Pompalı Demokrasi
Dilek GAPPİ
GÖZLEM
Sadece üç yıl öncesi alt kimlik- üst kimlik buluşmalarına imza atan, Kürtlere özerklik verilmesi yönünde ılık mesajlar ileten Başbakan bugün ultra muhafazakar çağrılarda bulunabiliyor. Bununla da kalmıyor aralarında çocukların da yer aldığı PKK sempatizanı gruba pompalı tüfekle ateş açan vatandaşın sırtını sıvazlayabiliyor.
Başbakan’ın “Sabır nereye kadar olacak, endişe içindeyim. O da kendini savunma yoluna gidecektir” sözleri, Türkiye’de siyaseti yeniden harmanlanırken, topluma verilen işaret fişeğii gibidir.
Bu işaret fişeği kutuplaşmanın görünmeyen sınırlarını görünür hale getirir, kalın çizgi çeker.
Pompalı tüfeği olana kendini savunmayı meşru göstertmek, iç savaş zeminine gerekçe bulmaya benzer. Bu kadar tehlikeli, bu kadar risklidir. Bırakın Başbakan'ı, hiçbir siyasinin, hatta hiçbir sivilin böyle sinyalleri verme hakkı yoktur.
Bugüne kadar Hükümet Kürt sorunu politikasını zik zaklı çizerken “demokrasi” kelimesi ağızlardan hiç düşmedi.
Karşı tarafın “Demokratik haklar” ambalajını açmadan aynı dilde yanıt verilerek oy hesabı yapıldı, “demokrasiyi tüm kurum ve kurullarıyla işleteceğiz” denilerek idare edilmeye çalışıldı.
PKK'yı besleyen dokuyu fark etmeden, sorunun kendi başına, "silah, para ve oy"la çözülebileceğini sanmak bir zafiyetti. Şimdi vatandaşa "sen kendini pompalıyla koru" demek devlet olmanın temeliyle çatışır ki zafiyetin zararı, ülkenin kader çizgisini etkileyecek noktalara gider.
Daha önceki politikalar ülkeyi kutuplaşmanın derinliklerine sürüklerken, sakın “Başbakan bu çıkışı PKK taraftarlarına gözdağı politikası olarak yaptı” kılıfı ortaya atılmasın. Bu kılıf el yakar, daha çok yürek yakar.
Başı sıkışanın demokrasinin eteklerine sarılmasını kanıksamış olsak da doğrusu demokrasinin içi hiç bu kadar boşaltılmamıştı.
Evet artık buna da sıra geldi, vatandaşın "pompalı tüfek demokrasisi"…