Polat’ın Secdesi
Türk insanın bariz özelliklerinden birinin dini konulara balıklamasına dalıp bilir bilmez pervasızca ahkam kesmesi olduğunu düşünüyorum. ‘Dedem hocaydı’ diye başlanır, en yetkili din alimi konumundaymış gibi fetvalar verilir; evliyalardan daha dindar bir kul konumuna bürünülür. Konu din dışı farklı bir mevzu olduğunda hemen bilimsellik hatırlanır. Konunun bilimsel uzmanı değilseniz size itibar edilmediği gibi birde cahillik ve cüretkarlıkla suçlanırsınız.
Bu özelliğimiz her sevide insanımız görüldüğü gibi sanat edebiyat camiamızda da görülür ki dini konularda yazılacaklar, sinema ve dizi filmde yer alacak dini sahneler için bilimsel dini otoritelere danışma ihtiyacı duyulmaz.
Oysa en ahlaksız ve alelade bir tecavüz sahnesi için sosyolog ve psikologların kapıları aşındırılır.
İnsanımızın bu absürt yönünün üzerinde durulması, düşünülmesi, sebeplerin nelerden kaynaklandığının araştırılması gerektiği kanaatindeyim.
Buradan Türk halkının büyük çoğunluğunun hayranlıkla izlediği ‘kurtlar vadisi pusu’ dizisine, dizinin 96. bölümündeki cami sahnesine geliyorum.
İncirlik Amerikan üssünü basıp istediğini alamamakla birlikte oradan sağ salim çıkan Polat, ülkesi için verilen görevi yerine getirme ve getirebilme psikolojisinde babasının vakit namazını kıldığı camiye nedense namaz bitimi gelir.
Doğrusu namaz vakti ezan okunurken gelip namaza katılması iken muhtemelen laikliğe aykırı olacağı endişesiyle babası beş vakit namazlı Polat’a namaz kıldırılmaz. Namaz sonrası herkes camiden çıkarken baba rahlede kuran okur.
Kuran her zaman her yerde okunur ama camide Kuran’ın namaz öncesi okunması geleneksel dini teamüllerimize daha uygundur. Kuran okunduktan sonra secdeye gerek yoktur. Eğer bu secde tilavet secdesi ise ayakta başlanmalıdır. Baba kuran okumayı bitirip oturduğu yerden niçin yaptığı anlaşılmayan secdeye gider. Camiye gurur abidesi olarak giren Polat, dine yakınlığın ikinci göstergesi olarak babasını takliden secdeye eğilir. Dine yakınlığının ilk göstergesi camiye gelmesidir. Doğrudur secde halinde dua edilir. Muhtemelen burada Alparslan ve II. Murat’ın duaları hatırlatılmak istenmiştir.
Bahsettiğimiz yanlışlar dizi yapımcılarınca bir ilahiyat otoritesine danışılsaydı olmayacaktı. Eğitim ve görsel sanatlardaki yanlışlar nesillere katlanarak aktarılır. Buda toplumda düzeltilemeyecek yanlışlara hatta yıkımlara neden olur.
Bu sahne Sylvester Stallone’nin filmlerindeki kilise sahnelerini hatırlatıyor. Stallone kilisenin emrettiği şekilde ritüellere uygun gerçek Hıristiyan’ın etmesi gereken duayı eksiksiz bir şekilde sahneler.
Polat’a dinin emri olan namaz neden kıldırılmazda küçük bir yere eğilme ve kısa bir dua ile yetinilir?
Namaz kılan bir Polat ile ilerlemiş yaşına ve dindar eşine daha uygun olacak ve yakışacak başörtülü bir anne laikliğe zarar mı verir?
Yıllardır dinin ve din adamının horlanıp dalga geçildiği sinemamızda –ki en son vizonteleyle Yılmaz Erdoğan dalgasını geçmişti- Polat gibi bir kahramanın camiye girmesi, üstelik birde secde etmesi büyük bir olaydır.
Secde ettirilen kahramanımıza elbet bir gün namazda kıldırttırılacaktır. Eş ve annesi de başörtülü görüntülenecektir.
Bahsettiğimiz oluşumlar filmlerde gerçekleştiğinde gerçek hayatta da hakikat olacaktır. Zira şimdi yaşadığımız hayat önce edebiyat ve sanat dünyasında gerçekleştirildi.
Büyüksünüz hocam!
Ekim 16th, 2010 at 23:18güzel yakalamışsınız...
dil-u dudağınız bal yesin..