Ruhban Go Home! (III)
Karamati Hareketi:
Saltanatçılığın ve Dini kullanarak üretilen SİYASİ yaklaşımların EGEMENLİK noktasında en tavan yaptığı süreçlerden biridir ABBASİ HİLAFETİ.Kurani ruhun hiçbir şekilde onaylamadığı, Allah adına KATLİAM yapma gibi bir geleneğin baş gösterdiği, büyük ruhların katledildiği facia sürecinin ta kendisidir ABBASİ dönemi.
Bu dönemde katledilen en meşhur isim; Hallac-ı Mansur’dur. Kendisi, ‘’Ene-l Hak’’ söylemi nedeni ile, İLAHLIK iddiasında bulunup ‘’mürted’’ olmuştur gibi, rezil ve dindışı bir gerekçe ile katledilmiştir. Hemde bu katliam, Allah adına can aldığını iddia edenlerin CANİ tutumu ile gölgelenmiş, Hallac ; binlerce parçaya ayrılıp, yakıldıktan sonra ‘’külü nehire dökülmüştür’’.
Hallac’ın katlinin özündeki temel gerekçenin ‘’Ene-l Hak’’ olmadığını, çünkü Ene-l Hak ifadesinin ; ‘’Ben Allah’ım’’ gibi bir karşılık barındırmadığını, temel gerekçenin ; SALTANAT ve SÖMÜRÜ karşıtı SOSYALİST bir KURANİ hareket olan KARMATİ hareketinin, Hallac’tan ciddi feyiz alması ve Hallac’ın bu kitle arasında popülerleşmesi olduğunu söylemek mümkündür.
Yukarıda belirttiğim gibi, KARMATİ hareketi SOSYALİST bir harekettir. Çünkü; ABBASİ hilafetinin beslendiği Sınıfsal Sisteme ciddi anlamda karşıdır. Sınıfsız toplum idealine yönelik çalışmışlardır.
Karmati hareketi, bir anlamda ZENC isyanının devamı niteliği taşımaktadır. ‘’Sahibuzzenc’’ in ; Saltanata ve Sömürülen halkların hakkını sömürenlere karşı çıkarttığı ses, halk yığınlarını tesir altında tutan HİLAFETİN ‘’Mürted’’ iftirası ile yarım kalmıştır. Azerbaycan asıllı bir türk olan Sahibuzzenc, idam edilerek; çıkarttığı isyan neticesinde sokaklarda sürüklene sürüklene öldürülen ZENC taraftarlarının başlattığı hareket, İslam toplumları arasındaki ilk SOSYALİST çıkış olarak tarihe geçmiştir.
Ardından gelen KARMATİ hareketi, ZENC isyanının bastırılması nedeni ile daha GİZLİ kalmayı hedeflemiştir. Öyledir ki Karmatilerin şehirlerde KOD adlar ile yaşadıklarını, önderlerinin kimse tarafından bilinmediğini ve KRİPTOLOJİYİ kullandıklarını görmekteyiz. Haberleşmede CİFR ve EBCED kullanan Karmatiler, yerleştikleri ve çoğunluk oldukları bölgelerde; hiçbir suretle ÖZEL MÜLKİYET edinmemiş, seçilmiş temsilcilerin vergi olarak topladığı paralar, tekrardan halka dağıtılmış ve bireylerin tek özel malı ; ‘’KILIÇ’’olmuştur.
Karmatilerde Sosyal Statü ve Sınıf yoktur. Sadece İLMİ alanda çeşitli mertebeler mevcuttur. Bu mertebeler de, bilimsel düşüncede ileri gittikçe EŞİT olarak dağıtılan mertebelerdir.
Özüne baktığımızda, SUNNİ kaynakların özellikle karaladığı ve günümüzde KOMÜNİST diye anılan KARMATİLER, Kuran-Hakiki Sünnet ve Yunan Felsefisini şiar edinen KARMATİLER, yaşadıkları toplum dahilinde en çok ÜRETEN, birçok felsefeci ve alimin sürekli kendilerinden istifade ettiği birer İLİM abidesi idiler. Öyledir ki; kendilerini eleştiren İbn-i Arabi dahi, Karmati kaynaklarından beslenmiştir. En bilinen kaynakları : İhvanussafa risaleleridir.
Karmatiler, en çok tepkiyi; ‘’KABE BASKINI’’ ile almışlardır. Bilindiği gibi Karmati komutan HAMDAN önderliğinde, Kabe basılmıi ve hacerülesved sökülerek kaçırılmıştır.
Çünkü, Karmatilere göre ; yapılan hacc cahiliye haccıdır ve hacerülesved ; putperestliğin İslami kılıf ile sunuluşudur. Karmatiler, İslam tarihinin en derin ve sosyal akımı olmak ile beraber, ilmi alanda en ileri gitmiş ve halen daha birçok toplumun aşamadığı kadar derin ve ileri fikirler ihtiva etmiş bir harekettir.
Komünleştikleri bölgelerde, tüm bireylerin çalışmasını ve her ay devlete 1 dinar vergi vermesini öngörür, bu vergileri hizmet olarak geri halka dağıtırlardı. Özel Mülkiyet yasaktı, seçilen görevliler topladığı paraları halka dağıtmakta ve böylelikle DEVLET eliyle sınıfsız toplum üretilebileceğini ispat ediyorlardı.
Fakat; SUNNİ İSLAM’ın klasiği olan KAFİR ve MÜRTED ilan etme ve edilme sorunu baş göstermiş, Karmatiler ; ‘’Fırka-ı dalle’’ sapık fırka olarak anılmaya başlamıştır.
Abbasi hilafeti, halkın KARMATİLERE yönelişinden öylesine ürkmüştür ki; Şöyle bir olay naklederek bu iddiamızı ispat etmeye çalışalım.
GİZLİ ÖRGÜTLENEN Karmatilerin mensuplarından Hasan deşifre edilir ve saraya çağrılır. Halife, artık gerçekleri gördüğünü, saltanat ve hilafeti terk edip, Hasan’ın önderine vereceğini YEMİNLER ederek söyler ve Karmat’ı saraya davet eder. Hasan’da inanmıştır.
Hasan, önderine gider ve durumu anlatır. Önderi tepkilidir. Bunun bir oyun olduğunu söyler. Hasan ise ısrar eder. Bu durumda Karmat ; ‘’Öyleyse git ve KARMAT olduğunu söyle, hilafeti sana devrederse zaten ne yapacağımızı düşünürüz’’ der. Hasan gidip sarayda bu yönde beyanet verince Halife hemen emir verir, idamı istenir…
Bu saflığı Hasan’ın başının bedeninden ayrılmasına neden olmuştur. Ancak ABBASİ halifesinin başvurduğu yöntemler göstermektedir ki ; Karmatiler; Abbasiler için çok ciddi bir korku kaynağına dönüşmüştür. Çünkü;
Karmatilerin İslama bakış açısı; SUNNİ ve GELENEKSEL DİN yaklaşımının çok fazla ötesindedir.İlmen ve fikren sayısız kaynağı olan Karmati liderlerin, toplumdaki en güçlü etkisi de, dini referans almış olmaları ve ekonomik refah vaat etmeleri ile oluşmuştur.
Hallac-ı mansur’da bu hareketi destekleyenlerden biridir.
Fakat Tahakküm teologlarının ürettiği ‘’KAFİR İLAN ETME’’ psikozu ile, bütün KARMATİ alimler kafir ilan edilip idam edilmişlerdir. İsyanları bastırılmış ve yok edilmişlerdir. Çünkü savundukları bütün değerler, SÖMÜRÜ ve SALTANAT karşıtıdır.
Mesela; KADINLARA SOSYAL HAKLAR veren ilk hareket olma özelliği taşıyan KARMATİ hareketi, SUNNİ İslam’ın SALTANAT yanlısı hainlerince; Batınılik, Mecusilik, Mürtedlik ve Kafirlik gibi suçlamalara maruz bırakılarak, HALK tarafından dışlanmıştır…
Karmati Hareketini lütfen daha detaylı biçimde araştırınız. Bunun için İHVANUSSAFA RİSALELERİ’ni temin edebilir ve bu büyük hareketin olağanüstü kaynaklarındaki DERİNLİĞE ve HALKÇILIĞA kendi gözlerinizle şahit olabilirsiniz…
Karmatiler, tanımı üzerinden Anti-feodalizm’in de anti-kapitalizm sınırlarına girmesi itibari ile anti kapitalisttirler. Demokratik-Parlamento yönetimini benimsemişlerdir. v
Özellikle, parlamenter rejim anti-kapitalist olamaz gibi ‘’zırcahilce’’ söylemler geliştirenlere ; yozlaşmanın kendilerine şartlanan değerler dahilinde olduğunu da belirtmek isterim. Anti-kapitalizm, sadece tek bir yol ve metod ile olacak iş değildir. Her toplum kendi yöntemleri ile anti-kapitalist çıkış sergileyebilir. Bütün metodların ORTAK paydası ise ; SINIFSIZ TOPLUM ideali olacaktır…
Tüm bunları yazarken, nerden nereye geldin diyeceğinizi düşünerek hazır bir savunma geliştireyim dedim. Bakınız ; Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, Ortaçağ’dan kalma HAÇLI EMPERYALİZMİNİN işbirlikçisi RUHBANLARIN ürettiği Tahakküm Teolojisine dayalı toplumsal yozlaşmanın etkisiyle pasivize olmuş kitlelerin MUHALEFET üretememe sorunudur. Çünkü, ortaçağ örneklerinde açıkladığımız gibi, Küresel çelişkilerin muhalefetini imha etme adına beslenen DİNCİ sektör, ülkemizde de faaliyet sürdürmekte ve yığınları ardından sürüklemektedir. Ortaçağ halklarının dezavantajı ; inanç sistemlerinin ana kaynaklarının çelişkisi ve TEK PARÇA halinde olmaması, yani tam ve net veriler sunamamasıdır. Dolayısı ile tahribat genişlemiştir.
Ülkemizde ise, İslamın ana kaynağı olan Kuran net olarak elimizde olduğundan, ARAP-EMEVİ Dinciliğinin ürettiği HADİS ve GELENEK DİNİ kullanılarak tahribat yapılmaktadır. Kaldı ki, fıkhi meselelerde girdiğimiz tartışmalarda, bu dinin savunucuları KOMİK durumlara düşmektedirler.
Haçlı Emperyalizminin önce Radikalleştirip sonra Uysallaştırdığı inanç sistemimizin önderi olarak kendisini lanse edenlerin kurduğu DERNEKLER ile yaptığı organizasyonlara baktığımda yazma kararı aldığım bu makalenin sonuna yaklaşırken;
SİSTEM ile kolkola gezenlerin, SİSTEM içerisinde kalmak sureti ile elde ettikleri servetlerinin cüzi bir kısmını HALKA dağıtması, halkın bu duruma ŞÜKRETMESİ ve halinden memnun olması/kaderine razı olması, hiçbir şekilde DİNİ TERMİNOLOJİ dahilinde adlandırılamaz.
Bu apaçık, Ortaçağ RUHBANLIĞININ Günümüz SOYLULARI ile işbirliği neticesinde üretilen TAHAKKÜM TEOLOJİSİnin pratiği ve uygulamasıdır.
Halkın pasivizasyonunda CENNET ve HURİ odaklı sunular ile göz boyayan CIA mensuplarının anlattığı din üzerinden yargılar üreterek, bu temel sıkıntıya ‘’kaçak dövüş’’ olan Dialektik Meteryalizm açısından bakmak, TÜRKİYE GERÇEĞİNE uygun bir davranış değildir.
Özellikle, DOĞU halklarının 2 temel öznesinden biri olan İslam- ötekisi de Türklüktür- bu medeniyetlerin terk etmeyeceği kadar köklüdür. Aynı zamanda ‘’ÖZ-HÜLASA’’ halde incelendiğinde ortaya çıkan dialektiği itibari ile İLERİCİ ve GELİŞMİŞTİR.
Bu nedenle, DİNİNİ CIA mensuplarına teslim eden halkımızın, en çok itibar ettiği bu değere sahip çıkmak sureti ile, CIA KÖPEKLERİNİ safdışı bırakacak Muhammedi Perspektifi açıklama gayreti içerisine girdik.
Gayemiz, ne RUHBANLIK taslamak, ne de DİN üzerinden SİYASET yapmaktır.
DİNİNİ, SOYLULARIN SİLAHI haline getiren halkın uyanışı adına, kelam yollu UYARI ve HATIRLATMA yapmaktır.
Şöyle bitirmek istiyorum ;
Ey SOYLULARIN ve KRALLARIN yalakası RUHBAN!
Hortladığın ORTAÇAĞ karanlığına GERİDÖN!
Çek elini, Kuran’dan
Yalanlarınıda al evine dön!
RUHBAN GO HOME!!