content

16 Oca

Plebisiter Faşizm

Dünkü yazımda “sivil faşizm” diye bir kavramdan söz edilemeyeceğini; sivil ile faşizm kelimelerinin yan yana getirilmesinin bir anakronizm olduğundan söz ederek, AKP hükümeti için de, sivil faşizmi kuruyor denilemeyeceğini belirttik.

O zaman AKP hükümetini nasıl nitelendireceğiz?
Bu hükümetin siyasal özü, çapı nedir?
Bunlar epeyi uzun tahlilleri gerektiren konular. Fakat AKP hükümetine muhaliflik illa da ona sivil faşist demekten, hatta faşist demekten geçmiyor. Bu tespitler, gerçeği ifade etmekten çok, bir hıncın dışa vurumu olarak okunabilir.

Gittikçe artan genel bir kanıya göre AKP hükümeti, totaliter özellikler göstermeye başladı. Özellikle son 3 yıldır son derece milliyetçi, ayrımcı söylemler ve politikalar üretmekte. Hele Başbakan Erdoğan’ın ustalık dönemim dediği hükümetin İçişleri ve Savunma Bakanlarına bakınca, bunların ustalık değil, faşizan çıraklık emarelerini taşıdığını görüyoruz.

Oy oranını %50’lere çıkararak hükümet kuran bir parti, gereğinden fazla bir özgüvene bürünebilir. Ancak bu özgüvenin şımarıklığa ve benim dediğim olura dönmesi; işte tehlike burada yatmaktadır.
O güçten adalet üretemeyenler, gücün hegemonyasında adaletsizlik üretirler!
O gücün alçakgönüllülüğünü taşıyamayanlar, güçten kibir üretirler.
Kibir öyle sakat bir davranış biçimidir ki, bir dokunulmazlık halesiyle kendine taht kurar ve kibrin esaretindeki kişi, tahtında kasım kasım kasılarak ben bilirim, benim dediğim olur deyip durur!

Kibrin kaynağı güç dedik.
3 dönemdir hükümet olan AKP’nin son dönemde %50 oy alması, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere kimi hükümet üyelerinin ve kimi AKP’lilerin despotik tavırlarını artırdı.
Halkın desteğini despotizmlerine, kibirlerine, totaliter uygulamalarına gerekçe yaratanların kurdukları sisteme plebisiter faşizm denir!

İnsan hakları, adalet ve özgürlük kavramlarının terazisi hiçbir zaman ve hiçbir yerde halk değildir! Toplumun kimi kesimleri bu kavramlar uğruna mücadele edebilirler. Ancak bu kavramlar, insanın doğuştan gelen haklarıyla birlikte, hukuk kavramının birer parçasıdırlar. Bir insanın, bir bireyin hakkı o toplumdaki genel siyasi, kültürel, gelenek ve inanç eğilimlerine göre belirlenemez! Haklar, adalet ve özgürlük, çoğunluğun karalarına göre olmaz! Eğer her şeye çoğunluk karar verecekse, o toplumdaki sisteme demokrasi değil, plebisiter totalitarizm veya plebisiter faşizm denilir.

Hatırlarsak Başbakan Erdoğan bir aralar sıkça referandumlardan söz ediyordu. Bedelli askerlik için referandum yapabiliriz, 3. Boğaz Köprüsü için önümüzü keserlerse referanduma gideriz diyebilen bir Başbakan, referandumların bir demokratik uygulama olduğunu söyleyebiliyor.
Tüyleri diken diken edebilecek bu görüşün gerekçesi ise basit: Demokrasi, halkın yönetimi değil mi? Eee, o halde referandumlar yoluyla halkın tercihlerine saygı duymalısınız!

Temel bir insan hakkı olan “Vicdani ret” için referanduma gittiğinizde, büyük bir çoğunlukla böyle bir hakkın olamayacağı sonucu çıkar.

İçki üretiminin yasaklanması için yapılacak bir referandumda çoğunluk, yasaklanmalı der!
Çünkü dini inancın gereği olarak içki içmek haramdır. Bu ülkenin neredeyse tamamını Türk ve Müslümanlaştırma başarısını göstermiş bir devlet ve toplumuz! Böyle bir toplum da, haram gördüğü bir şeyi doğal olarak reddedecek! Ancak aynı toplumda epeyi bir içici kitle de olacak!
Buna benzer birçok konu sayılabilir.

Bu tür konularda halka gitmeyi bir demokratikleşme olarak görenlere soruyorum: Avrupa’da yaşayan birçok Müslüman var. Bu Müslüman kesimin hanımlarının bir kısmı da inancı gereği türban takıyor. Bu ülkelerde türbanın yasak ya da serbest olması üzerine bir referandum yapsalar, ne düşünürsünüz?

Şimdi çuvaldızı komşuna batırırken, iğneyi de kendinize batırın!
Bireyin kendi haklarını kullanma biçimi hoşunuza gitmeyebilir. Saçıydı, başıydı, örtüsüydü, içkisiydi, küpesiydi, daracık kotuydu, minisiydi, makyajıydı, özgürlük talebiydi, askerliğe karşı oluşuydu, eşcinseliydi, camiye gitmemesiydi, Hıristiyanlığı seçmesiydi, misyonerliğiydi vb.
Bütün bunlardan size ne?
Kimi sokaklardan zabıta kanununun bilmem ne maddesine göre içki masalarını kaldırtıyorsan, aynı kanuna göre bir başka sokaktaki satıcı tezgahlarını da kaldırtmalısın!

Neyin referanduma götürülüp neyin götürülmeyeceği çok ince bir konudur.
Halkoylarıyla birey haklarını kısıtlamanın, ortadan kaldırmanın örnekleri tarihte az da olsa var!
Bu bayat bir numaradır!
Referandumlar yapılmasa bile, halkın bana verdiği oy gücüyle bunları yaparım demek, birey haklarını ve özgürlükleri tırpanlamak, kuzu postuna bürünmüş kurt olmaktır!

Türkiye’de plebisiter bir faşizan yapının kurulması, uzak bir ihtimal olmasına rağmen mümkündür!
Çünkü bu hükümetin çapı gittikçe daralan, özü itibariyle militerleşen ve oy desteği kibriyle plebiseter faşizanlığa kapısını aralayan bir yapıya bürünmektedir!

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank