurbanlar değişmiş fakat.
Rüzgardan hep bunlar. Başka bir açıklaması yok. Varsa da zaten inanmam. Burada delirmemek için rüzgarlarla dost olmak lazım. Rüzgâra kimse deli diyemez.