Pera Müzesi’nde Bir Gün
19. yüzyıl Rus realist ressamlarının seçkin 65 tablosunun ve diğer bir bölümde ise, 1900’lerin ilk yarısında büyük acılar içerisinde yaşamış Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun, daha çok otoportrelerinin yer aldığı resim sergisini gezdim.
Bir edebiyat okurunun mutlaka görmesi gereken bir sergi!
Resmin ‘romanlaştığının’, romanın ‘resimleştiğinin’ keskin belirlemelerini Rus resim seçkisini gezerken görmek mümkün.
Dünya edebiyatında Rus edebiyatının yeri derin ve zengindir. Realist sanat, en görkemli şekilde19. yüzyıl Rus edebiyatında dile getirilmiştir. Rus yazarlarını ‘Palto’sundan çıkaran Gogol, Rus dilinin dehası Puşkin, taşra edebiyatının büyük yazarı Turgenyev, karmaşık ve derin (hatta sorunlu) kişiliğindeki bakışla toplum ve bireyin karmaşık dünyasını keskin ve yüksek bir edebi dille yazan Dostoyevski, din de dâhil her türlü otoriteyi sorgulama cesareti gösteren ve adı neredeyse Rusya ile özdeşleşen ahlakçı Tolstoy ve daha nice Rus yazarları, ülkesinin ve tarihinin tanıklarıdır.
Çok yıllar önce Engels’in okuduğum bir sözünü hatırlıyorum: “Fransa’yı anlamak için onlarca istatistik kitabı okuyacağıma Balzac’ı okumayı tercih ederim” der. Roman sanatının gücü işte burada yatar! Ve 19. yüzyıl Çarlık Rusya’sı ile 20. yüzyıl devrim Rusya’sını öğrenmenin değerli yolundan biri de edebiyattır.
Sergiyi gezince, bunun yanına resmi de ekliyorum. Bu bir abartı değil. Öyle resimler var ki, bizatihi içinde barındırdığı tüm öğelerin kendince bir hikâyesi var. Elbette sergideki Rus resimleriyle, Rus romanlarındaki anlatımların birbirine benzemesi, realist bir anlayışın ürünü. Yaşanmışlıklar bir yerde çizgi ve renklerle, diğer bir yerde güçlü ifadeler ve estetik cümlelerle anlatılmakta.
İlya Repin’in “Volga Kıyısında Burlaklar” (nehirdeki mavnaları kıyıya çekenler) tablosuna bakınca, Dosteyevski’nin “Karamazof Kardeşler” romanında mavna çekicilerinin acılı hikâyesini hatırlıyorsunuz. Ha sabana koşulmuş öküzler, ha mavnayı kayışlara bağlanmış olarak çeken biçare insanlar. O insanların yüz kompozisyonları, tablonun özünü oluşturmakta; umutsuzluk, yorgunluk, acı, tükenmişlik, direngenlik ve dik bir başın ufka yönelik gözlerindeki umut ışığı!
“Sunağın Önünde” adlı tablo, genç kızların zengin ihtiyar erkeklerle evlendirilmelerinin dramını anlatıyor. Yaşlı erkekler kısa bir süre sonra ölüyorlar ve genç yaşta kadınlar dul kalıyorlar. Rusya’da1861 yılına kadar devam eden kölecilik sistemi, bu dramın asıl kaynağını oluşturmakta. Bırakalım dünü, bugün bile ülkemizde aynı dramlar yaşanmıyor mu?
Yine İlya Repin’den “Asker Uğurlaması” tablosu, insanın evrensel bir acısını anlatıyor. Rusya ile Osmanlı arasında 1877 savaşına katılması için askere çağrılan bir gencin tüm aile efradıyla vedalaşmasının anlatıldığı bu tabloda o hüznün, o acının gözlerdeki ve tendeki yansımalarını görüyorsunuz. O öyle bir acı ki, ölüme giden biriyle vedalaşmanın ne demek olduğunun yansıması beyninize çakılıp kalıyor. Ha o Rus köylüsü genç vedalaşıyor, ha Osmanlı’da bir köylü genç vedalaşıyor. İkisi de ölüme gidiyorlar ve ikisinin de ölümleri, birbirlerin elinden olacak. Trajedi, işte budur! Bu resmin karşısına geçin ve asker uğurlama şamatalarının altındaki gerçeği okuyun derim!
Fakir Rus ailelerinin resmedildiği tablolara baktıkça insanlık tarihinin temel sorununu olan o fakirlik gerçekliğinin acılarını görüyorsunuz. “Suç ve Ceza” da Raskolnikov, veremli bir kızın yaşadığı eve gider. Ya da benzer bir durum, “Karamazov Kardeşler”de anlatılır. Ve daha birçok Rus romanında fakir insanların portreleri, mekânlarıyla birlikte işlenir. Muhtemelen birisi hasta ve yırtık pırtık elbiseler içinde perişan bir baba ile anne ve neler olduğunun bilincinde olmayan baldırı çıplak çocuklar. Resimlerde öyle bir anlatım var ki, yoksulluktan yalnız insanlar değil, mekânlar da acı çekiyor!
Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar” romanında bir sahne vardır: Çiftlik sahibi baba, Moskova’dan gelecek oğlunu karşılamak için yol üstündeki tepeye çıkar ve arabanın yolunu gözler. İşte o arabayı ben, müzedeki bir tabloda gördüm. Atlar, arabacı, yolcular ve arabanın üzerinde valizler, denkler. Turgenyev mi arabayı aldı romanına koydu, yoksa ressam mı romandan arabayı alıp çıkardı ve bize tablo olarak sundu?
Ve daha birçok tablo. Edebiyat okurunun, özellikle Rus edebiyatına ilgisi olanların bu sergiyi mutlaka görmelerini isterim.