Robinson
9 yıl oldu gemime diken batalı, koca koca dalgalar ölümle yaşam arasındaki çizgiden kopartıp bu adaya sürükleyeli beni tam dokuz yıl oldu. Bunca yıldır yalnızım bu ada da. Ağaçların, denizin ve Cuma'nın dosluğu tarife sığmaz. Her şey karşılıksız ve içten. Derme çatma barakam endişeden uzak. Üzerime düşen yağmur damlaları hiç ıslatmıyor beni. Ve gecenin karanlığı hiç üşütmüyor.
Ay o kadar yakın ki ruhuma ve hiç el değmemiş yıldızlara …
Ne bir isyanlı sukut var nede yalnızlık korkusu,
Ben ve doğa…
En son Cuma'yı yamyamlar yerken sızladı içim, birkaç kez de ailemi özlediğimi itiraf etmeliyim.
Beni almaya gelen gemilere ve uçaklara görünmemek için onlarca kez ateşi söndürdüm,dumanı içime çektim.
Ben burada yalnızlığımla mutluyum,
Burada robinson oldum, büyük şehirleriniz beni sıradanlaştıracak biliyorum,ben burada kendimin kahramanı olmayı seviyorum. Ne yarına ait bir umutla, ne de düne dair bir endişeyle cedelleşmeden, hayatın içinde olanları bir başıma yaşamayı erdem kabul etmiş değilim.
Farkına vardığım sadece büyük şehirlerin kirletilmiş caddelerinde erdemin, bakire bir geline atılmış iftira gibi ağır ve zor olması…
Çobanların sürülerin peşinden sürüklenmesi…
Ve ağır beton kokusunun yaktığı genizlerin çiçek koklayamayacak kadar kirletilmiş olması…
Ben burada el değmemiş sevdalarla tanıştım. Yağmurun toprağa, denizin kumsala ve insanın inanca olan ihtiyacına burada şahit oldum. Yaşamımın her köşesini işgal eden travmatik imgeler burada yakamı bıraktı. Paranın satın alamayacağı her şeye sahibim. Ama beş parasızım, üstelik cebim de yok…
Berrak sularda temizlenmeyi, her sabah güneşten önce uyanıp bütün çiçekleri dolaşmayı huy edindim, kendime.
Ağaçların zirvesin de zihnimde ki kirleri azat etme çabalarım komik bir cahiliye anısı gibi geliyor bana.
Çünkü ben duvara çentik atmayı bıraktığım gün, farkına vardım yaşadığımın. Umudun bittiği yer şafak oldu bana. Kırk yaşında bir bebek gibiydim! anadan üryan. Bildiğim her şeyin düzmece olduğunu öğrenmek çok koymuştu. Yanı başımda katledilen insanlığa sırtımı dönmüş, çıkar kavgalarında taraf olabilme fırsatını kollarken, biriktirdiğim lükslerin bir gün sırtımda koca bir kambur olacağını nerden bilebilirdim.
Nerden bilebilirdim! o çılgın tüketim toplumu içinde aza kanaat edebilmenin, tekere çomak sokmaya denk olduğunu. Her şeyim varken; hiçbir şeyim olmadığını, bu adaya gelmeseydim, nerden bilebilirdim!
Evet ben Robin/son/um adada kurtarılmamayı bekleyen sefilin ta kendisi… Bir mezara ve bir umuda ihtiyacı olmayan adam.
Çok başarılı buluyorum..Sesiniz sözünüz, duyarlılığınız etkileyici.Allah daim etsin.Selam ve dua ile...
Ekim 12th, 2010 at 11:52çok etkileyici bir yazı.Ve final mükemmel.
Ekim 12th, 2010 at 13:54'.Bir mezara ve bir umuda ihtiyacı olmayan adam....
klişeleşmişlikten uzak olmak istedim beğenimi sunmak için ama ufkumun senin ki kadar geniş olamayışından...gerçekten hoş bir yazı olmuş, diyebiliyorum.....
Ekim 12th, 2010 at 13:56adem.. aslanım benim.. müzisyenlik iyi yazarlık da fena değil ha!.. Güzel gidiyor.. kutlarım..
Ekim 13th, 2010 at 15:58HOŞ GELDİN ARAMIZA ADEM. SENİ BURADA YAZILARINLA GÖRMEK VE OKUMAK BANA ONUR VERİYOR.
KALEMİNDEKİ YALNIZLIĞI, DOĞRULUĞU VE DİRİNİŞİ VE DİRİLİŞİ BİZİMLE PAYLAŞMANDAN ÇOK AMA ÇOK MUTLUYUM.
HER YÜREK BİR ROBİNSON'DUR. VE SEN BİZİM YÜREĞİMİZDEKİ ROBİNSONU DİLE GETİRMİŞSİN.
Ekim 14th, 2010 at 21:07TEŞEKKÜRLER.
SELAM VE DUA İLE