Romantizm Ha!
Dün gece CNNTürk’te Ahmet Hakan’ın yönettiği tartışma programını izlerken, konuşmacılardan biri, “ama Kürtler de barış sürecini romantik söylemler uğruna riske ediyorlar…” gibi bir cümle kullanınca, tartışma bir süre bu söylem üzerinden sürdürüldü. Daha önce bazı yazarlar da Kürtlerin “Kobani’yi Stalingrad gibi savunacağız” sözlerini, içerikten mahrum bırakacak benzer laflar etmişlerdi.
Renklerin siyah ve beyaz kadar belirgin olduğu şu günde, böyle bir yaklaşım insanı öfke krizine sokuyor.
Egemenlere şöyle seslenmek, onları insanlığa şöyle şikâyet etmek gerekmiyor mu?
Sen yüz yıl önce akrabaları, adına sınır denen dikenli tellerle, ardından mayın tarlalarıyla, birbirinden ayıracaksın, sınırın çeşitli taraflarında yer alanların kimliğini, dilini, kültürünü inkâr edip yok sayacaksın, tüm hak taleplerini kan dökerek, Dersim ve Irak’taki gibi zehirleyerek bastıracaksın, Suriye’deki gibi vatandaş kabul edip kimlik dahi vermeyeceksin, tüm bunlara rağmen yüz yıllık direnişleriyle kendi öz topraklarında örgütlü bir varlık göstermeye başladıklarında küçümseyerek, saldırarak yine karşılarına dikileceksin.
Kimsenin topraklarına girmeden, kendinden farklı inanç ve kültürlere karşı düşmanca bir tutum takınmadan, onlarla birarada yaşama kültür ve politikalarından taviz vermeden “cehennemin ortasında” kendilerine ilk kez bir statü yaratan Kürtleri kabul edip, bunu, yüz yıllık suçlarından arınmak için bir fırsat olarak göreceğine, onların yarattığı bu demokratik nüveyi imha edebilmek için binbir entrika, katliam planlayacaksın.
IŞİD çetesinin bir barbarlar ordusu olduğunu tartışmaya gerek yok. Ama esas barbarlar IŞİD’in eli silahlıları değil. Esas barbarlık, kendi açgözlü egemenlik sistemlerinin dışında hiçbir demokratik oluşuma tahammülü olmayan, çocuk, kadın, yaşlı ve doğa katliamını umursamayan, gözleri “kutsal” para ve kar hırsından başka bir şey görmeyen kapitalistlerin barbarlığıdır. Eğer böyle olmasaydı, üç haftadır kanıyla canıyla direnen Kobani kuşatmasına çoktan müdahale edilmiş, katiller sürüsü çoktan dağıtılmıştı.
Bu kadar yalın bir gerçeği görüp, aç gözlü egemenlere “temkinli” laflar edenler, bir insanlık suçuna daha ortak oluyorlar.
Anlık politikalar konusunda bazı kuşku ve kaygılar olsa bile bu böyledir. Böyledir, çünkü bugün hiç tereddütsüz mazlumun yanında durup, tüm direnişi egemenlerin karşısına yığmak görevi açıktır.
Yüz yıldır varlıklarını ortadan kaldıramadığınız Kürtleri bu saten sonra yenme şansınız artık yok. Onlar Kızılderililer gibi olmayacak. Hiç zaman kaybetmeden onların statülerini tanır, barış eli uzatırsanız yeni bir cehennemin içine hep birlikte yuvarlanmamızı da engellersiniz.
Aksi taktirde, Kürtlere bayram yoksa, hiçbirimize bayram olmayacak!