Ruhumu Sıkıyorlar!
Hiçbir şey görmek istemiyorum;
Hiçbir şey duymak istemiyorum;
Hiçbir söz söylemek istemiyorum...
Dünyadan bir haber bir şekilde yaşamak istiyorum. Varlığımın bir varmış bir yokmuş olmasını istiyorum. Gördüklerim, duyduklarım bazen öyle sıkıntı veriyor ki, söyleyeceğim sözlerim bile boğuyor beni...
Ne yenilir, ne yutulur cinsten sözlerim var. Her bir kelimem demirden leblebi ve ben her kelimenin altında eziliyorum.
Susmak istiyorum böyle anlarda. Yemyeşil bir doğa da masmavi bulutların üzerinde olmak istiyorum. Fakat ben susamda içimde kopan fırtınalar sanki her şeye engel oluyorlar.
Yaşanılanlar ruhumu sıkıyor. Hiç biri için çözüm yolu bulamamak ise boğuyor...
Bir yanda deprem, bir yanda sel felaketi ile boğuşan, aç susuz, evsiz barksız kişileri görmek ve hepsine yardım edememek üzüyor. Hani yardım edip de ardından böbürlenen, yaptıkları yardımları insanların gözlerinin içine sokanları görmek ise çıldırtıyor.
Adaletsizlikler, haksızlıklar, diktatör kafalar, kör gözler, sağır kulaklar ise ayrı bir sıkıntı...
SEVMİYORUM İŞTE::
İlk okul çocukları gibi mitinglerde birbirlerine hakaret eden parti liderlerini,
Mitinge katılım az diye yazın deli sıcağında işçilerini alıp zorlar mitinge götüren devlet erkanını...
Baskı istemiyoruz diye atıfta bulunup baskı yapanları,
Adaletsizlikten bıktık, adalet istiyoruz diye söylenip yasalar çıkartıp ardından adaletsizlik yapanları,
Dinimin güzelliklerini ayaklar altına atıp, çirkinleştirenleri,
Şehitlerimin kanını yerde bırakan, kemiklerini sızlatıp dağdan PKK'lıları indirenleri,
Sözüm ona açılım adı altında Türk devletini yok etmek isteyenleri, edenleri,
Atama ve görüşlerine sahip çıktıklarını söyleyip sapıtanları, saptıranları, onu putlaştıranları,
Sırf kendi görüşlerine uymuyor diye farklı görüşlerde olanlara çirkince saldıranları, kendi düşüncelerini benimsetmek için çirkinleşenleri, hakaret edenleri,
Beni dinimin direği olan namaza çağıran ezandan rahatsız olanları, benim milli marşımdan da rahatsızlık olan, saygı göstermeyenleri,
Bir yahu diye, bir hristiyan'a vs. saygı duyup onları başlarında taç edip gerçekten Müslüman olanları hor görenleri, küçümseyen geri diye adlandıran sözüm ona aydın cahilleri,
Dinimi savunup dinimle alakasız işler yapıp ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM!! Diyenleri,
Türk diline sahip çıkmayan, Türkçe konuşmayı bilmeyen ama İngilizce'yi anda dili gibi bilen, giydiği, yediği, içtiği yabancı ürünler olan, yabancı isimler adı altında ki mekanlarda olmak için can atan, kurumlarının isimlerini Türkçe yazmaya utanan yabancılık için de kaynayıp giden, dil bilmiyor diye kişileri hor gören, yanında eleman çalıştırmayan ve tüm bunlara rağmen koltuklarının altını kabartıp BEN TÜRKÜM diyenleri,
Yaşanılan acıları unutan, iki ah vah edip sessiz kalanları,
İnsan ayırımı yapan, insanları oldukları gibi kabul edemeyen, çevresinde gerçekleşen başarıları hazmedemeyen, yaptıkları her şeyi gösteriş için yapan,
Hayatını başkaları üzerine kuran, başkaları ne der düşüncesi ile yaşayan,
Güzel ve akıllıca sözler söyleyip, söylediklerinin tersini yapıp yaşayan,
Kişilerin hal, hareket ve sözlerinden saçma anlamlar çıkartıp ona inanan, dedikoduyu seven, iftira atmaya bayılan, karşı tarafın hep kötü yanlarını gören, sürekli eleştiren ama eleştiriye kapalı, çirkin, fesat, kıskanç kişileri,
Kendi sevgisini kendine itiraf edemeyen, etmek istemeyen, bomboş işlerle uğraşan, dengesiz, kaba, ukala kişileri, çok bilmişleri,
Gözünde at gözlüğü olan, araştırmayan öğrenmeyen, kulaktan dolma bilgilerle hareket eden, kalıplaşmış fikirleri olan kişileri,
Mütevazılıktan, hoş görüden, anlayıştan, sevgiden uzak yaşayan, insanca yaşamayı bilmeyen, insanları sürekli kıranları...
İşte böyle insanlar ruhumu sıkıyorlar.
Ve ruhum sıkıldığı ve hiç birine çözümler bulamadığım, böyle yaşamaya mahkum kaldığımı bildiğim için,
En çok KENDİMİ SEVMİYORUM!!!
Bu ise boğuyor beni...
Not: Söylediklerim benim kendi görüşlerim, kendi duygularımdır. Hiç kimse hiçbir şekilde düşüncelerimi ve duygularımı değiştiremez. ( bu da benim at gözlüğüm, kalıplarım, sabit fikirlerim gibi gözüke bilir ama değil ben tarafsız olmayı başarmaya çalışıyorum. Her şeyi çok yönlü görüp, değerlendirip kendi görüşlerimi, düşüncelerimi, duygularımı savunuyorum) Bu yüzden yazımdan dolayı tartışmalar yaşamak istemiyorum. Yeterince tartışıyorsunuz ben eksik kalmak istiyorum. Yapacağınız hakaret dolu eleştireler baştan söyleyim cevapsız kalacaklar. Ben söyleyeceğimi söyedim zaten....
Saygıyla
Bence güzel bir yazı olmuş. Tebrikler.
Eylül 1st, 2010 at 15:08Çok güzel ve yerinde cümleler kurmuşsunuz.
Böyle bir açmazdan kurtulmanın çarelerinden biri de sanat bence.
Kabiliyetinize uygun bir sanat dalında kendi kendinize kalın derim
Belkide bunu yapıyorsunuzdur bilemiyorum.
Eylül 1st, 2010 at 15:54Çünkü her insnın kendi ruhunda kendi sessizliğinin müziğini dinleyebileceğine inanıyorum. O sessizliğin verdiği huzuru hiç bir şey vermiyor.
Sayın Asuman hanım, bu düşüncelere inanın ki hepimiz sahibiz. İnanırmısınız ben bu konuda yazmayı düşünüyordum siz benden önce davrandınız:) Bunu herkes okusun, belki kapanmış zihinlerin açılmasına biraz yardımcı olursunuz. Tebrikler saygılar.
Eylül 1st, 2010 at 16:54Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Benimle aynı duyguları yaşayan insanları görmek ne büyük mutluluk.
Tekrar teşekkür ederim. Sayın Adminimiz, Sayın Uğur Bey, Ve Sayın Nesrin Hanım...
Bu arada Uğur Bey önerinizi dikkate alacağım 😉
Nesrin hanım ben yazdım diye siz yazmamazlık etmeyin. Sizde yazın 🙂
Saygıyla
Eylül 1st, 2010 at 20:33Yıllar önce müzik konusunda saz, akordion ve darbuka üzerine çok çalıştım. Darbuka çalarak müzik topluluklarında yer aldım. Saz çalmayı çok istememe rağmen tab başaramadım ve içimde kaldı doğrusu.
1985 nisan ayında manisa da izmir radyo sanatçılarıyla konsere sahne almıştım. Videosu var ve hala zevkle izlerim. O konser gecesinde Ela Altın, Emine Akmeşe ve Özay gönlüm sahne almışlardı. Hayatımın en mutlu gecesiydi diyebilirim.
Sanat insanı kendinden alıyor ve başka bir aleme götürüyor. Sahne tozu alan gerçekten bir daha onu bırakamaz.
Ruhsal dinlenmenin reçetesi bir sanat dalıyla uğraşmaktır derim. Tavsiyemi dikkate aldığınız için çok teşekkür ederim
Eylül 2nd, 2010 at 12:29Böylesi dönemler olur insanda bazen.
Eylül 6th, 2010 at 13:29Çevremizde (havlama sesleri dahil) parazit seslerin de olması mümkün, bizler gerektiğinde çalıyı dolaşarak yolumuza devam edeceğiz.