Rahmet ayı Ramazan Hoş Geldi…
Efendiler Efendisi Efendimiz’(SAV) in dilinde “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş” olarak beyan buyrulan mübarek ramazan ayına yine kavuşturduğu için Alemlerin Rabbi, Rabbimize hamd-u senalar olsun.
Kulluğun zirve ayında, şeytanların bağlandığını beyan buyuran kutlu soluğu, kalb ve kafamızın, ruh ve bedenimizin her zerresinden hissetmek gerekir. Bu rahmet ayının feyz ve bereketini; ferd, aile ve toplum hayatımıza yaymak, toplumun her katmanında bu sinerjiyi hissetmek önemlidir.
Kişisel tamir ayıdır ramazan… Eksikleri, kırık dökükleri, ezilmiş ve kırılmışlıkları tamir ayıdır… Gönlü kırıklara el uzatma ayıdır ramazan… Açlıkla imtihan olan oruçlu kişi, açları anlayacaktır... zekat, fitre, infak kimsesizlere kimse olma fırsatı sunacaktır.
Bu kutlu ayı fırsat bilerek hayatın muhasebe ve murakabesini yapmak gerekir. Bana iradem dışında verilen hayatı nerede tüketiyorum… Anne- baba, komşu hakkı, dahası bir bütün olarak kul hakkı adına üzerimde kalan neler var… Bu muhasebeyi yaparken de bir daha ki ramazana kavuşamama ihtimalini de dikkate alarak yapmak gerekir. Zira geçen ramazan beraber olup bu ramazan beraber olamadıklarımızı düşünerek…
Yıllar önce kaleme aldığımız bir şiir vardı… dua ve niyaz…
AF KAPISI...
Her zerresi bir âlem, dokunmuş kanaviçe
Yoklukta varlık sırrı, gündüzden çıkar gece!
Kainat kitap gibi; her satırı Hakk derken;
Kapadım gözlerimi, her şey; dönüp bak! derken;
Senin mülkünde sana âsi oldum suçluyum...
Bozulmuş her tövbede; nefsimin mahkumuyum
Zaman ihtiyarlıyor, Kur`an gençleşen rehber
Varlığının dellâlı; haykırmakta Peygamber!
Lakin sağır kulağım; hakikatten çok uzak...
Şeytana zebûn ruhum, kalbimi kapmış tuzak
Mülk senin, Mâlik sensin, üstelik Hâlik sensin
En alenî olanla... en gizliyi bilensin!
Seversin kullarını, afv-u saffı seversin!
Duâ edin ki Bana; cevap vereyim dersin;
Rahmeti engin Rabbim! fazlına sığınmışım...
Açmışım ellerimi; şefaatçi gözyaşım...
Gecenin seherinde; seven sevdiği ile...
Hemhâl olurken bütün, bu mücrîm geldi dile!
Zerrât-ı kâinatın adedince pişmanım!
Söyle affeylemezsen kime gidem Sultanım?
Tam da bu aşamada ramazanı vesile yapıp çalmadığımız kapıları garip ve gurebayı ziyaret etmeli, dertlerine derman olmaya çalışmalıyız… Sadece ramazan ayında zekat fitre olarak değil; dilenen toplumdan didinen topluma geçiş adına imkanlarımız ölçüsünde iş kapıları açmalıyız insanımıza…
Ülkemiz insanının özgürlük ve hürriyet alanını genişletme adına yeterli olmasa da önemli bir adımın olduğu anayasa değişikliği için referandumun bayramdan hemen sonra olacak olması, siyasetin meydanlarda çok hararetli olacağı bir ramazan, bu ay… Biz bu vesileyle meydanlardayız ülkemizi karış karış gezerken milletin yarınlar adına umutlu olduğunu görmek bizi sevindiriyor…
Doğrusu dinle siyasetin aynı makale içine sığdırılması zorunlu her yazımda aklıma gelen Efendiler Efendisi Efendimiz’(SAV) in kutlu beyanını bir kez daha tekrarlamakta fayda var; “ siz nasıl olursanız sizi öyleleri idare eder.”
Dolayısıyla Siyasi Liderlerimizin meydanlarda kendilerini dinlemek üzere oruç ağızla meydanları dolduran millete iyiyi doğruyu, güzeli sunmalarını bekliyoruz en azından ramazan hürmetine… Bedenleri oruçlu ruhların, dillerine de sahip çıkması, yalan, iftira hakaret yerine milletin menfaatini öne çıkaran bir duruş sergilemelidirler.
Efendiler Efendisi Efendimiz’(SAV) in dilinde “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş” olarak beyan buyrulan mübarek ramazan ayının tüm okuyucularımızın ve bizim rahmete ve mağfirete erme, cennete girme vesilesi olmasını Rabb-i Rahim’imden niyaz ederim.