Reyting Canavarında Patron kim?
Son günlerin en önemli sorunlarından biri olan reyting tartışmaları, bugüne kadar göz ardı edilen bazı gerçeklerin şimdilik gün yüzüne çıkarılmasına yetmiş gözükmüyor. Tartışma kamuoyuna sadece sıradan bir reyting manipülasyonu gibi yansıdı. Oysa mesele bu kadar basit değil. İsmail Kizir meselenin bir boyutunu bir süre önce, tumgazeteler.com’da “Reytinglerde Mossad parmağı” başlıklı yazısında kaleme almıştı. Kizir şimdi de, “Reyting operasyonu: MOSSAD operasyonu!” başlıklı, önemli bilgilere yer veren benzer bir yazı daha kaleme aldı.
Bizde yazılmışları tekrarlamak yerine, meselenin başka bir boyutunu ele alalım. Türkiye enflasyon, trafik canavarı, reyting canavarı gibi aktif ‘terör’faaliyetlerinin en merkezinde yer alan bir ülke. Elbette sadece Türkiye değil, neredeyse tüm dünya…
Bu terörlerden enflasyonla ilgili iyimser rakamlar konuşuluyor. Yorumların ne kadar gerçek olduğunu, küresel para terörüne vakıf insanlara bırakmak gerekiyor. Ama son birkaç yıldır, oyun daha fazla derinleşmişe benziyor. Batının halen yaşamakta olduğu krizin en büyük faturasını, Çinlilerin ödeyeceğinden kuşku yok. Bu nedenle, Çin’e ‘bizi ayakta tut, yoksa altımızda ezilirsin’ diyorlar.
Para teröründe bazı ülkelerin dış borçlarını vermekle yetinerek, reyting terörüne dönelim. İngiltere 9 trilyon dolar, Fransa 5 trilyon, Almanya 4,9 trilyon, Hollanda 2,5 trilyon, İtalya 2,5 trilyon, İspanya 2,4 trilyon, İrlanda 2,3 trilyon, Belçika 1,3 trilyon, İsviçre 1,2 trilyon, İsveç 1 trilyon, Yunanistan 557 milyar, Danimarka 607 milyar, Norveç 558 milyar, Portekiz 537 milyar, Avusturya 809 milyar, Polonya 276 milyar, Finlandiya 383 milyar olmak üzere, Avrupa’nın 40 trilyon dolara yaklaşan bir dış borcu var.
IMF verilerine göre; dünyanın toplam GSH’sı 61 trilyon dolar. Avrupa’nın iç borçlarını da eklediğinizde toplam borcu, dünyanın yıllık gayri safi hâsılasına eşit. Amerika, Japonya, Kanada, Avustralya gibi yüksek borçlu ülkeler de eklenirse, ülkelerin dış borçları akıl almaz boyutlara ulaşıyor. Mesela, yeni doğan her İrlandalı çocuk 503 bin, her İsviçreli 153 bin, her Hollandalı 147 bin, her İngiliz bebek de 147 bin dolar borçla gözünü açıyor dünyaya.
Kısaca parasal terör böyle… Peki, birkaç istisna hariç her ülke borçlu ise alacaklılar kim? Asıl kritik soru bu olsa gerek. Hemen her ülkenin alacaklısı, farklı bir ülke veya banka gibi gösteriliyor. Oysa dünyadaki bütün insanların borcu, sadece beş kişiye... Çoğunluğu ise İngiltere’deki R ile Amerika’daki R’ye. Onlarca trilyon dolarlık servetlerine karşın, bu iki R ailelerinin soyadını taşıyan hiç kimse zenginler listesinde yer almaz. Çünkü bunlar varlıklarını, kurmuş oldukları onlarca vakfın üzerinde göstererek; hem isimlerini gizlerler, hem de vergi muafiyeti elde ederler.
Öyle bir sistem inşa etmişler ki, -sanki- asıl alacaklıyı ortaya çıkarmak sanıldığı kadar kolay değil. Fakat küresel şeytanî düzeneği biliyorsanız şayet meseleyi çözmek sanıldığı kadar da zor olmuyor.
* * *
Toplumun süt annesi, eğiticisi ve bakıcısı durumundaki medya ya da özelde televizyonlar ve buradaki reytingler, sadece 3-4 milyar dolarlık pastadan pay almak kadar basit bir amaca mı hizmet eder? Yoksa asıl amaç, programlarla enkaza dönüştürülen ve yerine yenisi inşa edilen toplum zihni olmasın sakın?
Her şey televizyon patronları veya yöneticilerinin sadece reklam pastası paylaşımı kadar basit olsaydı, mesele çoktan çözülmez miydi?
Türkiye’de reyting ölçümlerini 20 yıla yakın AGB adlı bir şirket yapmış. Bu isim yıpranınca, devreye TNS adlı firma girmiş. Bu iki firma, WPP Group adlı yapıda birleşiyor. Yani adları farklı, patronlar aynı.
ABG ve TNS’nin çatı firması AC Nielsen şirketi, 1923’de Arthur Charles Nielsen tarafından Chicago’da kurulur. Sonra ‘pazarlama enformasyonu’ alanında çalışan AC Nielsen ve Nielsen şirketlerine, ‘iç istihbarat’ alanında çalışan Net Ratings ve Buzz Metrics şirketleri eklenir. Grubun Billboard, The Hollywood Reporter ve Adweek gibi fuarları ve ticari yayınlar şirketlerine, son olarak Nielsen Media Research (NMR) eklenir. NMR medya enformasyonu faaliyetinde bulunur. Tüm dünyada faaliyet gösteren NMR, merkezini 1999’da Hollanda’ya taşır. Halka açık olmadığı için kamuoyunca pek bilinmezler.
İster eski reyting ölçümcüsü AGB, ister yeni reyting ölçümcüsü TNS, isterse de çatı yapı WPP’de, Bilderberg’den CFR’ye kadar yok yok.
Kanuni gibi Osmanlı’nın en önemli Sultanı, onun vezirleri ve paşalarını gayri meşru bir hayat yaşarmış gibi gösteren, saraydaki tüm kadınların göğüslerini olabildiğince açık sunulup, entrika ve cinayetlerin hat safhada olduğu şeklinde bir sunumla, toplumsal hafıza ve bilinçaltını kirleten ahlaksız bir diziyi veya onun bunun suçu ne, onun nesi bunun neresinde diye abuk subuk isimli, her anı birbirini aldatma, tecavüz şeklinde devam eden cinsel sapkınlık aşılayan dizileri, hem finanse etmek hem de çok izleniyor göstererek, herkesi izlemeye davet etmekten daha stratejik ne olabilir?
Acaba kendi değerlerini ve ecdadını aşağılayan dizilere izin veren kaç ülke çıkar dünyada? Mustafa Kemal’le ilgili iki yapımdaki içki meselesinde kopan fırtına; Fatih, Yavuz, Kanuni, Abdulhamid olunca neden kopmaz? Ben seyretmiyorum demek yeterli mi?
Ünlü yönetmen Osman Sınav, “Reytingleri kontrol eden ülkeyi kontrol eder” demiş. Sınav’ın gördüğünü; MİT, RTÜK veya bilumum Ankara 20 yılda görememişse diyecek söz kalmaz elbet.
Son günlerdeki tartışmaları bir yana, TRT’nin başarılı Genel Müdürü İbrahim Şahin, “Reyting'lerin kontrolü, sahibi bile tam belli olmayan şirketlerde” demiş. Bizde bu ortaklığın karmaşık haritasını ortaya koyarak, meselenin kavranmasına katkı sunalım.
İşte, ekranlarda ne yayınlanacağını, kimin kime sponsorluk yapacağını, kimin ne izleyeceğini belirleyen yapının ortaklık ve ilişki haritası: