content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

05 Mar

Prenses Elenora’nın Memesi ile Öğrendiğim Tarih!

Bir zamanlar, tarih okumayı çok severdim. Ne zaman elime bir tarihi kitap alsam,beynimin içinde, adını bile doğru telaffuz edemeyeceğim kimyevi yakıtlarla, ağzına kadar doldurulmuş zaman makineme binerek, çağları dolaşırdım, hayal alemimde…
Kah, Murat Hüdavendigar’ın, dördüncüsü ile, mahalle baskısını oluşturan kültürü yaşatmak adına, tütün ve alkol satan esnafa baskın düzenler, kah kılıcımı kuşanıp, atıma atlayıp, savaş meydanlarında, ‘’Deli Çerkes’’ olarak, düşmanların kellesini uçururdum.

Aslına bakarsan, iyi ki de öyle yaparak öğrenmeye çalışmışım, ben bu tarih denen meleti…
Hayal kurmaktan yoksun bırakılan, okunan her tarihi kitap, insanı öyle bir depresyona sokar ki, artık her okuduğun basit yazıda bile, geçmiş zaman eklerine düşman kesilirsin…
Halbuki, empati kuracaksın…

Mesela, o cariyelerle oynaşan sultan sen olacaksın!
Ya da ordunun başındaki, cevval kumandanın yerine geçeceksin…
İlmi çalışmaları, geri kafalı birkaç adam tarafından reddedilen ve sürgüne yollanan alimin yerine koyacaksın kendini.
Sanırım ben bu empati kurma ve hayal etme işini iyi başarıyordum ki, oldukça yaramaz ve tembel bir öğrenci olmama rağmen, tarih derslerinden hiç zayıf not almıyordum…

Ama size şunu da itiraf edeyim ki, hayal kurmanın dozajını bir kaçırırsanız eğer, işte o zaman başınız beladadır demektir, haberiniz olsun…
Hele bir de o hayalini kurarak okuduğun tarihi, Fahrettin Cüreklibatur kod adlı Cüneyt Arkın’ın bol zıplamalı, kancık kelleleri-ödlek bedenlerden ayırmalı filmlerle pekiştirince, ayrı bir haz alırsınız bu işten…
Mesela üç, Türk büyüğünü, yani Battal Gazi, Kara Murat ve Malkoçoğlu’nu, hep bu filmler sayesinde tanıdım.
O devirlerin randevu evlerine, sadece , ‘’Kırk bakireye tapmaya, bal yanaktan tatmaya geldim’’ parolaları ile girilebildiğini ancak o filmlerden öğrendim…
Bizans’ın ne kadar Kahpe, kızlarının da ne kadar güzel ve yiğit olabileceğini öğrendim…
Dahası var…

Mesela, Malazgirt Savaşını okurken, Romen Diyojen’i bile, hayalimde Kenan Pars canlandırıyordu…
O zamanlar, beslediğim kangaldan bozma, veled-i zina köpeğimin, ‘’Atıl KURT!’’ talimatının ardından, nasıl aval aval yüzüme baktığına şahit oluyordum…
Ama her şey gibi bununda artık bir son bulması gerekecekti…
Artık büyüyordum ve girilen bu yaşımda, eskisi gibi o geniş hayallerime yer yoktu…
Aslında beni bana bıraksalar, ne hikayeler çıkartırdım ama toplum baskısı işte!
Gün gelecek, birkaç gün içerisinde saldırılacak Türk köyü yakınlarında kurulu, Bizans ordusunun garnizon çadırlarında, mışıl mışıl uyuyan, geniş delkolteli, Prenses Elenora ile yaptığım, kaçamak sevişmelerimin yerini, Televole mankenlerinin ruhsuz ve donuk bakışları alacaktı.

Öküzbaş Aryon’u öldüren, Battal Gazi’yi, zihnimin popüler kültürlerle yoğrulup, zombileştirilmesine kurban verecektim…
Tüm bunlar yaşanırkende, kafamın içinde bir soru…
‘’Tarih sevgisi, bir çocuğun gelişimine ayak uyduramayacak kadar, geçici ve kağıttan imal bir kaplan mıdır?’’
Cevabını duymak istemiyorum…
Onlar öyle güzel…

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank