Ramazan Hızır’ları…
Açın gazete sayfalarını…
Mutlaka birini görürsünüz.
Biri, çadırın önünde pankartını gösteriyor, “ Her akşam şu kadar kişiyi doyuruyoruz” diyor.
Diğeri, üzerinde ismini yazdırdığı tek hurma, iki zeytin süslemeli kutuları dağıtıyor.
Öteki, garibanın evine yardım götürüp bağdaş kurduğu iftar sofrasında politik mütevazılık sergiliyor.
Bir başka biri, kaynayan kazanın önünde elinde kepçe yemek verdiği çoluk, çocuğun gururunu düşünmeden poz veriyor.
Birazı milletin vekili, çoğunluğu belediye başkanı.
*
Her ne kadar Diyanet işleri Başkanı “Ramazanı değiştirmeyelim, ramazan ile değişelim” fetvasını verse de…
Ramazanda iftar zamanı bulunmaz siyasi malzemedir.
*
Alışkanlık memleketi aştı, sınırları taştı.
Kosova’da Türklerin yoğun yaşadığı Prizren’den dert yanan Ferhat Derviş, yaşadığını şöyle anlatıyor.
Aslında ders niteliğinde.
“Türkiye’den gelenler ramazanda kurdukları çadır ve konvoylarla siyasi şov yapıyorlar.
Bu topraklarda yardım her zaman vardı. Akrabayı iftar yemeğine davet etmek gelenektir. Eskiden yardımları ve sinilerle taşınan iftar yemekleri fakir ailelere hep “Hazreti Hızır” diye biri gönderirdi.
Sokakta bir çocuğa yardım sepetini verir ve götüreceği evin kapısını gösterirdi.
Çocuk, “ Kim diyeyim?” diye sorduğunda, “ Hazreti Hızır diyeceksin oğlum” denirdi.
Hızır aslnda gurur, onur kırmak istemeyen komşusu, memleketlisiydi. Bir elin verdiğini, diğeri bilmezdi.
Şimdi ne Hızır kaldı, ne Din. Her şey siyaset oldu”
*
Hazreti Hızır kimdir?
Hakkında çok şey anlatılır.
Din âlimleri ise varlığından şüphe eder. İyiliği temsilen yaratılmış isim, simgedir
Yardımı sever, sıkışana koşar, fakir fukaranın ilacı, ekmeği, suyudur.
İsmi vardır, cismi yoktur.
*
Hikâyesi de meşhurdur.
Zamanında inancı yüksek biri, Hızır’ı aramak ister, adresini bilmez.
Derler ki;
“ Çöle gideceksin, düz yürüyeceksin oralarda bir yerdedir”
İnanır, kızgın güneş altında çöle varır, kumun üzerinde biri karşısına çıkar.
“ Hayrola, hangi yola?”
“ Hızır’ı arıyorum, görmek isterim. Ha bire yürüyorum”
“ Görsen tanıyacak mısın?”
“ Vallah hiç aklıma gelmedi”
“Üzülme. Tarif edeyim, kara kuru, seyrek sakallı biri. Aslında beyninin içinde, yüreğinin dibinde”
“Sağ olasın, işim kolaylaştı”
*
Yola yeniden koyulur, düşünür.
Kendisi de kara kuru, seyrek sakallı, beyninde, yüreğinde hep Hızır düşüncesi.
Arkasına döner, konuştuğu kimse yok. Anladığını dillendirir:
“Yoksa Hızır, her türlü yardıma ben hazır”
*
Eğer faydası olacaksa, bu hikâye…
Milletin parası, devletin kasası ile fiyaka satan Ramazan Hızırlarına ithaf olunur!
***********