Peygamberler ve Filozoflar
M.Ö. 2000’lerde tektanrıcı dinlerin sahneye çıkmasıyla beraber peygamberler çağı başladı. Paralel olarak felsefenin temeli de hikâye, şiir tarzında gelişiyordu. Milattan 600 yıl önce filozoflar da yavaş-yavaş kenetlendiler. Felsefe; Hindistan-Mezopotamya diyarlarında köklerini salmıştı, ancak, sistemli olarak akıl yürütme Yunanistan’da başladı. Sokrates’in dediği gibi “felsefeye karşıyım diyende felsefe yapıyor”. Bu açıdan bakarsak Konfüçyüs, Zerdüşt, İdris(Hermes) ve bütün peygamberler birer filozoftur. Sorgulamak, hayatın amacını aramak, doğru-yanlış, iyi-kötü, ontoloji/varlık vb. problemler, filozoflar ile peygamberliğin ortak konularıdır. İhvan-ı Safa risalelerinde geçtiğine göre, Hz. Muhammed şöyle demiştir: “Ben Ümmetimin (toplumumun) Aristo’suyum”. Yine birinci hadis kaynağı olarak kabul edilen Buhari’de şöyle bir hadis geçer: “Ben şüpheye İbrahim’den daha çok müstahakım”. Peygamber kelimesi Kürtçe’de {peyv(kelime), van(çoğul eki), ber(karşı)} insanlara karşı kelimeler anlatan demektir.
Arapça’da nebi/haber alan, resul/sözleri ulaştıran/elçi anlamlarına gelen isimden de anlaşıldığına göre; insanlara bir şeyler anlatmayı dert edinen, gönüllülerin birlik ve berberliğini sağlamak peygamberlerin önemli bir vasfıdır. Peygamberlerin sıfatlarından kabul edilen “tebliğ”de benzer anlama gelir. Felsefe, Yunancada “Bilgelik Sevdalığı” demektir. Filozof daha çok bilgiyi talep eden, onu merak eden, sorgulayan kişidir. Filozofun yüklediği kavramların analiz edilmesi, Zerdüşt, Konfüçyüs, İbrahim, İsa gibi kişilerin toplumun karşısına geçip kelimelere/cümlelere dökülmesi peygamberlik oluyor.
Peygamberler ile felsefecilerin hikâyeleri benzerdir. Sokrates gibi Atina’da sorgulanmak, ölüme mahkûm edilmek vardır. Muhammed gibi onlarca suikasta uğramak, zehirlenmek ve İsa gibi çarmıha gerilmek filozoflarında kaderidir. Hz. İsa’dan sonra kiliseye, Hz. Zerdüşt’ten sonra Zerdüşti rahiplere karşı çıkan, Mani peygamberin dramı İsa ve Zerdüşt’ten farksızdı. Ravendi, Er-Razi, İbn-i Rüşt ve Sühreverdi’nin sürgünlere, ölümlere gönderilmesi, Hz. Muhammed’in hicretinden ve vefatından farksızdı. Bir inek, bir eşek ve bir barakası olan Hamdan bin Eşas’ın isyanı, güney Afrikalı Nelson Mandela’nın hareketi, milattan önce Roma’nın kölelik zulmüne başkaldıran Spartaküs’ün köleler hareketi, G. Galile’nin bilim mücadelesi, M. Gandi’nin özgürlük hasreti, Musa’nın firavun saraylarında ki tartışmaları birbirinden farksızdır.
Tersten okuyalım; Halifeler-Emevi-Emevi-Abasi-Osmanlı, ardı ardına düzenledikleri sömürü ve işgal seferleri, kilise’nin İsa bayraklı -doğuyu sömüren haçlı seferleri, İngiliz-Fransız-İtalya-İspanya, sıralı emperyalist pençeleri… Hint Tuva’nın faşist çığlıkları, Hitlerin Yahudi kırımı, Ermeni’nin Taşnak vurucu gücü, Osmanlı’nın Ermeni zulmü, Roma’nın acımasız kölelik sistemi vb. çarklı yok edici zulmün odakları benzeşiktir. Hepsi aynı gücün ve cehaletin çocuğudurlar. İsim değişir, slogan değişir işleyen zülüm aynıdır. Acımasız, emperyalist, köleci, sömürücü ve kan kusan devletlerin-yapıların-çetelerin pençelerini dişleyenler; peygamberler, peygamber ruhlu gençler, filozoflar ve felsefe kokan mücadeleci-akılcı hareketlerdir.
Bir zamanlar tanrılara insanlar-çocuklar kurban ediliyordu. İbrahim kendi çocuğunu kurban edeceğim dedi, sonra dönüp pratik sorgulamayla koçu onlara kurban etmelerini pratikte gösterdi. Bir hurafeyi daha güzel bir hurafeyle kaldırmak ve insanlığın aydınlanmasını sağlamaktır peygamberlik. Sokakları kana boyayan, hayvan eti ile beslenip onlara işkence ve zulümle katıl edip süsleyip pişirenlere hangi peygamber karşı çıkacak? Zerdüşti seslenişle sokaktaki köpeğin hakkını soran, Muhammed’i ahlak ile kediye merhamet eden, kaç peygamber daha çıkacak? Atina sokaklarında pragmatizmin kurbanı olan gençlerin önünü tutup “kendini tanı, sen kimsin” diyen Sokrates gibi, kaç filozof çıkacak?
Tales’ten İbrahim’e,
İsa’dan Mani’ye
Muhammed’den Mandela’ya,
Gelir insanlığın tarihi.
Atina’nın sokaklarında,
Endülüs uygarlığında,
Darwin’nin Sayfalarında,
Gezinir İnsanlığın tarihi.
Afrodit’in güzelliğinde,
Galile’nin teleskopunda,
Bakunin’nin satırlarında,
Yatar güzelliğin tarihi.
Bakma!
Hepsinin dukalarında değişik satırlar dökülür,
Her birinin duruşunda apayrı güzellikler parıldar,
Taraflarından çeşitli antikalar renklenir,
Farklıdır, evet farklıdır, ancak karşı durdukları zülüm ile yanlarında durdukları mazlum aynıdır.
Saygılarımla...
ya ben daha ne diyeyim.lafa bak:Bir zamanlar tanrılara insanlar-çocuklar kurban ediliyordu. İbrahim kendi çocuğunu kurban edeceğim dedi.sonra dönüp pratik sorgulamayla koçu onlara kurban etmelerini pratikte gösterdi. Bir hurafeyi daha güzel bir hurafeyle kaldırmak ve insanlığın aydınlanmasını sağlamaktır.diyorsun da kendi başına mı söyledi.o na rabbimiz emir etti.amaç itaatı sınamak.ve ibrahim aleyselam da imtihanı başarıyla geçti.belki sen inanç kısmında eksik olabilirsin ama bu olayın böyle olmadığını sende biliyorsun...bir de şu laf: Filozofun yüklediği kavramların analiz edilmesi, Zerdüşt, Konfüçyüs, İbrahim, İsa gibi kişilerin toplumun karşısına geçip kelimelere/cümlelere dökülmesi peygamberlik oluyor. bu ne ya sen bir zerdüşt ile isa aleysalım nasıl bir kefeye koyabilirsin.bir de sana bir uyarı böyle yazılara devam edersen korkarım başına bir şeyler gele.benden değil ama başkalarından gelebilir.çünki bu yapılanlara razı gelinemeyebilir.salman rüştü köpeği nasıl amerikaya kaçtı.ve yakalandığı yerde katledilecekse sen de sınırları fazla zorlama.bu dünyaya bir salman iti faz<la geliyor. sende 2.olma...bir insanlık tavsiyesi........
Mart 12th, 2011 at 13:04