PTT Kaplumbağa Yarışında!..
Ülkenin bir takım önemli ve de stratejik öneme sahip kurum ve kuruluşları birer birer bizlerin elinden çıkıp da, yabancıların eline geçerken, sırada bekleyenler de artıyor.
Türk Telekom ile iletişim sektörünün en devasa kuruluşu yabancıların eline geçerken, PTT de bir an önce sıranın kendisine gelmesini bekliyor.
Bunun için de, yani PTT’nin halkın gözünden düşmesi için her türlü çaba sergileniyor.
Örnek vermeye kalktığınızda, binlerce hatta milyonlarca örnek vermek de mümkün.
Biz şimdilik Bandırma’dan başlayalım.
Gerçi yurdun dört bir yanındaki PTT merkezleri üç aşağı beş yukarı aynı durumda, ama bizim gözümüzün önünde Bandırma olduğu için, size buradaki merkezden bahsedeceğim.
PTT’nin biliyoruz ki, en büyük ve en asli işi posta dağıtımını gerçekleştirmek.
Günümüzde bilgisayar teknolojisinin eriştiği boyutun yanı sıra cep telefonları teknolojisi ile yarış edemeyen PTT, doğal olarak posta dağıtımını da sanki askıya almış bir durumda.
Daha çok havale paraları ile uğraşan PTT, asli işini tamamen ikinci plana atarak, “artık vatandaş birbirine mektup göndermiyor, biz de bunları dağıtmasak da olur” mantığı içerisinde hareket ediyor.
Küçük yerlerin belki de en büyük müşterileri bizleriz. Yani yerel gazeteler...
Çünkü, okurlarımız abone sistemi ile olduğu için dağıtımlarımız da PTT kanalı ile yapılıyor. Tabii, günlük gazeteler, PTT’nin artık çağın gerisinde kalan dağıtım sistemi ile haftalık olarak merkezde biriktiriliyor ve toptan yani 6 günlük olarak okura gönderiliyor.
Günlük gazeteye abone olduğunu sanan okur da, haftada bir gelen gazetenin günü geçmesinden ve bayatlamasından dolayı, gazeteleri okumadan atıyor.
Abone yenilemeye gittiğinizde ise size müstehzi gülümsemeler eşliğinde kinayeli laflar edip, “Kardeşim siz bana günlük gazete çıkarttığınızı söylüyorsunuz, ama gazeteleriniz bana haftada bir geliyor...” diyerek abone yenilemesine gitmiyor.
Okur, son derece haklı olduğu için, durumun kendinizden değil tamamen PTT’den kaynaklandığını söylüyorsunuz, ama inandırmak çok güç.
Bunun ötesinde, PTT sizden dağıtım parasını peşin almadan, kesinlikle dağıtım yapmıyor.
Diyelim ki, günlük dağıtım bedeliniz 100 YTL. Sizin de 5 YTL’niz eksik çıktı. Ertesi günü nasıl olsa yeni bir gazete paketi getireceğiniz için, “Üstünü yarın tamamlarım” deseniz de asla kabul edilmiyor.
“Paranızı tamamlayın da öyle gelin!..” sözü ile karşılaşıyorsunuz. Ya paranızı tamamlıyorsunuz, ya da o gün gazeteniz dağılmıyor!..
Amma...
Siz paranızı tam olarak ödediniz, fakat gazeteniz yine de dağılmıyor. Hatta, dediğim gibi günlük gazeteler, okura haftalık olarak ulaşıyor.
Nedenini soruyorsunuz, aldığınız cevap “Ne yapalım personelimiz yetersiz!..” oluyor.
Yani sizden peşin peşin tahsil ettiği paranın karşılığında, taahhüt ettiği dağıtım işini PTT yapmıyor ve bunun için de size gönül rahatlığı ile “İsterseniz başka yere dağıttırın” demeye getiriyor.
Sanki başka alternatif varmış gibi...
Kendisi 5 YTL’yi eksik olduğu için dağıtım yapmıyor, ama para tamam olsa da yine yapmıyor. Neymiş, yeterli adamı yokmuş!..
Bunun sorumlusu sanki sizmişsiniz gibi!..
Ülkede bu kadar işsizlik var, PTT de ülkenin para kazanan kamu kurumlarından biri... Amma, PTT’yi batırmak için, personel alımına da izin verilmiyor.
Bakın, son aylarda ödemeniz gereken faturalar, ödemenin yapılması gereken son günden ya 1 hafta sonra ya da 10 gün sonra geliyor.
Telefon faturalarından tutun da, kredi kartı ödemelerine kadar olan ödeme bilgileri, sürekli geç elinize geçiyor.
Doğal olarak da cezaya giriyorsunuz, boşu boşuna faiz ödüyorsunuz.
Fakat, bu durum PTT’nin hiç mi hiç umurunda bile değil.
Evet, Bandırma PTT merkezinde gerçekten çok eksik personel ile hizmet veriliyor. Bunu görüyoruz da, biliyoruz da...
Üstelik çalışan personel de gerçekten olağanüstü bir çaba içerisinde hizmet veriyor.
Onların bu çabasını görmezden gelmek mümkün değil.
Fakat, eksik personel ile ancak bu kadar hizmet verilebiliyor.
Sonuçta, Bandırma’daki cihetleri dolaşıp da dağıtım hizmetini veren 5-6 kişi ancak koskoca Bandırma’ya bu kadar yetebiliyor. Sonuçta onlar da insan ve onlar da hergün taşıdıkları onlarca kiloluk yükün altında eziliyorlar ve rahatsızlanıyorlar. Ne yazık ki, bağlı bulundukları kurumları bile kendi personelini düşünmüyor.
Öyle ya, eksik personel ile yapılan dağıtım sonucunda, günde 5 kilo posta taşıması gereken bir personel mecburen 10 belki de 20 kilo yükle dağıtıma çıkıyor.
Dikkat edin, büyük çoğunluğunda ya bel fıtığı vardır ya da disk kayması... Diğer hastalıklar da cabası.
Yanlış anlaşılmasın, biz burada çalışan posta emekçilerini suçlamıyoruz. Onlar, ellerinden gelenin çok daha üstünde hizmet veriyor.
Bizim sözümüz, PTT’yi bu duruma düşürüp, gerek halkın gözünde iş yapamaz kurum halinde gösterip, yarın bir gün “ne yapalım zarar ediyordu” gerekçesiyle, üç otuz paraya peşkeş çekmeyi düşünenlere...
Daha önce peşkeş çekilen devletin kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi PTT de, aynı yolun yolcusu gibi görünüyor.
Tabii bunun ceremesi de, hiçbir suçu günahı olmayan vatandaşa çıkıyor.
En kötü ihtimalle, haber alma özgürlüğü engelleniyor, geç gelen faturalardan dolayı faizler ödemekzorunda kalıyor. Belki de, kim bilir bilemediğimiz ne icra ve iflas olayları ile bile karşılaşılıyordur.
Ancak, bazı şeyler de sanki bize müstehak!..
Dikkat ediyorum da, hiç kimsenin bu eksiklikten, bu yanlışlıktan dolayı sesi dahi çıkmıyor.
Bir kez daha ne kadar tepkisiz, ne kadar duyarsız bir toplum olduğumuz ortaya çıkıyor.
İnsanlar saatlerce bekliyor, ya da hizmet alamıyor, ama yine de kaderine razı geliyor...
Anlaşılan tevekkel bir toplum olmuşuz...
DÜZELTME
Köşemizde yer alan dünkü yazımızda Bandırma Belediye Meclisi’nin 2008 yılının ilk toplantısını değerlendirirken, Belediye Başkanı ve yardımcılarının maaşlarının da arttırıldığını belirtmiştik. Meğerse, sadece formalite icabı Meclis’e gelen bir evrak üzerinden meclis kararı çıkartılmış. Başkan Recep Eraydın’ın uyarısı üzerine, başkan ve yardımcılarının maaşlarında herhangi bir arttırılmanın olmadığını da belirtelim. Bu arada, eskiden tamamını izlediğimiz meclis toplantılarının yarısında girip de kulaktan dolma öğrendiğimiz bilgilerle de istemeden hata yaptığımızı vurgulayalım. Eh kabahatin büyüğü bende ise küçüğü de, durduk yerde meclis toplantılarını saat 18.00’e alanların diyelim. Ne dersiniz? Haksız mıyım?