Paralel yapının tutuklu elemanları hakkında yetkisiz bir hâkim tarafından verilen başarısız “tahliye'' kararının başarılı yönü “ algı yönetimi.''
Seçim öncesinde yürütülecek ve yürütülmekte olan propaganda ile dünya çapında ve seçmen nezdinde, hükümetin “mahkeme kararlarına” saygı duymadığı hissiyatını oluşturmak.
Kabul etmeliyiz ki, “
Pensiltenya” merkezli karanlık yapılanma, hükümetten bir adım önde ilerliyor. Çünkü hâlâ etkinler.
Devletin “sinir uçlarında” kendini bukalemundan daha başarılı bir şekilde gizleyen “tenya” yapılanmasıyla, mevcut şartlarda mücadele etmek kolay bir iş değil. Hele şükür ki, artık HSYK ellerinde değil.
Hangi makamda olurlarsa olsunlar, Pensiltenya Örgütü’nün sadık elemanlarını üç grupta ele almakta yarar var. İlk grubu, herkes tarafından bilinenler oluşturur. İkinci grubu, kendini en az bir bukalemun ya da bir tenya kadar iyi gizleyebilenler. Üçüncü grubu ise, kendini “paralel yapı”ya düşmanmış gibi takdim edenler.
Bu yapının küresel çapta son derece tehlikeli yapılarca eğitildiğini ve destek aldığını göz ardı etmemek gerekiyor. Ayrıca bu yapıdan ayrıldığını söyleyip, bildiklerini aktarmayan yahut kasıtlı olarak yanıltıcı bilgi verenler de yok değil.
Bugüne kadar tevessül ettikleri icraatlar, yapabilecekleri hakkında yeterli fikri vermeyebilir. Zira pek beceriksiz çıksalar da; iyi eğitilmiş, Mehdi olduğuna inandıkları bilinen karanlık odakça büyülenmiş, hedefine kilitlenmek üzere hipnoz edilmiş, kendini ve ülkesini ateşe atabilecek “gizli insan silahı”na sahip oldukları açık.
Siz bu teze, yapıyı herkesten iyi bilen Hüseyin Gülerce’nin geçtiğimiz günlerde dile getirdiği “suikast” ihtimalini de eklemekten çekinmeyin.
17 Aralık öncesi ve sonrasında çok sayıda makale kaleme aldım. 26 Şubat 2014 tarihli makalemde, bunlara destek veren “Jamestown” hakkında şunları yazmıştım:
“1984’de William Geimer tarafından kurulmuş, Türkiye, Rusya ve Çin’le özel olarak ilgilenen Jamestown Foundation / Vakfı, paralel yapının bazı adamlarını da eğitmiş.
Bu şer odağı vakfı; Donald Rumsfeld, Zbigniew Brzezinski, John McCain, Dick Cheney, James H. Burnley IV, Tom Clancy, Midge Decter, Patrick W. Gross, Sam Nunn, Alfred Regnery, Michael Scheuer, Clayton K. Yeutter gibi Siyonist ve Neocon şahinler yönetiyor.
Türkiye’de çok bilinmeyen ama CIA, Mossad ve Tapınakçıların’ın eğitim üssü olarak kullandığı Jamestown Vakfı’nın, A. K. gibi çok sayıda kamu görevlisiyle de ilişkide olduğu sanılıyor.
Türkiye’nin, ülkenin en kılcal damarlarına kadar sızmış olan çetenin karanlık ilişkilerini inceleyecek bir özel ekip kurması, sağlam delillerle mahkemeye sevk edip, kanını tazelemesi şart.
Aksi halde bu beyin, bu kirli kanla daha fazla yaşayamaz.
Son 100 yılda zaten hayli yıpranan kalbimiz, sağlam bile olsa bunca kiri temizleyemez…”
Milletvekili aday adayı sürecinde AK Parti’nin bir MKYK üyesinin “paralelciyi gözünden tanırım” açıklaması, “düşmanını küçük görmek”ten başkası değildi. Nasıl ki Osmanlıyı küçük gören batılılar, Çanakkale’de hezimete uğramışsa, düşmanını küçük görenler hep kaybetmiştir.
Hele mücadele ettiğiniz yapı “saldıran”, siz ise “savunan” durumundaysanız daha da dikkatli olunması gerek.
Pensiltenya’nın haber alınmış muhtemel hamleleri öncesinde, kamuoyuna ifşa edilmemesi, bilinçli bir strateji mi, yoksa düşünülmemiş bir durum mu bilmiyoruz. Suçüstü yapma hamlesi değilse, önceden medyanın bilgilendirilmesi, hem algı yönetimini engeller, hem de hükümet savunma pozisyonuna düşmez.
Ne kadar doğru bilmiyoruz, ama Hava Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok diyor ki: “Benim gördüğüm, şu anda askeri yargının elemanlarının yarısından fazlası paralel yapı üyesi. Bunlar blok halinde hareket ediyor. O yüzden çok etkililer. Ağırlıklı olarak adli müşavirlikler ve savcılıklarda kadrolaşıyorlar. Adli müşavirlikler, komutan üzerinde çok etkilidir. Askeri yargı son beş-altı yıldır, yarım asırlık içtihatlarının tersine uygulamalara ve kararlara imza attı.”
Üçok’un beyanları ve her ne kadar “yalan”lansa da, biri kuvvet komutanı olmak üzere 40 generalin bu yapıya ait olduğu haberlerinin doğru olma ihtimali büyük bir tehdit olup, önümüzdeki YAŞ’ta çok stratejik adımlar atmayı vacip kılar.
Bütün bu hatırlatmaları yapmamızın bazı sebepleri var. Zira “paralel çete” hâlâ küçümseniyor. Bunca ifşaata rağmen, bazı belediye ve iktidarı destekleyen kanallar bile, onların afişe olmuş adamlarıyla iş tutabiliyor.
Bir yıl önce onlarca kişinin şahitliğinde Recep Tayyip Erdoğan’a iftira eden kişi, tüm uyarılarımıza rağmen inatla bu kanallara çıkarılıyor. Erdoğan, Davutoğlu ve Gül’e iftiralar eden “adam” küresel sistem ve iktisat konularında ekranlardan indirilmiyor.
Şayet, Ak Parti “nasılsa biz güçlüyüz ve toplumu ikna ederiz” özgüvenine sahipse, işte o gün kendi ipini çektiği gündür. Yalan olduğu ispatlansa bile, iletişimde boşa giden bir mesaj yoktur.
Kabul edelim ki, paralel yapı algı yönetiminde oldukça profesyonel. Buna iktidara kırgın, kızgın, kin duyanların verdiği desteği de eklediğiniz de, oy alsanız bile kendi tabanınızda zihinsel meşruiyet sorunuyla karşı karşıya kalabilirsiniz.