Rakipler Battı, Uğur Lider Oldu
BAYRAM bitti, yarından itibaren ekonomide tempo kaldığımız yerden devam edecek. Sorgulanması, analiz edilmesi gereken yığınla konuyla uğraşacağız elbette ama bayram sonrası umut yaratan gelişmelerle başlayalım.
Büyükşehirlerin, sanayi bölgelerinin çok dışında, Aydın’ın Nazilli İlçesi’nde Uğur Soğutma sanırım iyi bir örnek olacaktır. Bu ilçeyle bütünleşen firma, bugünlerde soğutma makinalarında dünya birinciliğine oynuyor.
Zoru aşmak çoğu zaman direnci artırıyor, yokluklara çözüm bulmaya çalışmak zaman içinde güç katıyor. Ara sıra reel sektörde de bu türden örneklere rastlıyorum.
Nazilli’de ilçenin neredeyse tümüne yayılan Uğur Soğutma’dayım. Açık söylemek gerekiyor, Uğur’un 56 yıl önce dondurma makinaları üretmek için burada doğup, gelişerek alanında dünyanın sayılı üreticileri arasına girdiğine inanmakta güçlük çekiyorsunuz, çünkü hala ilçede Uğur’un dışında sanayi yok denecek kadar az. Ancak fabrikayı gezerken önemli bir ipucu dikkatimi çekiyor.
Ortada yan sanayi olmayınca kendi yan sanayilerini fabrikanın içinde oluşturmuşlar ve bu zaman içerisinde onlara rekabette hatırı sayılır avantajlar sağlamış.
Elbette bu aile şirketinin alanına büyümesinde başka gerekçeler de var ama gördüğümüz şu ki, mobilya bölümü, baskı ve dijital üniteleri kendi içlerinde ayrı bir fabrika gibi.
Uğur Soğutma’nın Grup Koordinatörü Gültekin Kılınç da izlenimimi doğruluyor.
Kılınç, aynı zamanda Nazilli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı.
Üç fabrikadan oluşan üretim tesislerini birlikte yaklaşık iki saatte geziyoruz.
Ana fabrika tek kattan oluşsa da başınızı kaldırdığınızda tavanda ikinci bir fabrika var.
Soğutma makinalarının onbinlerce parçası tavanda asılı. Global krizde Uğur’un Avrupa’aki rakiplerinin çoğu battı. Onlarsa 137 ülkeye ihracat yapıyor, şimdi talebe yetişemiyorlar. Yaklaşık 3 bin kişi bu tesislerde çalışıyor. Kılınç’n anlattığına göre Uğur da krizin başlangıç döneminde sıkıntılı süreçler geçirmiş.
Bu tür şirketlerin başarıları sahiplerini ve ekonomiyi mutlu ederken, sarsılmaları ya da üretim sürecinden cekilmeleri bir anda bir ilçede hayatı durdurabilir. Kılınç oda başkanı da olunca bu sorumluluğun çok daha farkında, yaşadıklarını tüm samimiyetiyle paylaşıyor.
- Global kriz özellikle Avrupa’daki rakiplerinizi kapanma noktasına taşırken siz ne düşündünüz?
Ürktük, 2008’in ilk ayları bizim için de çok kötüydü, dibi gördüğümüz günler oldu. Sonra hatırlarsınız iç pazara yönelik “Haydi alışverişe” diye bir kampanya başladı. İlçede bu kampanyaya can havliyle sarıldık. Ardından Hükümet’in ÖTV indirimi ile piyasa yavaş yavaş canlandı. Bu arada dünya hammadde fiyatları düşmeye başladı. Sanayiciler buradan kazanır oldular, karlılıklar korundu. 2009’da yüzde 20’nin üzerinde büyüme yakaladık. 2010’a çok iyi bağlantılarla başladık.
- Hammadde fiyatlarının düşmesi Avrupa’daki rakiplerinizi kurtarmaya yetmemiş...
Onlar yüksek maliyetleriyle başa çıkamadılar, biz düşük kar marjlarıyla çalışmaya alışkınız. Bu kadar soluk yetti.
Nazilli’yi terketmeyi bile düşündük
- Fabrikada genellikle gençler çalışıyor...
Emekliliği geleni ayırarak hemen gençlere yer açmaya çalışıyoruz. Çoğu ya Uğur’da çalışır ya da Nazilli’den ayrılırız diye düşünüyor.
Her işçinin bir aileye baktığını düşünürsek 16 bin kişi eder, sosyal patlamalarla çok sıkıntılar yaşanabilir. İşten çıkarmak hiçbir bir yerde arzu edilmez ama biz de on kez düşünmek zorundasınız.
- Fabrikanın içinde birkaç fabrika kurulu gibi...
Bizi farkında olmadan zorluklar büyüttü. Etrafımızda yan sanayi olmayınca ihtiyaçları bünyemizde karşılamak zorunda kaldık. Rakiplerimiz krizin etkisine dayanamadı, birer ikişer kapanmaya başladılar. Zorlu rakipler üretimi durdurunca Avrupa liderliğine yükseldik.
- Bazen kriz liderde yapabiliyor demek ki.. Bu arada sizin için Nazilli’de üretimi sürdürüyor olmak lojistik açıdan dezavantajlı değil mi?
Evet, Nazilli’nin limana ve yan sanayiye uzaklığı dezavantaj. Yıllar geçince lokasyonun maliyet sıkıntıları netleşiyor. Birkaç kez Aydın’dan taşınmayı düşündük.Özellikle 2001 yılında Aydın’ı yatırım kuşağından çıkartmışlardı.Ciddi arayışlara başladık. Bulgaristan ve Romanya’dan cazip yatırım teklifleri vardı. Fizibiliteler tamamlandı. Ancak Yönetim Kurulu Başkanımız Zeynel Abidin Takmaklı, “Fabrikayı taşıyacağız arkadaşlar da, mezarları nasıl götüreceğiz” deyince Uğur’un varlığının artık ticari bir işletmenin ötesine geçtiğini düşündük.
“Ortaklık teklifi yağıyor”
- Yabancı firmalardan ortaklık teklifi alıyor musunuz?
Çok sık teklif geliyor. Türkiye’de soğutma alanında üç büyük firmayız. Diğer ikisi yabancı firma. Özellikle İtalyanlar ortaklık için bastırıyor ama hala düşünmüyoruz.
Sadece aldığımız bazı ara malların burada üretilmesini istiyoruz. Örneğin, bir İtalyan firma şimdi OSB’de fabrika kurdu, bizim için köpük üretecek.
- ‘Avrupalı firmalarla aramızdaki fark açıldı’ diyorsunuz, peki bundan sonraki hedef sizin için ne?
Her yıl yüzde 10 büyüme hedefimiz var. Sanayi üretiminde artık yapı oturdu. Kendimize yeni bir sektörde iddialı bir hedef belirledik.
“Nazilli’nin de Patlıcan Vadisi var”
- Makine, motosiklet, bisiklet ve mermerde üretim yapıyorsunuz. Bunun dışında bir alan mı olacak?
Çok farklı. Tarım sektörüne girmeye karar verdik. Sebze meyve kurutma fabrikası inşaatına başladık. 2011’de üretime başlarız.
- Siz bir anlamda bu kurumun içinde büyüdünüz, şimdi kurumu özellikle tarıma yönlendiriyorsunuz gibi görünüyor...
Evet başladığımda derin dondurucu ne demek bilmiyordum. Komik ama böyleydi. Yıllar geçti, Uğur’la birlikte hem dünyayı, ihracatı hem de bölgemizi daha iyi analiz edebilecek birikime kavuştuk. ABD’nin ‘Silikon Vadisi’ varsa Nazilli’nin de ‘Patlıcan Vadisi’ var. Farklı bir mikroklimaya sahip. Nazilli sırtlarında 1 km genişliğinde. 5 km. uzunluğundaki bölgede etraftan gelen patlıcan, biber, domatesler burada kurutulur. Aydın, tarımsal desteklerin sağlanacağı 20 ilden biri oluyor. Bunu da göz önüne aldık. Yine iddialı bir üretim yapacağız. Şimdiye kadar soğutuyorduk, bundan sonra domates patlıcan, soğan, pırasa gibi sebzeleri kurutarak, dünyaya ihraç edeceğiz.
Motorsiklette yeni uygulamalar gelecek
Mondial motosiklet parçaları Çin’de üretiliyor, buradaki fabrikada monte ediyorlar. Açıkçası diğer fabrikayla motor fabrikası çok farklı. Burası bir montaj üssü ve büyük bir depo görünümünde. Daha önce ithalat yaptıklarında yaklaşık 300 milyon dolarlık fon ödemek zorunda kalınca, bu tesis kurulmuş. Tek vardiyada 800 motosiklet üretiyorlar. Ekonomik fiyatlara motosikleti ancak Çin’de imal ettirdiklerini anlatıyor Kılınç. İstedikleri kaliteyi sağlamak için Çin’deki üretime dönüşümlü olarak Uğur’un elemanları da katılıyor.İlk parti mallarda ürettirdikleri model çeşitlerinden birine Uğur’la birlikte Kılınç kendi isminin başharflerini vermiş. UGK modeli.
Bu arada sözlerinin arasında motosiklet piyasasının Türkiye’de karıştığına, yeni egzoz emisyonlarıyla 250 cc ve üstü motosiklet çeşitlerine geçileceğine değinerek skotır modellerden daha ağır modellere geçişin yaşanacağının sinyallerini veriyor. 2006 yılında Türkiye’de 217 motosiklet ithalatçısı varken bugün sayı 15’e inmiş.
Çekoslavakya dönüm noktası oldu
Uğur, Türkiye’de ilk dondurma makinalarını üretmek için 1954’te kuruluyor ve bu alanda yapmak istedikleri bir çalışma tesadüfle onları soğutma sektörü ile tanıştırıyor. Danimarkalı bir firmayla lisans anlaşması yaparak 1986’da soğutmayı kuruyorlar. Lisans anlaşması 1990’da bitince anlaşmayı yenilemek yerine Çekoslavakya’da pazarlama teşkilatı kuruyorlar.