Rahat uyuyun Bay Alex
İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) Sakız Adası’ndaki kültür ve dostluk zirvesinde tanımıştım Bay Alex Baltazzi’yi.
Türkiye’de kruvaziyer turizmi başlatan ilk kişi, efsane turizmci Baltazzi yapıyordu organizasyonu. İkiyüz kişilik kafilede birkaç kişinin oda sorunu yaşandı. Öyle can hıraş çabaladı ki, sonunda “Üzmeyin kendinizi” diyerek onu teselli etmeye çalıştığımızı hatırlıyorum.
Ardından İZTO Vizyon dergisi röportajı için buluştuk. O zaman farkettim ki, karşımdaki adam bir deryaydı. Tarihin eşsiz bir tanığı. Yanlış hatırlamıyorsam iki ayrı gün toplam 7-8 saatten uzun sürdü röportaj. Biraz ben öyle istedim. Özellikle büyük dedeleri, Galata bankerlerinin öyküsünü ondan dinlemek müthiş keyifli gelmişti.
Buca’nın ihtişamlı köşkünde dadılarla başlayan iflasa uzanan bir hayat, işini sıfırdan kuran Türkiye sevdalısı, İzmir aşığıydı Bay Baltazzi. Öyle mütevazıydı ki ancak röportaj sırasında fark etmiştim meşhur Baltazzi Ailesi’nden olduğunu.
***
Baltazzi Ailesi 1746 yılında Venedik’ten geliyor İzmir’e.
İlk deniz ticaretiyle ilgileniyorlar, 1840’lı yıllarda rota bankacılığa çeviriliyor. Büyük dede Emmanuel Baltazzi ve Jacques Alléon, 1849’da The Bank of Constantinople’ı kuruyor.
Çöküş sürecine kadar hazine bankası işleviyle devleti ciddi kredilerle destekliyor Baltazziler.
‘Osmanlıyı çökerten kapitülasyonların bir nedeni dedeleriniz miydi’ diye küt soruyorum. Alex Baltazzi’nin “tarihi ben değiştirecek değilim ama devlet ne zaman nakit sıkıntısı çekse, parasının değeri düşmeye başlasa bizimkilerin çare olduğu unutulmamalı” dediği kalmış aklımda.
***
Baltazzi’ler, Avrupa’da çok bilinen poliçe sistemiyle 1843’te Osmanlı’yla ilk kambiyo sabit kur anlaşmasını yapıyorlar. Bir pound, 110 kuruş olacak ve bu kur değişmeyecek. Bu bile benim için etkileyicidir. Sabit kur sistemini 160 yıl önce uygulatmışlar.
Evet, Baltazziler üç yıl sözünü tutuyor ancak Osmanlı’nın çöküşü, Baltazzi Ailesi’nin de mali çöküşünü hızlandırıyor. Son aile üyeleri, Osmanlı’nın kredilere karşılık verdiği Aliağa civarındaki arazilerle geçinirken, Baltazzi esprili uslubuyla ‘bana miras olarak başarılı bir aile hikayesi kaldı’ diyordu.
O görkemli fotoğraflar, çiftlikte amcalar, Baltazzi Köşkü’nünün bahçesinde anne baba ve halaların duruşları aklımda.
***
Fransızca güneş’in doğması anlamında kullanılan “Lever” kelimesinden türeyen levanten; doğulu, doğuya ilişkin manasına geliyor.
Onlar kendilerini ‘Biraz Türk, biraz İtalyan, Fransız ve İngiliz olan çok kültürlü insanlar’ olarak tanımlarken, doğdukları topraklarda nasıl algılandıklarını merak ediyorum. Baltazzi’nin, gözleri yaşarıyor. “İtalyanlar bize üçkağıtçı Ortadoğulu diyor. Onlara göre ‘Şark kurnazı’yız. Osmanlılar ‘Tatlısu Frengi’ lakabıyla andılar bizleri. Anlayacağın ben bir ‘Tatlısu Frengi’yim ve bundan mutluluk duyuyorum”
***
Yaşadığı onca sıkıntıya rağmen ailenin İzmir’i terk etmeyen üyesiydi Bay Alex. Beş lisan bilirdi. İzmir’in turizmine dair de en az hayatı, ailesi kadar etkileyici tespitleri vardı.
Ama şimdi ona veda vakti. Delikanlı gibi enerjik olunca bankerlik yönüyle anılarını kitaplaştırmaya zaman var sandım. Yanılmışım.
Işık olup gittiniz.
Rahat uyuyun Bay Alex.
Kültürlerarası medeniyetin, yaşadığı topraklardan ayrılmamak için gerekirse Tatlısu frengi olmayı kabul etmenin eşsiz simgesiydiniz.
Varlığınız her daim İzmir’i İzmir yapan medeniyetin, kardeşliğin bir parçası olarak anılacaktır.
Lamartin’e çiftlik
Baltazzi ailesinin öyle anıları varki yazmakla bitmez. Örneğin Fransız şairi Lamartine getiriliyor yazı yazması için. Sultan Abdülmecit, Baltazzi’yi çağırıp ‘Senin çok çiftliğin var, birini ver’ diyor. Tire çiftliği Lamartine’e gidiyor. Sultan Abdülaziz İzmir’de Baltazzi ailesinde kalıyor. Yürüdüğü istasyondan eve kadar halı seriliyor. Yemeğin sunulduğu altın tabağa padişahtan sonra kimse dokunmuyor.