content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

11 Oca

Ruhu “Hür Adam”

2010 hazan mevsimime Mehmet Akar'ın "Seyda 1" ve "Seyda 2" kitapları damgasını vurmuştu. Aslında bu kitaplardan bahsetmeyi uzun süredir düşünüyordum ki gündelik hayata filmi bomba gibi düştü: Hür Adam.

Bizim kuşağın (istisnalar hariç) ismini hayâl meyâl duyduğu belki yeni neslin (Nur talebeleri hariç) hiç duymadığı (Allah'a) adanmış bir gönül Said Nursî (Kürdî).

Filmin 7 Ocak'ta gösterime gireceğini öğrendiğimde çok heyecanlanmıştım. Seydaları okuduğumda gözlerime inanamamıştım, öküze bile "öküz efendi" deme inceliğini gösteren, ölemesi için getirilen zehirli yemeği paylaştığı farelerin ölümüne ağlayan, soğuk kış günü, donmaması için sinekleri odasına alıp, ama risaleleri yazanları da rahatsız etmemeleri için, bir çay tabağı balı odanın en uzak köşesine koyan, dokuz yaşından itibaren ana kokusundan ve babasının güvenli kuçağından uzakta geçen ve daha sonrada bir ömrü yanlızlıklar içinde geçecek olan bu adanmış ruhun filmi nasıl olabilirdi ki?

Okuduğunuz her kitaptaki karakteri kendi kafanızda bir kalıba koyarsınız... Zaten malum Bediüzzamana ait birkaç fotoğraf var orada burada... İyi kötü neye benzediğini biliyorsunuz o görüntünün üzerine okuduğum ruhu oturtmuştum ve film bana o ruhu vermezse diye açıkçası korkuyordum. İnternetten fragmanını izlediğimde bir parça huzursuz olduğumu itiraf edeyim... Hele film hakkında yapılan bir yorum acayip kafamı kurcalamıştı. Mehmet Tansısever'in ticaret için bu filmi çektiğinden filan bahsediyordu. Açıkçası Mehmet Tanrısever'in daha önce çekmiş olduğu filmleri duymuştum fakat seyretmemiştim (Çok pardon Minyeli Abdullah hariç). Onun şahsi hayatı ve filmleri hakkında tam bir fikrim yoktu. Ama Hür Adam'ın çekimleri hakkında bazı şeyler duymuştum. Film çekimi bitene kadar Mürşid Ağa Bal'ın rüyalarında Said Nursi tarafından yönlendirildiği gibi.. Ama klasiktir ya korku filmi çekimlerinde hayaletler basar seti felan... Filmin etkileyiciliğini arttırmak için çıkartılan söylentilerdir bunlar... Fakat filmden önce hayatını okuduğum için ve farklı kaynaklardan da kendisini daha önce bir parça da olsa bildiğim için film ya yetersiz kalırsa, ya o duyguyu veremezse, hayâl kırıklığı yaşatırsa, diye endişelerim vardı...

Ve... Cumartesi sabah 11:00 seansı tüm bu endişelerimi söküp aldı benden...

Ama önce Cumartesi gecesine dönmek istiyorum. Hangi sinemalarda oynuyor, diye araştırmak istedim. Aslında Tepe Nautilus'ta oynaması işime gelecekti. Capitol'dansa orası daha yakın geldi gözüme ve tabi ucuz... Nautilus'ta oynamıyordu. Önce çok şaşırdım. Olsun dedim. Öyle veya böyle bu filmi izleyecektim. Ertesi günde öğrendim ki iki haftalık hasılatın peşin ödenmesi garanti edilmesine rağmen bazı salonlar "üzerine para verseniz göstertmeyiz" demişler. Hatta Sinama yazarı Ali Murat Güven "İstanbul, Ankara ve İzmir'de Beyaz Türklerin yaşadığı kurtarılmış bölgeler ile Bediüzzaman Said Nursî'nin hayatı boyunca bu topralara egemen kılmaya çalıştığı "Bizler, Türk ve Kürt olarak iki kardeş halkız" mesajından ölesiye korkan PKK ve onun siyasi uzantısının tahakkümündeki bazı doğu şehirler"inde gösterime girmeyeceğini tespit etmiş.

Genelde film izlemeye başlamadan ilk yarım saat reklamla geçer, değil mi? Acaba reklam olacak mı olmayacak mı, aslında böylesi bir filmde reklam olmaması gerekir diye düşünürken, ışıklar yavaş yavaş söndü ve gerçekten film direkt başladı. İlk artıyı aldı benden.

Isparta sürgünene kadar adım adım bildiğim için hayatını her kareyi çok iyi takip edebiliyor ve "şunu keşke filme alsaydılar" ya da "aslında bu durum öyle olmadı ama filme ve şu andaki anlayış düzeyine başka nasıl ifade edebilirlerdi ki" şeklinde cümleler geçmedi değil kafamdan.

Bal'ın, Bediüzzaman Said Nursi'nin yalnızlığını yüz ifadeleriyle çok iyi verildiğini söyleyebilirim. Gerçi habire birileri yanına gelip gidiyor gibi görünse de, üstadın hayatının ancak bir bölümünün 160 dakikaya sığdırılma gayret edildiğinden ayların ve yılların saniyeler içine sığmak zorunda kaldığı akılda tutulmalı... Keşkelerimden birini hemen yazayım. Üstadın hayatının son 30 yılında, siyasete bulaşmamak adına hiç gazete okumamıştır ve bunu dile getirir. Hatta şeytandan ve siyasetten Allah'a sığındığını söyler. Filmin herhangi bir karesinde bunu görebilirdik belki.. Ama tüm hayatının tek gayesini aslında ortaya koyuyor film bir bütün olarak.

Film galasından sonra Atatürk'lü sahne dolayısıyla hemen hakkında suç duyurusunda bulunuldu, (a)normal olarak. Oysaki suç unsuru taşıyan hiçbir karesi yok filmin... Aslına bakarsanız Üstad'ın tüm hayatı zindanlarda ve sürgünde geçmesine rağmen hiçbir mahkemece suçlu bulunmamıştı. Çıktığı her mahkemede onca eziyet, işgence sonrası suçsuz bulunup serbest bırakılmasına rağmen (bu arada hapishanede iki kere zehirleniyor. Birincisinde fare ölüyor onun yerine, ikincisinde de, öldürmeyen Allah öldürmüyor işte), ölene kadar tecrit hayatı, ev hapisleri, ev hapislerinde aç susuz bırakılması bir türlü bitmiyor... O dönemde kendisini zindanlarda çürütmek isteyenler şimde de filmine aynı zulmü yapıyorlar anlaşılan.

Bunlar özetle benim gördüklerimden süzülenler elbette... Su aynı olsa da her kapta başka şekil alır.

İyisi mi siz yine de bir seyredin bu filmi... İyi seyirler

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

3 Kere Cevaplanmış to “Ruhu “Hür Adam””

  1. 1
    Ahmet AY Says:

    Hazal Hanım, ben üstadın en çok şeffaf, arkaplansız mücadele yöntemini takdir ediyorum. Gayesi de netti; Muvahhid bir çağrıcı ve imanı zedeleyen unsurları gideren bir alim ve öncü.

  2. 2
    İbrahimî Feyzullah Says:

    "Karanlık bir gecenin bağrına bir üstad düşer:
    reşhalar.. reşhalar.. reşhalar...

  3. 3
    Hazal Seyitoğlu Says:

    Herşeyi harika! Günümüz iletişim ve yönetim metodlarının hepsi kendisinde mevcud...

    Allah'ın özel yeteneklerle donattığı nadide insanlardan günümüze en yakın olanı...

    Bizim saklı tarihimiz...



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank